Tom Perrotta'nın 30 Ağustos 2011 tarihinde yayınlanan "The Leftovers" (Kalanlar) isimli dram romanı Damon Lindelof tarafından 3 sezonluk bir dizi haline getirilip HBO bünyesi altında izleyicilerle buluştu. Daha öncesinden "Lost" isimli televizyon dizisinin senaristliği yapan Damon Lindelof'u gizem ve bilim kurgu alanında başka bir yapımda görmek gerçekten çok umut verici. Dizi, bir anda dünya nüfusunun %2'sinin ortadan kaybolması ile geride kalan insanların yaşadıkları sıkıntıları ve hayatlarını ne şekilde devam ettirmeye çalıştıklarını anlatıyor. Dizinin ana karakteri olan Kevin Garvey (Justin Theroux) yaşadığı kasabada bir polis şefidir. O ve yaşadığı kasabadaki insanların bu ani ayrılıştan sonra neler yaşadıkları anlatılmaktadır. Dizi, Pilot bölümüne baktığımızda, ortadan kayboluşun 3. yılının anılması ile başlıyor. İlerleyen zamanlarda görüyoruz ki kayboluşlar sadece acı içerisinde hayatına devam etmeye çalışan insanları etkilememiş. Aslında aile kavramının hiçbir zaman var olmadığını savunan ve bu fikri aşılamaya çalışan küçük bir tarikatın töreni basması ile gerilim artıyor. Birinci sezon için kısa bir açıklama yapmamız gerekirse, yoğun bir kaos havası hakim. Ani ayrılıştan sonra büyük kutuplaşmalar görüyoruz. İnsanların bir kısmı sessizlik yemini edip bir tarikat kuruyor, belli bir kısım ise ayrılanların günahkar olduğunu dile getirip dinin arkasına saklanıyor. Geri kalan kısımdaki insanlar ise sadece hiçbir şey yapmıyor.                                                                  Tarikat üyelerinin hedef seçtikleri kasabalıları ve onlara sadece sessizlik sunarak kendi bünyelerine nasıl kattıklarını görüyoruz. Dizinin ana karakteri olan polis şefi Kevin Garvey'nin karısını bu bataktan çaresiz bir şekilde kurtarmaya çalıştığına acı bir şekilde tanık olduk. Dağılan bir aileden geriye kalan şizofren bir polis baba, ergen bir genç kız ve insanların acısını dindireceğini vaaz veren sahte bir peygamberin sağ kolu. Her şey yolunda gidiyormuş gibi bir de kaybolan insanların işlemiş oldukları suçları poster şeklinde bastıran bir peder görüyoruz. Kısacası bu dizide kaos hiç olmadığı kadar gerçek gösterilmekte.                                                                                                                              Sezon ikiye baktığımızda aile kavramını daha güçlenmiş bulduk. Hemen hemen bütün kasaba, mucize şehri olan Miracle'a yerleşiyor. Bu bölgede geçen mistik hikayeler anlatılırken şunu fark ettik; aslında hayatta başımıza gelen hiçbir şey tesadüf değil. Başımıza gelen olaylar ya bize bir şeyler katmış ya da bulunduğumuz konumdan bambaşka bir insan yaratmış. İlk sezonda karısına kör kütük aşık olan Kevin'ın yolunun ailesini tamamen kaybetmiş olan Nora Durst (Carrie Coon) ile kesişmesi gibi. Sezon finali yaklaşırken birçok karakterin geçmişi ile yüzleşmesini ve kırılma noktalarını görüyoruz. Aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını ve yaşadığımız bu hayatın aslında başarılı simülasyonun bir parçası olduğu sezon finalinde dile getiriliyor.3. sezona kadar ana karakterimiz olan Kevin Garvey'yi birçok farklı formda gördük ama 3. sezonda Kevin, bütün karakterini ve hikayesini ortaya çıkarıyor. Kaybedecek hiçbir şeyi olmadığından, bütün kozlarını açtı ve açıkçası büyülendik diyebiliriz. Kendisinin aziz ve insanlığın son umudu olarak insanlar tarafından tasvir edileceğini tahmin etmemiştik. Her seferinde kendisini öldürmeye çalışmasına rağmen daha gidecek yolu olduğu, aslında yaşadığı hayatta binlerce yaşam kombinasyonunun bulunduğunu finale doğru betimleniyor. Diğer birçok karakterin de finalde söylediği üzere gitmek zorunda olduğun yolda ilerliyorsun. Olman gerektiğin yerde bir şekilde bulunuyorsun. Eğer bir umuda veya mucizeye inanıyorsan ona tutun. Son olarak, dizinin müziklerini üstlenen Max Richter'a ve HBO reklamında dizi için "Retrograde" adlı parçayı paylaşan James Blake'e teşekkür ederiz.