Sanat Felsefesinde Yaratma Kuramı, Öznellik ve Yıldızlı Gece'nin Hikayesi

Sanat Felsefesinde Yaratma Kuramı, Öznellik ve Yıldızlı Gece'nin Hikayesi
  • 4
    0
    0
    0
  • Hollandalı ressam Vincent Van Gogh'un art izlenimcilik doğrultusunda ortaya çıkardığı eserlerin yanı sıra, hayat hikayesi de bu eserler kadar dikkat çekmektedir. Kimi zaman kendi notlarından, kimi zaman da abisi Theo'ya yazdığı mektuplardan çıkarılan izlenimlerle Van Gogh'un oldukça zor ve hastalıklı bir hayatı olmuştur. Arkasında iz bırakabilmeyi başarabilen tüm ressamlar gibi sıradan bir hayatın aksine çok daha dikkat çekici bir yaşama sahip olan Van Gogh, bulunduğu farklı konumlar ve ruh hali sayesinde çeşitli eserler vermiştir. Bilinen en ünlü eseri olan ve şu an New York Museum of Modern Art müzesinde sergilenen Yıldızlı Gece Tablosu, Van Gogh'un hayatındaki en zorlayıcı dönemlerden birinde ortaya çıktığı gibi aynı zamanda arkasında çok farklı bir hikaye de barındırmaktadır. Akıl hastanesinde kaldığı dönemde yaptığı resimlerden yalnızca çok azından memnun kalan Van Gogh, Theo'ya yazdığı mektupların birinde bu resmini de beğenmediğini belirtmiştir. Bu tablo, mavinin birçok farklı tonundan ve girdaplardan ortaya çıkmış birtakım şekillerden oluşmaktadır. Her dönemin estetik algısına hitap etse bile Van Gogh'un yaşadığı dönemde yeterince dikkate alınmamıştır. Sanat felsefesinin öznelliğini tartıştıran bu hikayenin başlangıcı, Van Gogh'un Fransa'nın  Bouches-du-Rhône bölgesinde yer alan Saint-Paul de Mausole Manastırı'nda akıl hastanesine kaldırılması ile başlar. Akıl sağlığının alkol ve yoksulluk sebebiyle bozulmaya başladığı dönemde Van Gogh eskiden manastır olan bu hastaneye gider ve tedavi görmesine rağmen en büyük tutkusu olan resmi yapmaya devam eder. Kendisine parmaklıklı iki hücre verilen bu manastırda, genellikle halkalardan oluşan ve girdaplı resimler yaptı. Ağabeyi Theo'ya yazdığı mektupların birinde, yıldızlı bir geceyi çizmek için zifiri karanlık bir gökyüzünün üzerine yıldızları resmetmenin çok yetersiz olduğunu söylemiştir. Aynı zamanda daha öncesinde de farklı bir yıldızlı gece tablosu çizmesine rağmen kendisini bu doğal manzarayı resmetmede her zaman yetersiz görmeye devam ederek, mektuplarının birinde “Burada yaptığım resimler içinde buğday tarlası, dağ ve meyve bahçesi olan resimler içime sindi. Diğer resimler bana hiçbir şey ifade etmiyor.” demiştir.  Bu noktada, sanat felsefesinde sanatçı ve seyircinin ayrı alanlarda incelenmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Estetik algısının diğer insanlardan farklı olması sebebi ile eserlerini günümüze kadar taşımayı başaran Van Gogh'un yeterince memnun olmadığı Yıldızlı Gece Tablosu, bugün hem sanatçılar hem de halk tarafından en çok sevilen ve beğenilen eserlerden biridir. Fakat yine kendisinin akıl hastanesinde kalırken çizdiği ve en çok beğendiği resimleri birçok kişi tarafından bilinmiyor. [caption id="attachment_219202" align="aligncenter" width="900"] “Burada yaptığım resimler içinde buğday tarlası, dağ ve meyve bahçesi olan resimler içime sindi. Diğer resimler bana hiçbir şey ifade etmiyor.”[/caption] Aynı zamanda kendi döneminde yeni bir akıma hazır olmayan çevresi ve sosyal ortamı sebebiyle yaşarken yalnızca iki tablosunu satabilmiş, bu sebeplerden dolayı kendisini değerli bir sanatçı olarak görememiştir. Estetiğin öznel olduğunu, ortak bir estetik algının mümkün olmayacağı gibi farklı dönemlerde farklı estetik zevklerin değer göreceğini çok acı bir yoldan hisseden Van Gogh, art izlenimcilik akımının etkisiyle yaratma kuramını çok güzel bir şekilde açıklamaktadır. [caption id="attachment_219207" align="alignleft" width="146"] Saint-Rémy'deki Hastane, 1889[/caption] Tüm sanatçı-seyirci ayrımının yanında, aynı zamanda Van Gogh'un eserlerinde mekan-algı ilişkisini incelemek de oldukça kolaydır. Yine estetik felsefesinin yaratma kuramına göre sanatçı, gördüğüne ve birebir şahit olduklarına kendinden yorum katarak ortaya bir sanat eseri çıkarmaktadır, yani olanları yorumsuz bir şekilde; hiç değişikliğe uğratmadan resmetmek ya da başka bir yoldan esere dönüştürmek yaratma kuramına aykırıdır. Akıl hastanesi gibi kısıtlı imkanlar ve zor koşullar içeren bir ortamda, huzursuz bir dönem geçiren Van Gogh'un orada ortaya çıkardığı resimler günümüzde tablolara bakan herhangi birine estetik olarak güzel olması sebebiyle pozitif duygular yaşatmaktadır. Bunun sebebi ise Van Gogh'un mekan-algı yönetimine çoğu sanatçıya göre çok daha fazla hakim olmasıdır. Resimlerinde bulunduğu koşulların kötülüğünü vurgulamak yerine renkleri, girdapları ve mevsimleri vurgulayarak algıyı başka noktalara yöneltmiştir. Estetiksel tavrını tüm hayatı pahasına ortaya koyduğu için oldukça zor bir yaşam süren Van Gogh, intihar ederek yaşamına son vermiştir. Yaşarken değersiz görülen ve önemsenmeyen eserleri, yengesi sayesinde günümüze kadar gelebilmiş ve bir noktadan sonra dünyadaki en iyi sanat eserleri arasında girmeyi başarabilmiştir. Gerek sanatın tarihi, gerek de felsefesi için oldukça önemli bir hikaye barındıran bu eserler dünyanın dört bir yanında, çeşitli müze ve sergilerde yer almaktadır. Kaynaklar: 1 2 3

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.