Her şeyin sırrı belki de hangi sözcüklerin söyleneceğini, hangi jestlerin yapılacağını, bunların sırasını ve ritmini bilebilmek; bir bakış, bir yanıt, birinin yaptığı bir işaret yetiyor, sadece yapmış olmanın keyfi için, kendi keyfini başkalarına aktarmak için birinin bir şey yapması yetiyor; işte o anda bütün mekanlar, yükseklik ve uzaklıklar değişiyor, kent başka bir kent olup çıkıyor, yusufçuk böceği gibi saydamlaşıp kristalleşiyor.
Görünmez Kentler bildik kentler değil; kurmaca kentlerdir. Calvino, her şehre birer kadın adı vermiş ve kitabını kısa kısa bölümler halinde kaleme almış. Bu bölümlerden her biri, her kent için ya da genel anlamda kent kavramı için geçerli olan bir ipucu niteliğinde. Modern dünyanın masal anlatıcısı Calvino'nun edebiyatını uzmanlar sonsuz bir yapboz oyunu olarak tanımlıyor. Yazar, Görünmez Kentler'de yolların büküldüğü, binaların gerçekliğinin değiştiği ve fraktallarla dolu katmanlı girift bir evren yaratıyor. Doctor Strange filmi izleme etkisi yaratıyor bir anlamda bu kitabı okumak.

Despina'ya iki türlü gidilir: Gemiyle ya da deveyle. Karadan gelene başka, denizden gelene başka görünür kent.
Gökdelen tepelerinin, radar antenlerinin, rüzgarda beyaz, yaylanın göğe değdiği çizgiden fırlayışını gören deveci bir gemiyi düşünür; bir kenttir bu, bilir, ama kendisini çölden alıp götürecek yelkenli bir gemi gibi görür onu; henüz çözülmemiş yelkenlerini şişiren rüzgarla denize açılmaya hazır bir yelkenliyi ya da demir gövdesine sarsılan sıcak su kazanıyla buharlı bir gemiyi düşünür ve tüm limanları, vinçlerin doklara boşalttığı denizötesi ürünleri, değişik bandıralı mürettebatın, birbirinin kafasında şişe kırdığı meyhaneleri, her birinde bir kadının saçlarını taradığı ışık yanan zemin kat pencerelerini düşünür.
Denizci ise, kıyının pusunda, bir deve hörgüçünün biçimini, sağa sola sallanarak ilerleyen iki benekli hörgüç arasında parlak püsküllü bir eyerin biçimini seçer; bir kenttir bu, bilir, ama hamudundan şarap tulumları, meyve şekerlemeleri, hurma şarapları, tütün yaprakları dolu torbalar sarkan bir deve gibi görür onu ve kendisini bu deniz çölünden alıp palmiyelerin dantel gölgesindeki tatlısu vahalarına, kalın kireç duvarlı, taş avlularında kızların, kollarını, tül peçelerin biraz içinde biraz dışında oynatarak, çıplak ayak dans ettikleri saraylara götüren uzun bir kervanın başında görür.
Her kent biçimini, karşısında durduğu çölden alır; iki çölün sınır kenti Despina'yı böyle görür deveci ile denizci.
Nefes kesici, öyle değil mi? Noktalama işaretlerinin anlamını yitirdiği, bir çırpıda okunduğunda tekrar başa dönmeyi gerekli kılan paragraflarla dolu bir anlatımı var Calvino'nun. Sadece kentlerin anlatımı değil, Marco Polo ve Kubilay Han arasındaki hayali diyaloglar da oldukça ilginç ilerliyor. Sohbetlerinde bahsettikleri kentler ile Polo'nun gezip gördüğü ve bize anlattığı kentler arasında bir benzerlik yakalamak oldukça güç, okur kitap içerisinde de rüya ile gerçek arasında gidip geliyor. Calvino ile tanışmak adına zorlayıcı ve yoğun bir kitap olan Görünmez Kentler'e başlamak adına umut verici bir haber ile yazımızı noktalayalım. Karinapuente isimli bir proje ile masalsı kentlerin birçoğu "resmedildi". Şehirlerin hangi kadın isimlerine ait olduğunu bulmayı ise size bırakıyoruz!







Yorum Bırakın