İstanbul'un Unutulmaya Yüz Tutmuş 5 Kayıp Eseri

İstanbul'un Unutulmaya Yüz Tutmuş 5 Kayıp Eseri
  • 0
    0
    0
    0
  • İstanbul başlı başına bir tarih. İmparatorluklara başkentlik yapmış bu köklü şehirde de elbette pek çok anıt yapıyı bulmak mümkün. Seyyahlardan turistlere, İstanbul'a ayak basmış hemen herkesin hayranlıkla bahsettiği eserlerin çoğunu adımız gibi biliyoruz. Peki ya geride kalanlar, yıkılanlar, unutulanlar? İşte bu tarihi şehrin ne yazık ki tarihe karışmış beş güzel yapısını listemizde bulabilirsiniz. 1. Sinan Paşa Köşkü İncili Köşk olarak bilinen bu yapı, özellikle Kanuni'nin torunu III. Murad zamanında yaptığı sadrazamlıkla bilinen Sinan Paşa için Mimar Sinan'ın talebelerinden Mimar Davud Ağa'nın eseridir ve 1590/91 yılında tamamlanmıştır. Marmara Denizi'ne hakim köşkün, III. Murad'ın bile hayran kaldığı güzelliğinin "avamın bakacak takat bulamadığı" ve "lisanın açıklamakta yetersiz kaldığı" derecede olduğu aktarılır. Bölgede, Ortodoks inancında kutsal sayılan eski bir ayazmanın varlığına inanıldığından 1821 Yunan İsyanı'na değin Rumlar tarafından yortu zamanlarında ziyaret edilmiştir, bu gelenek de köşk ahalisi tarafından saygı ile kabul edilmiştir. 1700'lü yıllarda ilginin azaldığı köşk, 1827 yılında yıktırılmıştır. Günümüzde yalnızca sahilyolu üzerinde kaidesi görülebilmektedir. 2. Sadabad Sarayı 16. yüzyıl sonlarından itibaren Osmanlı sultanlarının favori eğlence yerlerinden olan Kağıthane'de bulunan saray, Fransa'dan henüz dönen elçi Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin hazırladığı rapor doğrultusunda Avrupai tarzda inşa edilmiştir. 1722 yılında yalnızca altmış dört gün gibi kısa bir sürede yapımı tamamlanan Sadabad Sarayı'nı yaptıran kişi Lale Devri'nin Sultanı III. Ahmed'dir. Sırasıyla I. Mahmud, III. Selim ve II. Mahmud dönemlerinde restorasyon gören ahşap bina, son olarak Sultan Abdülaziz devrinde yıkılıp, dördüncü defa tekrar inşa edilmiştir; ancak bu kez Çağlayan Kasrı adıyla. Erken cumhuriyet devrinde yıkılan yapının arazisinde günümüzde Kağıthane Belediye binası bulunmaktadır. 3. Âli Paşa Konağı Tanzimat Dönemi'nin en önemli simalarından olan, Abdülmecid ve Abdülaziz döneminde sadrazamanlık yapmış Âli Paşa'ya ait konak Beyazıt mevkiinde bulunmaktaydı. Tanzimat'ın simge yapılarından olan konak, aynı zamanda önemli devlet görüşmelerine de ev sahipliği yapmıştır. Âli Paşa'nın ölümünü takibense devlet tarafından alınmıştır. Bu tarihten sonra çeşitli kadın sultanlara ev sahipliği yapmanın ardından bir idadiye dönüştürülmüştür. Söz konusu Mercan İdadisi'nde ise Falih Rıfkı Atay, Muhsin Ertuğrul ve Fuat Köprülü gibi tanınmış simalar okumuşlardır. Son görevi olan Genelkurmay Başkanlığı Binası olduğu dönemde ise, 1911 yılında çıkan bir yangında kül olur. Restore çalışmaları da hiçbir zaman yapılmayan bina, halk arasında "Yanık Saray" olarak da bilinmekteymiş o dönemlerde. 1985 yılında kalıntıları da temizlenen konağın yerinde şu anda bir otopark bulunmaktadır. 4. Elçi Hanı Bir zamanlar Çemberlitaş'ta bulunan yapı, halen daha ayakta olan Atik Ali Paşa Camii'nin külliyesinin bir parçası olan 1510/11 yılında inşa edilmiştir. Evliya Çelebi de İstanbul cildinde handan kısaca bahsetmiştir. Han, isminden de anlaşılacağı üzere 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'ne gelen yabancı elçilerin bir kısmına ev sahipliği yapmıştır. Casusluk faaliyetlerini önlemek adına bir nevi rehin tutulan bu elçiler, haliyle Elçi Hanı'nın konfordan yoksun bir yer olduğunu aktarmışlardır. İlerleyen yüzyıllardan işlevini yitirdikten sonra arsasına Matbaa-i Osmanî binası inşa edilir, sonraları sinema olan bu yapı da 1965'e kadar ayakta durur. Günümüzde ise Fırat Kültür Merkezi bu arazide bulunmaktadır.   5. Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu 19. yüzyılın ilk yarısında tiyatroya olan ilgi ve sevgi artmaya başlayınca, dönemin ve modernleşmenin padişahı Sultan Abdülmecid yerli bir tiyatro için emir verir. Bu vesileyle de 12 Ocak 1859 tarihinde padişahın ve devlet erkanının katılımı ile Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu da Gümüşsuyu'na çıkan yolun başında açılır. 300 kişilik olan ve biri padişaha has olmak üzere otuzdan fazla locası bulunan tiyatro alanının yanı sıra, diplomatik davetlerin de verilebileceği bir salona da sahip olan yapı, yerli ve yabancı pek çok tiyatro ekibine ev sahipliği yapmıştır. Hatta meşhur Şair Evlenmesi oyunu buradaki sahne için yazılmıştır. Ancak ekonomik sıkıntılar baş gösterince gözden çıkarılan ilk kurumlardan biri olmuş, Sultan Abdülaziz döneminde ne yazık ki tiyatro kapatılmıştır. 1863 yılında çıkan bir yangında harap olan bina, temizlik sonrasında ahır olarak kullanılmış. Son olarak tütün deposu işlevi görürken de 1939 yılında yol düzenlemesi sebebiyle tamamen yıkılmıştır. Günümüzde ne yazık ki binaya dair hiçbir iz bulunmamaktadır.   Kaynak: İstanbul'un 100 Kaybolan Eseri - Fatih Güldal.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.