Aslında bu soruya cevap vermek okuma eyleminin kişisel deneyim derinliği ile yakından ilişkili. Okur, elindeki kitap ile ilişkisini hangi yönde ve kalıcılıkta kurmayı planlıyorsa, okurken kitabının sayfalarını da o oranda kullanmak istiyor ya da duygusal birtakım sebeplerle bundan kaçınıyor.
Bana öyle geliyor ki kitap okurken not almak, yazılı bir eserden mümkün olan en iyi derecede faydalanmak için yapılan önemli bir eylem.
Okurken satır aralarına notlar almadıkça; kitabın üst, alt ve yan boşluklarını verimli bir şekilde kullanmadıkça, hatta kitap sonundaki boş sayfaları kendi düşüncelerinizle doldurmadıkça; üzgünüm, verimli bir okuma yapmış olmuyorsunuz.
Bu tıpkı şu soruya cevap vermek gibi bir şey: Markete gidip çok sevdiğin o çikolatadan aldın ve onu market reyonundan evindeki dolaba aktardın diyelim. Dolabındaki çikolatayı tüketip kanına karıştırmadığın sürece gerçek anlamıyla çikolataya sahip olmuş olur musun?
Evet, size kitapları işaretlemenin onu sakat bırakmak değil, sevmek olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Şimdi bir kitaba notlar almak neden okumanın ayrılmaz bir parçası olmalı onu söylemekte fayda var...
İlk olarak, sizi uyanık tutar. Bahsedilen uyanıklık ise sadece bilinç düzeyinde değil, tam anlamıyla uyanıklıktır.
İkincisi, okumak aktif bir şekilde yapılıyorsa düşünmektir ve düşünmek de ancak kelimelerle mümkündür.
Üçüncüsü ise kitabın sayfaları üzerine notlar yazmak, okurken aklınıza gelen ya da yazarın ifade ettiği düşünceleri daha sonra hatırlamanıza yardımcı olur ve aynı zamanda bu not trafiği yazarla sohbet etmektir...
Kitap okumanın tam da olması gerektiği şey işte budur: Yazarla aranızda bir sohbet...
Muhtemelen yazar, konu hakkında sizden daha çok şey bilmektedir ve doğal olarak ona, uygun bir alçak gönüllülükle yaklaşmalısınız. Ama kimseye, okurun sadece alıcı olması gerektiğini söyleme hakkını tanımayın. Anlamak çift yönlü bir eylemdir. Öğrenmek boş bir kap olmak anlamına gelmez. Öğrenen, kendisini ve öğretmenini sorgulamak zorundadır. Öğretmenin ne demek istediğini anladığında, öğretmenle tartışması bile gerekir. O halde bir kitabı işaretlemek, kelimenin tam anlamıyla yazarla olan fikir farklılıklarınızın ya da birliklerinizin ifadesidir.
Ufaktan sona yaklaşırken, bahsetmekte fayda gördüğüm konulardan bir diğeri ise notları nasıl almamız gerektiği yönünde olacak.
Bir kitabı zekice ve verimli bir şekilde işaretlemek için çeşitli yöntemler vardır. Satırların altını çizmek, anahtar kelimeleri daire içine almak, boşluklara not almak, ilgili paragrafa bir referans numarası verip sayfa altına bu numarayı tekrar yazarak kendi düşüncenizi yazmak gibi...
Nitekim, Atatürk de kitaplarına bu gibi tekniklerle notlar alarak okuma yapmıştır.
Kubrick'in Stephan King'i nasıl okuduğunu yazının başında göstermiştim. Şimdi ise daha ilginç bir örnek göstermek istiyorum. Burada Nabokov, Kafka'yı okuyor ve kendince kelimeleri değiştirip resimler çiziyor...
Aynı şekilde Jack Kereouac ise Dostoyevski'yi şöyle okumuş:
Son olarak, size biraz kendi yöntemimden bahsetmek istiyorum.
Ben de kitaplarıma notlar alarak okumalar yapan bir okurum. Öncelikle < ve > gibi işaretlemeler yapıyorum. İki farklı renkte boya kalemi ya da kurşun textliner kullanmayı tercih ediyorum. Renklerden biri kendimden bir parça bulduğum paragrafları işaretlemeler için kullanılırken diğerini daha işlevsel birtakım amaçlarla kullanıyorum. Araştırma yapmak istediğim kelimeleri, kelime gruplarını ya da cümleleri boyuyorum ya da işaretliyorum. Tüm bunlara rağmen not almam gerektiğinde ise Nabokov gibi oklar çıkarıp bir şeyler karalıyorum kendimce, bu aylar sonra kitabı elime aldığımda müthiş bir hızda her şeyi hatırlamamı sağlıyor.
The Saturday Review of Literature isimli derginin 1941'de yayınladığı bir yazıdan alıntılar yaparak tamamladığım bu yazı, aslında kitap okurken "kitaba" not almak üzerine. Elbette bir deftere ya da bir kağıt parçasına da notlar alınabilir. Ben, kitap üzerine not yazmanın daha işlevsel olduğunu düşündüğüm için kitaplar üzerine not almayı tercih ettim.




Yorum Bırakın