1840-1914 yılları arasında yaşayan, modern heykelin öncüsü Auguste Rodin ile başbaşayız. O dönemlerde Fransa'da ekspresyonizm (dışavurumculuk) rüzgarları esiyor. Heykeltıraş, 19.yüzyılın son çeyreğinde resim sanatına paralel giden bir heykel anlayışı geliştirip bir devrim yaratıyor.
Peki Rodin bu devrimi nasıl yapıyor?
Akademik sanatçıların idealizmine karşı tepkili, geleneklerden kopmayı da empresyonistler (izlenimciler) gibi doğaya bakmakta buluyor. Rodin için güzelliğin esası yaşamdır. Bunun sanattaki en güzel ifadesi ise eylem içindeki insan figürüdür. Yaşam etkisinin yalnız hareketle verilebileceğini vurguluyor. Heykellerinde yaşam olgusunu verebilmek için hareketin çok önemli olduğunu, bu izlenimi verebilmek içinse ışığa başvurduğunu anlatıyor.
İşte karşımızda tüm ihtişamıyla Cehennem Kapıları / 1917
Bu kapı D’orsay müzesinden önce, orada yapılması düşünülen Paris Dekoratif Sanatlar Müzesi için sipariş ediliyor. Fakat müze hiç inşa edilmiyor. Daha sonra sipariş iptal ediliyor. Rodin ise çalışmalarına devam ediyor. 37 yıl atölyesinde kalan bu işlerin, öldükten sonra dökümü alınıyor. Bu süre içinde sanatçı figür denemeleri ve kabartmalar yapıyor ama tam anlamıyla bitmiyor.
Cehennem kapıları konusunu Dante’nin İlahi Komedya’sından alır. Yaklaşık 6 metre yüksekliğinde ve 4 metre derinliğindeki bu heykel şüphesiz Rodin’in en etkili işlerinden biridir.
Rodin’in tamamlanmayan bu işinin üzerindeki figürler atölyesinin farklı yerlerinde bulunup, birleştirildiği ve son halini aldığı söylenmektedir.
Kapıda 3 tema var;
- Yabancılaşma
- Umutsuzluk
- Ölüm
Yorum Bırakın