Yıldırım Bölge Kadınları ve Kedilerde Olmayan Sınıf Bilinci

Yıldırım Bölge Kadınları ve Kedilerde Olmayan Sınıf Bilinci
  • 2
    0
    0
    0
  • Bu içerik yazarımız Cankat Koç tarafından seslendirilmiştir. İyi dinlemeler. [audio mp3="https://cdn.wannart.com/production/post/2019/09/Yıldırım-Bölge-Kadınları-ve-Kedilerde-Olmayan-Sınıf-Bilinci.mp3"][/audio] Bu içerikte sizlerle Türk edebiyatının siyasi tarih romanları arasında en önemli görülenlerinden birini, Sevgi Soysal’ın "Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu" adlı romanını inceleyeceğiz. Eser yazıldığı dönemin siyasi yapısına ve toplumuna ilişkin içerikleri barındırır. Eserin gerçekle bağıntılı olması ve genelinin kadın karakterler çemberinde işlenmiş olması da bizlere dönem toplumunun “siyasi suçtan hüküm giymiş” kadına bakışını gösterecektir. [caption id="attachment_190124" align="aligncenter" width="416"]Sevgi Soysal (Sağda) Adana Cezaevi Fotoğraf, Arşiv: Abdullah Nefes Sevgi Soysal (Sağda) Adana Cezaevi Fotoğraf, Arşiv: Abdullah Nefes[/caption] 12 Mart, birçok yazar ve şair için sıkıntılı bir dönem olmuştur. Yazmak şöyle dursun okumanın bile cezalandırıldığı, fikir hürriyetinin yok denecek kadar az olduğu bu dönemde hala edebiyat derdinde olan isimlerin sayısı azalmıştır. Yazarlar ya bu döneme ve getirilerine hiç karışmamayı seçmiş ya da kendilerini olayların içinde bulmuşlardır. Bu isimlerden bir tanesi de elbette Sevgi Soysal olmuştur. Sevgi Soysal 12 Mart’ı ve getirilerini kuşkusuz en ağır şekilde yaşayan isimlerden biridir. Çünkü onun karşıtlığı bu dönemde başlamamıştır. 1960 sonrasında gerçekçi-toplumcu hikayeler yazmaya başlamıştı bile. 1968’de yayınlanan kitabı "Tante Rosa" ile çok fazla eleştiri aldı. Teyzesi Rosel’den esinlenerek yazdığı, tam anlamıyla cinsiyetçilik karşıtı olan ve kendine biçilen rolü oynamayı kabul etmeyen karakter Rosa’nın yabancı uyruklu olması bile tepki çekti. 1970’de yayınladığı üçüncü kitabı olan “Yürümek” ile TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü kazandı. İlerleyen dönemde ise temelinde toplumun cinsiyet algılarına karşı çıktığı ve yasaklı temalara değindiği için uygunsuz bulunup yasaklanan bu ödül alan roman olmuştu. Kısa bir tutukluluk ardından çıksa da işini kaybetmişti. Tekrar hapishaneye girmek onun için sürpriz olmamıştı. Kaleme aldığı yazılarında izlendiğini, içeri alınmasının an meselesi olduğunu zaten belirtiyordu. Sevgi Soysal başkaldırısına mizah ile yön vermiş bir isimdir. Nitekim cezaevine girme sürecinde mahkemede mesleğini soran hakime “Yazar” cevabını verdiğinde aldığı “Yaz kızım Ev Hanımı” tepkisini bile gülerek ve güldürerek anlatmıştır. Halbuki kadına ve kadının toplum içerisindeki yerine bu kadar önem veren bir yazar olarak Soysal, böyle bir olay karşısında bu tepkiyi verir miydi? Evet, vermezdi belki fakat o bu olaya tepkisini Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu ile en etkili biçimde vermiştir. Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde yer kalmadığı için Yıldırım Bölge Komutanlığı’nın yanına yapılmış ek binalarla halka hizmet veren(!) bir cezaevidir. Kadınlar için yapılmış cezaevinde tutukluların kadın olduğunu sadece tutuklular kabul etmektedir. Cezaevi yönetimi onlara “er” rütbesini vermiştir. Koğuşların büyük bir kısmını siyasi suçlular oluşturmaktadır. Sol görüşlü üniversiteli kızlar kendi aralarında mensup oldukları örgütlerin fikir ayrılıklarından bile kavga ederler. Cezaevinin hatalı bir tutumuna karşılık yapılacak grevde bile kendi benimsedikleri düşünce üzerinden bir tavır sergileme peşindedirler. Yaşı geçkin siyasetçiler ve hocalar da bulunmaktadır. Bunların başında Behice Boran gelmektedir. Behice Boran sürekli okuyup yazmakla meşgul olan, koğuşta en saygı duyulan isimlerden biridir. Neredeyse herkes düşünce suçlusu olduğu için koğuşlarda kültürel bir hava oluşmuştur. Sürekli bir kitap sirkülasyonu vardır içeride, herkes okuduğu kitabı değiş-tokuş eder. Eserde tutuklu kadınlar ve gardiyan kadınların çarpışması bize toplum açısından çok şey anlatmaktadır. Birbirleriyle olan sohbetleri bile bir şekilde tebessüm ettiren anları barındırır. Örnek verecek olursak: “Hülya ile Emine de TÖS davasından tutuklular. Hülya ufak tefek. Emine ise uzun, değişik bir kız. Hem taşları boyar, hem de hikayeler anlatır. Çocuk hikayeleri. Her hikayenin sonunda da sorar: Bundan çıkan sonuç? “Çizmeli kedi prensin hizmetinde.” Bundan çıkan sonuç? ”Kedilerde sınıf bilinci yok.” Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu sadece tutuklularıyla cezaevi hayatını değil, görevlileriyle de cezaevi dışındaki toplumu anlatıyor bizlere. Sevgi Soysal’ın önce Politika Gazetesi'nde tefrika edilerek, sonraki yıllarda ise kitaplaştırılarak okuyucuyla buluşan eseri Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu Türkiye tarihi için önemli bir eser olmuştur. Kendi anılarına dayanan kitapta bizler birçok tarihi kişilikten, kürsünün arkasında kalan hayatlarından parçalar buluruz. Kitabın ön sözünü yazan Oya Baydar, çok sevdiği koğuş arkadaşı Sevim Onursal ve büyük hocası Behice Boran’a bu eserde rastlarız. Toplumsal eleştiriye bu kadar açık bir eser olması “gerçek” olduğunun en büyük kanıtıdır. Farklı görüşlerdeki insanların devrim üzerine yaptıkları tartışmalara şahit olurken küçük bir kız uyanmasın diye seslerini kısabileceklerini bu kitapta görürüz. Ayrıma düşmeden herkesin içinde sevilebilecek bir parça olduğunu bu eleştiriler sayesinde anlarız.  Eleştirilerini mizah ve hiciv sanatını birleştirerek yapan Sevgi Soysal toplumun farklı tabakalarından insanları ise bu özelliği sayesinde sevebilmiştir.  Demem o ki, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu okuma listenize eklemenizi şiddetle tavsiye ettiğim bir eserdir. Özdem Direkçi

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.