Kaosa Mütevazı Bir Murat Menteş Katkısı

Kaosa Mütevazı Bir Murat Menteş Katkısı
  • 2
    0
    0
    0
  • "Son sözlerime şerh düşüyorum, korkma ben varım!"

    Daha çok romanlarının içine serpiştirilmiş, buradayım diye bağıran meşhur aforizmalarından vurulduğumuz bir adam Murat Menteş. Kendine has tarzı, yazım dili ve olağanüstülükle harmanladığı romanlarına aşina büyük bir kesim var. Şibumi'ye mektupları, Azrail'e olan penaltıları ve Canıgüz ile dar alanda kısa paslaşmaları onu günümüz yazarlarından farklı bir kategoriye sokuyor. Hatta Menteş kendi kategorisini yarattı desek abartmış sayılmayız. Edebiyat tarihi içinde yazarların ve şairlerin hayatları her zaman merak konusu olsa da, onca çalışma hayatının, köşe yazısının ve programın içinde Menteş'in hayatına dair geniş çaplı bilgi sahibi olmak neredeyse imkansız. Çünkü başarılı yazar bu şekilde tanınmayı tercih etmiyor. Fakat biz bildiğimiz kadarıyla anlatalım. 74 doğumlu olan üç çocuk babası olan yazarın kaleminden doğan toplam 7 tane evladı daha var. (Kuzgunun Gölgesi, Kaosa Mütevazi Bir Katkı, Aynalı Barikatlar, Dublörün Dilemması, Korkma Ben Varım, Garanti Karantina, Ruhi Mücerret) Aynı zamanda bu kitaplarından Korkma Ben Varım, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ödüle layık görüldü. Röportajlarından bildiğimiz kadarıyla Menteş'in edebiyatla bağı da aileden geliyor. Babasının şiir yazdığını, bestelediğini ve bağlamasıyla çalıp söylediğini biliyoruz. Kendi çocuklarına da aynı şekilde yansımış olacak ki ikizleri henüz küçük yaşta çocuk romanı yazmışlar bile!

    "Bir insan acıdan delirdiğinde diğerleri onun acısını değil deliliğini görür."

    Yazarın yolu bugüne kadar TVNET'te bir kültür sanat programı, Standart FM'de yine bir program, Yeni Şafak gazetesinde köşe yazarlığı, afilifilintalar.com sitesinde ve ara sıra OT dergisinde yazarlıktan geçmiş. Tatlı bir ayrıntı daha var ki, henüz gençken Kadıköy’de adını Jorge Amado'nun bir romanından alan “Mucizeler Dükkânı” adında bir kitabevi açmış. Yazarın romanlarının üstüne eğilecek olursak asla normal şeyler beklemememiz gerekir. Çünkü herhangi bir kitabının kapağını tıklayacak olsaydık bize kapıyı sıra dışı olaylar, heyecanlı bir anlatım, kesik ve öz cümleler açardı. Bu anlatım şekli kimine göre bazı olumsuzluklara tekabül etse de yazar durumu şöyle açıklıyor; "Romanı, saatte 300 km. gidebilen bir spor araba gibi tasarlıyorum. Dileyen okur yavaş yol alabilir, fakat hızlı okunmaya elverişli bir anlatımı benimsiyorum. Eskiden romancılar bir dağı ya da bir odayı detaylı bir şekilde tasvir ederken bugün görsel çağda yaşadığımız ve herkes her şeyi gördüğü için, tasvir romanı hantallaştıran bir şeye dönüşüyor." Eğer bir Murat Menteş kitabı okuduysanız bilirsiniz ki bütün o bölüm başlarında ve paragraf aralarında başka kitaplardan, filmlerden, şiirlerden oluşan kısa edebi yolculuklar mevcut. Bu kısa ve etkili alıntılar belki de okuru bölüme hazırlayan küçük aperatifler olarak görülebilir. Çok geniş bir hayal gücüne sahip olduğu asla inkar edilemez olan yazarın, her başarılı insan gibi seveni olduğu kadar sevmeyeni de mevcut. Sevmeyenler onun başarısını ve popülaritesini yazılarından çok başka şeylere bağlıyor. Bunlardan bazıları yazarın Afili Filintalar'ın diğer üyeleri olan Onur Ünlü ve Emrah Serbes sayesinde bu kadar ön plana çıktığını söylüyor. Dublörün Dilemması’nın kapağında Onur Ünlü'nün bulunması ve aynı şekilde Onur Ünlü'nün filmlerinden biri olan Polis'te bu kitapta geçen “Şiddete meyyalim vallahi dertten.” cümlesininin kullanılması, hatta bir fenomen haline gelmesi de bu kitlenin savunmalarından biri. Bir diğer eleştiri ise Menteş’in romanlarında çağın insanlarını cezbedecek püf noktaları bulması ve sadece bunların üstüne yürümesi üzerine. Onlara göre Menteş'in romanları biraz komedi, absürd isimler ve olaylardan ibaret. Fakat unutulmamalı ki çağın gerisinde kalmak veya bir alandaki diğer alternatiflere benzememek bir başarısızlık örneği değildir. Hatta bir kalıba sığmamak ve garanti bir konum elde etmek adına bilinen yoldan gitmemek büyük cesaret ve marifet ister. Menteş'in bu kadar eleştiriye maruz kalmasının asıl büyük sebebi ise edebi kişiliğinin yanında siyasi ifadelerine çokça yer vermesi. Kendini net bir şekilde Müslüman olarak tanımlayan yazar, yazılarında muhafazakar kesimi de eleştirdiği için kendisine karşı bir antipati oluştu ve gündem amaçlı olmakla hitap edildi. Aslında siyasi yorumlarını ve röportajlarında bu konuda söylediklerini göz önüne alırsak Murat Menteş'in siyasi ve insani bakışı aslında tam da olması gereken yapı taşlarını gösteriyor. Çünkü ona göre her şey özgürlükten, yaşanılan çağdan ve saygıdan geçiyor. ''Siyaset, din ve cinsellik. Bu üçü hakkında fazla konuşuyoruz. Herkes, ideolojisine, yani aslında hayatını tıkayan hatalar toplamına bağlı kalmayı “sadakat” sanıyor. Davalarımızı terk etmeliyiz. Benim önerim bu. Boş beleş aidiyetlerden medet umma zilleti bitsin artık. Sorumluluk üstlenelim, dilediğimiz gibi değişelim… Birbirimizi rahat bırakalım artık. Gevezeliğe de bir son verelim. İnsanlık ve yurttaşlık ortak paydasından ötesini zorlamayalım. Öbür türlü, şiddet sürekli artıyor. Korkularla yaşıyor herkes. Gerçekler konuşulamıyor. Güce tapınılıyor. Onurunu korumak imkansız hale geliyor.''

    Menteş'in bize bir de öğüdü var, kulak verelim; Orhan Gencebay çalarken arabadan inilmez!

    Kaynak: 1, 2, 3

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.