Yazdığı ölümsüz dizeler, verdiği büyük mücadeleler ve yaşadığı büyük aşklarla tanıyoruz Nazım Hikmet'i. Şüphesiz yüreğimize dokunan şiirlerinde yaşadığı aşkların etkisi büyük. İşte bu aşklardan sonuncusu, ancak ölümün bitirebildiği aşkı: Vera Tulyakova.
1951 yılında Moskova'ya giden Nazım Hikmet, o sıralar Münevver'le evliydi ve Mehmet adında bir çocukları vardı. Moskova'da karısını, oğlunu ve ülkesini özlerken kendini yeniden bir aşkın etkisi altında buldu. Soyuz Multifilm Enstitüsü'nden Arnavut giysileri hakkında bilgi almak için gelen Valentina Brumberg'in yanında arkadaşı Vera Tulyakova vardı. Nazım, görür görmez aşık oldu Vera'ya. Ancak aralarında engeller vardı. Vera, o sıralar evli ve bir çocuk annesiydi. Üstelik aralarındaki yaş farkı da çoktu. Nazım, Vera'nın ölmüş babasından bile altı yaş büyüktü. Ama bunlar Nazım'ın hiç umurunda olmadı. "Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi, kırmızı dolgun dudaklı" dediği Vera'ya deliler gibi aşık olmuştu.
"Canım bir tanem, seni sevmeden önce dünyayı sevmesini bile bilmiyormuşum. Bu şehir güzelse senin yüzünden, bu elma tatlıysa senin yüzünden, bu insan akıllıysa senin yüzünden, bu kadar iyi yürekliyse senin yüzünden..."
Nazım'ın Vera'ya aşık oluşundan iki yıl sonra 1957'de Vera, üzerinde çalıştıkları senaryonun kabul edildiğini söylemek için Nazım'ı aradı. İş için tekrar buluştular ve Vera, evli olduğunu Nazım'a söyledi. Nazım, zor günler geçirmeye başladı. Kendisi de evliydi, bir yandan karısını da hâlâ seviyordu.
Vera ise evli olması sebebiyle Nazım'la olan ilişkisini bitirmek istiyordu. Nazım'dan uzaklaşabilmek için eşi ve çocuğuyla bir Kafkas kasabasına tatile gitti. Nazım da onların peşinden aynı yere gitti. Burada Vera'ya birçok şiir yazdı.
"Kimseler yapamaz senin resmini
Sen kendi resmini kendin de yapamazsın
Bir açılıp bir kapanır kapılar yüreğinde
Senin resmini ben yapacağım."
1958 ve 1959 yılları arasında birlikte İki İnatçı isimli oyunu yazmaya başladılar. Bu oyun sahnelenmeye başladığında bir daha ayrılmayacaklarını anlamışlardı. O güne kadar Nazım'la olan ilişkisini kesmek isteyen Vera da Nazım'a aşık olmuştu.
"Günler ve geceler sabırsızlığa koşuyor, seni bekliyorum, geçen zamanla soluyorum..." -Vera
Nazım Hikmet ve Vera 18 Kasım 1960'ta evlendiler. Birbirlerine büyük bir tutkuyla bağlıydılar. Beraber birçok ülkeyi ve şehri geziyor, çeşitli toplantılara ve konferanslara katılıyorlardı. Nazım, hayatı boyunca yaşadığı zorlukların sonunda Vera ile ikinci baharını yaşıyordu. En güzel şiirlerini onun için yazdı.
1963 yazında birlikte şehirden uzak bir yere gittiler. Nazım'ın aklı hep ölümdeydi. 3 Haziran günü kapıdaki mektupları alırken birden yığılıp kaldı Nazım, kalp krizi geçiriyordu. Hastaneye gittiklerinde çoktan hayata gözlerini yummuştu. Vera, Nazım'ın kimliğini almak için cüzdanını açtığında kendi fotoğrafını ve fotoğrafın arkasında şu dizeleri gördü;
"Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm"
"Cenaze için hazırlanmış hareketsiz yüzünü anımsıyorum. Ölüm bozamamıştı onu. Sonra bir gölge düştü üstüne ansızın ve homurdandı yüzün. Burnunun ucu kıvrıldı ve sen yaşadığın zamankinden daha çok benzedin Türk'e. Sana baktım ve rahatsız eden şeyi anladım. Sessizce yalvarıyordum etraftakilere "Bitirin artık ne olur, acele edin görmüyor musun dayanamıyor" diyordum, ama kimse işitmiyordu beni. Havyarlı küçük sandviçler ikram ediyorlardı..." -Vera




Yorum Bırakın