Bu içerik yazarlarımızdan Emircan Demir tarafından seslendirilmiştir.
[audio mp3="https://cdn.wannart.com/production/post/2020/01/1933-Üniversite-Reformu-TAM.mp3"][/audio]
Nazi tehdidi altında kalan binlerce Yahudinin hikayesi, holokost döneminin başlangıcından itibaren çeşitli yayınlara konu olmuş, yaşanılan tüm süreç dünyanın geri kalanına farklı yollardan anlatılmıştır. Bu olayın gerçekleştiği coğrafyanın aksine, etkisi tüm dünyada hissedilen Yahudi soykırımının Türkiye ile ilgili cesaret dolu bir hikayesi var. Bu hikaye, Mustafa Kemal Atatürk'ün eğitime, eğitimcilere ve öğrencilere verdiği değerle doğrudan alakalıdır.
1933-1945 yılları arasında, Nazi baskısı ve dönemin nasyonal sosyalizm etkisi yüzünden çalışma hakkı elinden alınan birçok Yahudi bilim insanı, kendi yaşadığı ülke içinde hayatına devam edemez hale geldi. Sosyo-ekonomik ve direkt olarak maddi açıdan zorluk çeken eğitimli Yahudilerin bir süre sonra eğitimsiz olanlardan farkı kalmadı ve alt seviye konumuna geldi. Tüm bu yaşanan çaresizliklerin sonunda, Türkiye Cumhuriyeti yeni kurulmuş genç bir devlet olmasına rağmen bu bilim insanları için bir sığınaktan çok daha fazlası; yeni bir yaşam yeri olmuştur. Çeşitli resmi ve kurgu kaynaklarda bu olaylara yer verilmiş, hatta İstanbul Üniversitesi’ndeki Yahudi bilim adamları ile röportajlar yapılmış olmasına rağmen bu hikayeyi en fazla kitleye ulaştırmayı başarabilen eser, Ayşe Kulin’in “Kanadı Kırık Kuşlar” romanı olmuştur.
Kanadı Kırık Kuşlar, yukarıda da bahsettiğim gibi Nazi baskısından kaçarken yolu Türkiye’ye düşen bilim adamlarından biri olan Gerhard Schlimann ve ailesinin hikayesini ele alıyor. Bu romanın içinde geçen kuşak döngüsü, özellikle kadınların hikayesinden ele alınınca eski ve yeni Türkiye’ye farklı bir gözden bakmamızı; değişimi objektif bir açıdan incelememizi sağlıyor. Elsa, Suzan, Sude ve Esra Türkiye’nin farklı dönemleri içerisinde zamanla Türkleşiyor fakat buna rağmen aile kimliğini asla reddetmiyor. Tam da bu sebepten dolayı, hikayeleri ve bakış açıları “sıradan” olmaktan çıkıyor. Türkiye'de yaşamak ve Türkiyeli olmak arasındaki fark romanda çok başarılı bir yoldan okuyucuya hissettiriliyor.
Romanı güzel kılan detaylardan biri ise, gerçek hayatta Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’ye getirdiği profesörlerin arasında gerçekten Gerhard Schlimann adında bir bilim insanı olması. Çoğu dünya liderinin Hitler’den korktuğu, ona karşı hep geri adım attığı bir dönemde oldukça genç olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Yahudi eğitimcilere kucak açmasının Türk eğitim sistemine olan etkisi günümüzde hala hissediliyor. Ünlü Sümerolog ve tarihçi Muazzez İlmiye Çığ, Deutsche Welle Türkçe’ye verdiği bir röportajda Hitler’in bu bilim insanlarını sonradan ülkesine istediğini şöyle ifade etmişti:
"Bir sene sonra aklı başına geliyor Hitler'in. Diyor ki, gönderin onları, ben size daha iyisini göndereceğim. Göndermedi. İnanın son ana kadar uğraştılar. Gestapo gönderdiler. 1940'larda Gestapolar geldi. Onlar da gönderin dediler yine göndermedik. Hakikaten hükümetimiz çok güzel dayandı bunlara."
Türkiye’ye gelen Yahudi profesörlerin hikayelerini anlatan başka bir eser daha var: Hakkı Bilen’in “Moda'nın Mülteci Alman Profesörleri” kitabı. Kanadı Kırık Kuşlar’ın aksine bu kitapta bir ailenin değil, birden fazla profesörün hayatına yer veriliyor ve yalnızca İstanbul Üniversitesi’nde değil; Türkiye’nin çeşitli kurumlarında çalışan ve Kadıköy’de ikamet eden bilim insanlarını görebiliyoruz.
Tüm bunların yanında, 1933 Üniversite Reformu’nu kapsamlı bir şekilde ele alırken Yahudi bilim adamlarının bu reformdaki konumundan, genelleştirilmesinden ve hikayelerinden bahseden Halit Çelikbudak’ın “Yurtsuz Kalanlar” isimli kitabı, bahsedilen akademisyenlerin reforma katkısını çok güzel bir şekilde açıklıyor. Bildiğimiz gibi Üniversite Reformu genel bir sistem üzerine değil de kuruluş üzerine odaklı bir hareket olduğu için, yapılan yorum ve eleştiriler de bu yenilikler üzerine odaklanmış oluyor. Fakat Yurtsuz Kalanlar'da, reforma farklı bir noktadan yaklaşılıyor.
Holokost’un tüm dünyaya etki eden bir olay olduğunu hepimiz yaşandığı andan beri kabul ediyor ve inceliyoruz. Bu incelemelerin detaylarına indikçe, Mustafa Kemal Atatürk’ün ne kadar merhametli ve başarılı bir lider olduğunu bir kere daha anlıyor, yeni bir şeyler öğrendikçe kendisine çok daha fazla saygı duyuyoruz.
Kaynaklar: 1 - 2 - 3 - 4 - 5



Yorum Bırakın