Ancak huzur kol geziyorsa içinde o ev yuva olur. Kapı dışarısının tabiatıyla ilgilenme. Eşikten içerisi hep ılıman, eşikten içerisinde hep en sevdiğin coğrafya hakim olmalı. Dileyiş sıralamanda 'huzur' bayrak tutmuyorsa en önde, ev değil cennet olsa tatminsizlikle boğuşulur. Renklendirebilirsin metrekarelerini, renklendirmek elindedir; göz önünde, burnunun dibinde bulundurulanlara göre biçimlenmez mi hiç soluk alma. Soluğunu keseni rafa, soluk katanı portrene kat. Taze getirilerle canlanmak zor değilmiş. Hepsi, her şey, her biri, her türlüsü yenilik namına olan dokunuşların -gözünü kapa- nasıl tazelediğini göreceksin. Evet o metrekareciklerde bile. Nedamet kamburun Mevlaya ayak diremedir. Nedameti de dış kapıdaki paspasın altına süpürdün mü, oh çok iyisin. Ödediğin kiranın her bir kuruşunun hakkını vermek için evden çıkmıyorsun, tabii ki. Her köşeyi sırf bu nedenden arşınlıyorsun. Öyleyse, az evvel efsunlu dokunuşlara evet dediğin yuvanın ilk perdesini başlatalım. Kiranın hakkını vereceksin, unutma. Maziyi sanki duvarda yazlık sinema izlermiş gibi izlediğin, o duvara kenetlendiğin, tavanla kesintisiz bakışmalarla aşk yaşadığın tam da o anda de ki 'Hey yakışıklı (güzel)! Biraz değişikliğe ne dersin?' ve düşün. Madem bir şeyleri düşüneceksin bunu düşün. Bakıştığın tavanına, izlediğin duvarına efsunlu dokunuşun nasıl olsun? Renk kat bunu her planına da kat. Tonlarca elceğizlerinle döktürebileceğin tasarı bulursun. Masraftan da korkma. Ne dedik dokunuş.. Yani kendin tasarla, yap, yapıştır mesela. Duvar ve tavan tamam mı? Yeni anı dalışını yuvanın hangi bağrında yaşıyorsan şimdide dokunuşları orada gezindirmeye ne dersin? Anıları deplasmana çıkaracağız. Uzak gelecek gitmeyeceğiz. Onlar senin evindeki karşılaşmada mağlup oldular, sen evini yuvaya çevirdikçe. Sen sihirledikçe her köşeyi yenildiler. Bakışlarınsa artık anıları değil nereyi, nasıl sihirlesem diye aranır oldular. Tebrikler.
264
Efsunlu Dokunuşlar