Felsefe ve Din İlişkisi

Felsefe ve Din İlişkisi
  • 1
    0
    0
    0
  • Yıllardır önemli bir tartışma konusu olan felsefe ve din ilişkisini bugün daha yakından inceleyeceğiz. Konu hakkında birçok varsayım var. Bunlara göre, söz konusu ilişki hiç var olmamış, aralarındaki ilişkiden hiç su sızmamış veya felsefe ve din arasındaki ilişki olması gerektiği gibi olağan düzeyde var olmuştur. İki şey arasındaki bağlantıyı kurabilmek önce o şeylerin ne olduğunu bilmekten geçiyor diye düşünüyorum. Buna göre yazımıza yön verebiliriz. Dinin bir tanımını yapmak istersek; din, genellikle doğaüstü, kutsal ve ahlaki ögeler taşıyan; çeşitli ayin, uygulama, değer ve kurumlara sahip inançlar ve ibadetler bütünüdür, diyebiliriz. Yani din; her şeyi yarattığına inanılan yüce Yaratıcı ile Yaratıcının yarattığı kul ile arasında kurulan gönül bağına kurulu olan insanın tüm yaşamına anlam katan bir inanç sistemidir. Yani insanın gönül bağı kurarak iman ettiği Yaratıcısını hayatının tüm alanlarına katarak Yaratıcıya inanmasına din diyoruz. Felsefe ise var olanların varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılması anlamına gelir. Felsefe konusu olarak ele aldığı bir konuyu tutarlılık, bütünsellik ve sistematik yönlerden aklî bir sorgulama ve eleştiriden geçiren bir etkinliktir. Tanımlardan yola çıktığımızda dinde Yaratıcıya karşı gönül bağıyla var olan biri inancı gözlerken, felsefe de ise ele alınan konuyu aklî yöntemlerle incelemeyi gözlemleriz. Felsefe ve dini bu açılardan incelediğimizde ikisinin yöntemleri arasında büyük bir farklılık olduğu düşüncesine kapılabiliriz. Tarih içerisinde felsefe ve din arasındaki ilişkiyi inceleyen tartışmalarda, felsefe ve din arasında ki bu büyük farkı destekleyen tezler karşımıza çıkar. Bu tezlerden ilki din anlayışının baskın olduğu bir anlayıştır ve bu tez din adına felsefeyi insanî bir etkinlik olarak dışlamak olarak şekillenmiştir. Bu teze göre inancın hiçbir ögesi, herhangi bir karşıt bilgiyle bile yanlışlanabilmeye uygun değildir. Buna göre kesin inançlılık, bilginin hiçbir çeşidinin bu inancı sarsmaya uygun olmadığıdır. Teze göre dinlerin inanan insanlardan istediği bilgi değil aksine inanan insanlara sunulan bilgilere inanmalarıdır. İman, bir varlığa bilgiden bağımsız olarak inanmayı ifade eder. Çünkü iman, ruhsal ve iradi bir tasdiktir. Bu sebeple dini inançlar, felsefi özellikte bir sorgulamaya tabi tutulmazlar. Bu teze göre felsefe din dışıdır ve mutlak olumsuz olarak algılanır. Var olan üç tezden ikinci tezdeki yaklaşım ise, birincinin tam tersidir. Burada ise felsefe adına din dışlanmaktadır. Felsefe, yalnızca duyusal ve deneysel olanın bilgisinin edinebileceği anlayışını benimser. Böylece bu felsefe akımına göre, varlığı temellendirilemeyen her varlık, kurgusal bir varlık olmaktadır. Bu anlayışa göre, Tanrı veya Anka kuşu arasında bir fark bulunmaz. Din ile felsefenin birbirlerini karşılıklı olarak dışladıkları bu iki tez, felsefe ve din ilişkisinde aralarına aşılamaz bir duvar örmektedir. Bu iki anlayışa rağmen var olan üçüncü anlayış, felsefe ve din ilişkisini birbirlerine daha yakın tutmayı çabalar. Üçüncü teze göre, felsefe ile din arasında açılan uçurumun mesafesi kısaltılabilir. Bu anlayış, ikinci tezde savunulan dinin dogmatik bir içeriği olduğu fikrini yadsımaz. Ancak buradan yola çıkarak dinin akıl dışı olduğu ve felsefi bir sorgulamayı kabul etmeyeceği görüşünü de savunmaz. Üçüncü yaklaşım birinci tezdeki gibi katı bir tutum sergilemez. Bu yaklaşım din ile felsefe arasında olumlu bir bağlantı kurarak, kendini iki türlü göstermektedir. Din ile felsefenin uzlaşısını savunan bu tezin ilk görünümü, dinden felsefi incelemeye geçişi temsil eder ve kendini teoloji olarak gösterir. Burada bahsedilen teoloji, dinin inanç konularının akıl ile temellendirilmesi ve anlamlandırılmasını amaçlayan ancak dine daha yakın duran bir din felsefesidir. Din felsefesi, dinlerin inanç kavramlarını tutarlılık, bütünsellik ve kapsayıcılık yönlerinden felsefi açıdan incelenmesidir. Din ile felsefenin uzlaşmasının hususlarının başında, her ikisinin de insanın iç dünyasını ve dış dünyasını düzenlemeleri, insan yaşamına bir anlam kazandırmayı amaçlamaları yatar. Başka bir ifadeyle hem din hem de felsefe insanlığa dünyayı anlaşılabilir ve yaşanabilir kılmak adına bizlere anlamlı bir tablo çizmeye çalışmaktadırlar. Bu amaç içinde insanlığa bir bakış açısı ve bir hayat biçimi sunmaya çabalarlar, böylece de insanlara ve toplumlara huzur ve mutluluk getirebilmeyi hedeflerler. Tüm bunlar için ise felsefenin ve dinin aralarına aşılamayacak bir uzaklık ve engel oluşturmak yerine ilişkilerini yakın tutarak birbirlerine destek olmaları gerekir. Bu, insanlığı ve onun fikir dünyasının zenginleştirecek yegâne çözümdür. Kaynak: Felsefe Tarihi-Fatih Toktaş

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.