İnsanlar eski çağlardan bu yana doğanın renklerine hayranlık duymuştur. Renkleri süslemede, kıyafetlerde, eşyalarda hatta beden süslemelerinde bile kullanmışlardır. Renklere olan tutku, tarih öncesinden günümüze kadar insanlarda hızla büyüyen bir zevk haline gelmiştir.
Renkler hayatımızı dolduran birtakım soyut şeylerdir. Bulunduğu her ortamı etkiler ve daha detaylı yorumlamamızda bize yardımcı olur. Yani her renk bir göstergedir aslında bizim için. Bazı simgeler gibi renklerin de kemikleşmiş kendine göre anlamları vardır.
Bu renkler içerisinde kırmızı psikolojide, en çok anlam yüklenen renk olmuştur. Ateş grubunu temsil eden bu renge bir çok duygu yüklendi. Bunlardan bazıları; güç, canlılık, öfke, coşku, dinamik duygular, sıcaklık, enerji, şeytan, kötülük, başkaldırı, kırmızı bayrak, devrim vb.
Kırmızı rengi, psikolojide olduğu gibi sanatta, dinde, politikada, hatta insanların sıradan hayatlarında da kendini gösteriyor. Bu rengin cazibeli olmasının, kendine çekmesinin en büyük nedenlerinden biri ise içerisinde zıtlığın bulunması. Kırmızı, bazı coğrafyalarda (Çin ve Hindistan) üstünlüğü, gösterişi, canlılığı temsil ederken bazılarında ise ( Mısır ve Asya) şeytanı, kötülüğü, feda edilmeyi, cinayeti temsil ediyor.
“Kırmızı rengin temsil ettiği simgesel dünya her zaman kanla ve ateşle bütünleşir. Ve bu nedenle, bir iyi kırmızı söz konusu olur bir de kötü kırmızı çünkü bir iyi kan vardır bir de kötü kan, bir iyi ateş vardır bir de kötü ateş. (…) İyi tarafan bakıldığında kırmızı, Pantekot’un ve Kutsal Ruh’un kırmızısıdır. Hem bir ışık, hem de bir soluktur, güçlü ve sıcaktır. Parlar, ısıtır, güneş gibi aydınlatır. Bunun karşısında şeytanın kırmızısı bulunur, cehennem ateşinin kırmızısı, yakan, yaralayan, yıkan. Yahuda’nın saçlarının, ikiyüzlü tilkinin tüylerinin kızıl kırmızısıdır bu, kurnaz, açgözlü ve kibirli insanın kırmızısıdır.” (Sanat Dünyamız, 2008: 24)
Kırmızı, insanlığın ilk keşfettiği renklerden biridir. İspanya’daki Altamira mağarasının duvarlarına çizilen hayvan resimlerine ve av sahnelerine bakıldığında bunların ağırlıklı olarak kırmızı renkte olduğunu görmekteyiz. Duvarlardaki çizimlerde kırmızı çok canlı bir şekilde kendini göstermekte. Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalar sonucunda o dönemdeki insanların boya üretmek için dikkatli ve özenle doğal ve yerel olan kaynakları bir araya getirip karışım halinde renkleri ürettikleri, yeni renkler keşfettikleri anlaşıldı.
[caption id="attachment_161536" align="alignnone" width="900"] Altamira Mağarası, M.Ö.15000-20000[/caption]
“Kırmızı, primitif ilk insanların keşfettikleri renkler arasında yer alır. İspanya’nın kuzeyinde bulunan Alta mira ve Fransa’nın güneyinde yer alan Lascaux mağaralarındaki resimler incelendiğinde, bolca kırmızı renge rastlarız. Primitif insanın doğasal özlü bir boya olan kırmızıyı, bu denli çok kullanmasının nedeni, belki de insan üzerindeki kuvvetli etkisinden kaynaklanıyordu. Ayrıca Tunç çağından kalma mezarlarda ölünün yanında bulunan çeşitli kaplar içerisinde, bolca kırmızı boyanın bulunması bu rengin hayatlarında önemli bir yer tuttuğunu gösterir.” (Çitoğlu, 2008: 40)
Yorum Bırakın