Deme koyun gibi mazlûmdur mürâîye
Başını sallarsa da mânend-i büz-i Ahfeş
Nâbî
2) Bintü'l- ineb بنت العنب : Şarap, üzümün kızı, bade. Üzümden çekilmiş şaraba bintü'l-ineb denir. Şairler içki yerine kullanır. Arapça "bint" (kız) kelimesiyle de kelime oyunları yapılır. Farsçada da "duhter-i rez" şeklindedir.Merd odur bintü'l-inebden gayrı bezm-i hâsına
Hiç ne avret uğratır ne pây-ı duhter bastırır
Sâbit
3) Ferzane فرزانه : Hakim, filozof, bilgili kimse. Eskiden satranç oyununda vezire verilen ad. Kelime satranç tabirleri içinde tenasüp yoluyla kullanılır.Ferzâne-i cihânsın o ruhlerle sen bugün
Şâhân-ı hüsn atın önünce piyadedir
Bâkî
4) Kebîkec كبيكج : Haşarat ve zaralı böceklerin iş ve hareketlerini düzenleyen meleğin adıdır. Kitap kurdu ve güveler de bu meleğe bağlı olup izinsiz iş yapamazlarmış. Bu inanış sonucunda eskiden kitaplara "Yâ Kebîkec" yazılır ve artık kitabın her türlü haşarata karşı sigortası yapılırmış. Nitekim el yazması eserlerin pek çoğunun kapağında bu isim yazılıdır. Bir nevi haşarat ilacı yerine geçermiş. :)Mülk-i Fâs içre odu müevvectir
Âhir-i nüsha-i Kebikec'tir
Münîf
5) Mengûş منگوش : Küpe. Bektaşîlikte mücerredliğe (evlenmemeye) karar veren dervişin sağ kulağına tören ile bir küpe takılır. Bu küpe demir, pirinç, gümüş, Necef taşı vs. birçok maddeden olabilir.Mest olup Bezm-i Elest'ten tâze kıldık hûşumuz
Hûşumuzdan cümle âlem halkına mengûşumuz
Selâmî
6) Zünnâr زنّار : Papazların bir alâmet olmak üzere bellerine bağladıkları uçları püsküllü örme kuşak. Günümüzdeki robdöşambrların kuşakları gibidir. Bunu kullananlar uçlarını arkaya doğru sarkıtırlar ve en ucuna haç asarlar. Bu kuşak evlenmemeye delâlettir. Divân şiirinde saça benzetilir. Tasavvufta kendini Tanrı'ya adamak, hizmet, sülûk ve riyâzet alâmetidir. Bektaşîlerdeki tîğ-bend kuşağa da zünnâr adı verilir.Zülfün gidermiş ol sanem kâfirliğin komaz henüz
Kesmiş velî zünnârını dahî müselmân olmamış
Ahmed Paşa
7) Gılmân غلمان : Tüyü ve bıyığı çıkmamış delikanlı anlamına gelen kelimedir. Cennet hizmetkarları yerine kullanılır. Cennetliklerin her istediğini yerine getirecek olan bu gençlerin dişilerine de hurî denir. Güzellik timsali olan Gılmân'ın çocukken ölenlerden oluşacağı rivayeti vardır. Bunlar nurdan yaratılmış gençlerdir.İki cânibde durmuş hûr u gılmân
Nitekim ravza-i cennetde Rıdvân
Şeyhî
8) Ceres جرس : Çan, çıngırak. Kervan ve kervancılığın önemi sebebiyle birçok söyleyiş doğmuştur. Kervan göçerken çoğunlukla yavru develere veya kervanın arkasında gelen hayvana takılan çıngırağın sesi, kervan ehline bir uyarı anlamı taşırdı. Şairler bu sesten çeşitli imajlar ortaya koyarlar. Gönül, cân ile birlikte sevgilinin peşinden gitmek ister. Bu durum kervana benzer. Bu kervanın ceresi ise aşığın âh ve figânlarıdır.Himmet ey kafile-sâlar-ı târikat tâ çend
Dûrdan gûşumu pür-şûr ede bang-ı ceresin
Nedîm
Kaynakça : PALA, İskender, "Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü", Kapı Yayınları, İstanbul, 2014
Yorum Bırakın