Zaman ve aşkın bir şekilde bağlantılı olduğuna inanıyorsak eğer, Before Serisi bize tam olarak bunu kanıtlıyor. 9 yıl arayla çekilen 3 film, 3 farklı ülke, 3 farklı zaman… Serinin ilk filmi olan Before Sunrise'da Jesse ve Celine’in yolları bir tren yolculuğunda kesişiyor. İlk rotamız ise Viyana. Bundan 9 sene sonra, serinin ikinci filmi olan Before Sunset, çiftimizin yolunu Paris’te bir kitapçıya çeviriyor. Bu sefer de Paris sokakları ve ikilinin bitmek bilmeyen sohbetlerinde buluyoruz kendimizi. Serinin hem son filmi hem de diğer iki filme göre daha farklı ve realist bir bakış açısı sunan Before Midnight ise bizi 9 sene sonrasına, Yunanistan’a götürüyor. Peki, bu kadar güçlü bir aşkı anlatan bu üçleme bize aşk hakkında neler gösteriyor?
''İlk öpüşme, her zaman mükemmel zamanda gerçekleşmeyebilir.''
Before Sunrise filminde, Jesse ve Celine bir müzik dükkanındaki dinleme kabinine girdiğinde ilk öpüşmeleri için mükemmel bir ortam hazırlanmıştı. Sıkışık bir alandaydılar. Birbirlerine son derece yakın ve gözlerinin içine bakıyorlardı. Bazen gergin hareket etseler de hiçbir şey olmamıştı. Özellikle ilk öpücük için doğru zamanı kaçıranların çok iyi anlayabileceği bir sahneydi. Sahnenin ana fikri ve beklenen ilk öpüşmenin büyülü havası -ilk öpüşme gerçekleşemese bile- tamamen ambiyansta gizliydi.
''Bazen birlikte olup olmamayı konuşmanız gerekir.''
Bir yabancıyla tanışıp günü birlikte geçirdikten sonra yıldızların altında şarap içiyorsunuz. Asıl soru, geceyi birlikte geçirecek misiniz? Jesse ve Celine’in de farkına vardığı üzere bu soruyu cevaplamak hiç kolay değil. Bu konu hakkında konuşurken yeni bir aşkla sevişmenin çok çekici olduğunu fark ediyorlar çünkü bu, kısa süreliğine de olsa kendi farkındalıklarından kaçmalarına olanak sağlıyor.
''İlişkiden şüphe etmek çok normal.''
Filmler, aşkın doğası hakkında bolca ahkam keserler ve genelde bunu muhteşem Avrupa sokaklarında, sanki bu sokaklar aşkın kendisiyle alakalıymış gibi yaparlar. Filmlerin hepsinde Jesse ve Celine bu romantik eğilimleri, buna değer mi değmez mi diye düşünüyorlar. İşin en ironik tarafı bu tartışmayı gerçekten aşık oldukları insanla yapıyor olmaları. Before Sunrise’da Jesse bu konuda tereddütler yaşarken Before Sunset’te aynı tereddütleri Celine yaşıyor.
Harika bir günün ardından ayrılma vakti geldiğinde, dünyanın farklı iki ucunda yaşayan bu iki insan, uzun mesafe ile iletişimde kalmanın çok depresif olabileceğine karar veriyorlar. Telefon numarası, soyadları... Hiçbir şey öğrenmeden 6 ay sonra Viyana'da buluşmaya karar veriyorlar ama 9 yıl sonra öğreniyoruz ki bu pek de iyi gitmemiş.
''Kader, umutsuz romantizminizi parçalayabilir.''
Celine ve Jesse, söz verdikleri buluşmaya gidemeyince 9 yıllık bu süreçte problemler yaşıyorlar. Kaderin, onların romantizm anlayışına sahip olmadığını fark ediyorlar. Böyle bir şeyi fark edince devam eder misiniz? Ya da gerçek bile olamayabilecek bir aşk kurmacası için savaşır mısınız? Ya da bir orta yol mu ararsınız?
''Bazen, gerçekten bir insana dokunmak isterseniz ama yapamazsınız.''
Jesse, Celine’e kalbini açtığında ve son 9 yıldır onu düşündüğünü söylediğinde Celine ona uzanıp teselli etmek istiyor ama duraksıyor. Sadece evli olduğu için değil. Celine’in Jesse’ye dokunmak ve dokunmamak arasında karar vermeye çalışmasını izlemek gerçekten acı verici.
''Birinin ilk aşkı olabilirsiniz.''
... ama bu o kişinin size ait olduğu anlamına gelmiyor. Neyse ki Jesse ve Celine aynı hatayı iki kere yapmıyorlar. Before Midnight ‘ta evliler ve çocukları var. Çoğu aşk hikâyesi olayı buraya kadar getirmez ama sonunda birlikteler. Peki bu, 20 yıl önce birlikte hayal ettikleri şey mi? Hem öyle hem değil. Celine, Jesse’ye ilk aşkının kim olduğunu sorduğunda, uzun süreli ilişkilerde bile o gariplik hissinin ortadan kaybolmadığını ve ilişkiyi sürdüren elementlerden birinin belki de bu olduğunu görüyoruz.
Kaynak: 1
Yorum Bırakın