"Herkes onu 'Naked' filmiyle bilir" demek doğru olur mu? Herkes demeyelim de, çoğumuz diyelim.
Orta sınıf birkaç insan etrafında gelişen olayları, etkileşen hayatları, son derece "insansı" sorunları beyaz perdeye ustalıkla yansıtan yönetmen: Mike Leigh. Onun filmlerini benzersiz yapan, basitin arkasına yerleştirdiği derinlik.
Filmlerindeki bu gerçekçilik belki de senaryotanımazlığından ileri geliyor. Oyuncularını yalnızca konudan haberdar ediyor ve arkasına yaslanıp izliyor gibi hissediyor izleyen. Durum gerçekten de böyle! Sahneler bir konu etrafında uzun süre doğaçlanıyor ve süzgeçten geçiriliyor diyebiliriz. Mike Leigh'nin bu tekniğiyle başlangıçta belli hatları olan proje, oldukça farklı bir hal alarak noktalanabiliyor.
[caption id="attachment_1150" align="alignnone" width="1024"] Mike Leigh & Lesley Manville[/caption]
Mike Leigh'nin insanlarının insanüstü sorunları yok. Kimi zamansa en büyük sorunları, kendileri. İzlerken de asıl yaralayıcı ve de etkileyici olanın bu olduğunu görüyorsunuz; çünkü bu filmler size, sizde olmayan bir şey anlatmıyor.
Ve ne de olsa "Gerçek tahmin edebileceğinizden daha gerçektir."
Oyuncularına olan sadakatiyle göze çarpan yönetmen, onları tanıdık isimlerden seçmeyerek bu gerçekçi etkiyi yoğunlaştırıyor şüphesiz. "İyi ki de böyle olmuş." diyoruz şimdi baktığımızda. Çünkü bu aktörleri başka filmlerde görme olasılığınız düştükçe sizin için sadece bir tane Johhny, bir tane Phil kalıyor. Tanınmış aktörler olsaydı, karakterler bu kadar “bizden” gelmezdi sanki. Ya Maurice... (Secrets & Lies'da Maurice, All or Nothing'de ise Phil karakterine can veren Timothy Spall, David Thewlis ile birlikte en bilinen Mike Leigh aktörlerinden. Ne de olsa, Harry Potter serisinin Peter Pettirgew ya da Wormtail'ı; nam-ı diğer "Kılkuyruk")
[caption id="attachment_1132" align="alignnone" width="1200"] Secrets & Lies (1996)[/caption]
1943 doğumlu yönetmen ilk filmi Bleak Moments’ı 1971’de tamamlıyor. 1993’e, yani Naked’a gelene kadar, olanaksızlıklara rağmen piyasa kaygısı gütmeyişi; birbirinden zaman zaman oldukça farklı tam on iki film yapması takdire şayan. Filmlerindeki belki de en çekici unsur olan o “İngilizliği” hep muhafaza edebilmesini bilmiş usta yönetmen.
[caption id="attachment_1131" align="alignnone" width="960"] Naked (1993)[/caption]
Kariyerinde şüphesiz bir kilometre taşı olduğu için hep Naked dedik. Şu an bunu okuyorsanız muhtemelen siz de izlediniz. İzlemediyseniz hiç durmayın. “Diğer filmlerini izlemeli miyim?” derseniz cevabımız aynı: Kesinlikle açın. Hatta şimdi ayırmadan, bir sonraki filmi olan Secrets & Lies’ı, All or Nothing’i, High Hopes'u ya da Vera Drake'i açıverin.
Kolayca kabullenemeyen insanı anlamak; teatralliği zirvede, izleyeni içine çeken bir gerçeklik simülasyonu, ve her şeyden önce güzel bir dram filmi istiyorsanız, Leigh'nin işleri size muhakkak bir şey katacak.
"Sıkıldım mı? Hayır hiç de sıkılmadım. Ben hiç sıkılmam. Herkesin derdi bu. Herkes sıkılıyor. Doğa size açıklandı ve sıkıldınız. Yaşayan beden size açıklandı ve sıkıldınız. Evren size açıklandı ve bundan da sıkıldınız. Şimdi sadece ucuz heyecanlar istiyorsunuz. Bunlardan bol bol istiyorsunuz ve yeni oldukları sürece ne kadar adi, saçma oldukları fark etmiyor. Hakkımda ne söylersen söyle ama ben hiç de sıkılmıyorum."
- Johnny
Yorum Bırakın