Kuşkusuz Aronofsky filmlerinin her biri hem sinema camiasında hemde pazar içerisinde büyük beğeni toplamıştır. Hatta öyle ki Aronosky'nin iyi film yapmak gibi bir laneti olduğuna inanacağız.
Sıralamaya Black Swan'la başlamak istedim. Aronofsky her filmiyle büyük bir deprem etkisi yaratsada bu filmin yeri bambaşka !!
Black Swan son yılların en çok konuşulan filmlerinden biri olmayı başardı. Natalie Portman'ın akıllara durgunluk yaratıcak performansı ve Aronofsky'nin yarattığı görsel şölen sayesinde üzerimizden bir hayat geçip gitti diyebiliriz. Giderken mutlaka bizlerde de bir iz bıraktı. Zaten iyi filmlerin en belirgin özelliğide bu değil midir?
Freud'un oidipis kompleksini konu alan film, çoğu genç kadın ve erkeğin hayatında yaşadığı konuya değinerek ensesinde duyumsadığı nefes misali izleyeni ürpertmeyi başarmıştır.
Filmde hayatında baba karakterini barındıramayan bir kadının zamanla kendi içerisinde geçte olsa yaşadığı kırılmayı izliyoruz. Başarılı bir dansçı olan Nina'nın anneside eski bir dansçıdır. Nina, kendini annesi ile bütünleştirip başarılı bir dansçıya dönüşmüştür. Bale yönetmeni Thomas Leroy, sahneye koyduğu Kuğu Gölü balesinin baş dansçısını yeni sezonda değiştirmek ister. Nina, baş dansçı olmaya aday bir karakterdir. Saflığın ve masumiyetin temsili beyaz kuğuyu canlandıran Nina, şehvetin ve bilinmezliğin temsilcisi siyah kuğuyu canlandırmakta eksiktir. Yönetmen Thomas Leroy'la hayatındaki karşı cinse duyulan şehvetin eksikliğini hissetmeye başlar. İçindeki siyahı keşfeden Nina, siyah kuğuyla birlikte kendi kişiliğine olan dönüşümünü de tamamlar.
The Fountain !!
Filmleriyle farklı türlere el atan Aronofsky, romantik\dram The Fountain ile bizlere tadı damağımızda kalacak seyirlik bir keyif yaratıyor.
Bu filme dair konuşulacak çok fazla şey var.. Darren Aroofsky üç farklı zamanda oluşturduğu filminde temel olarak bize tek bir şey söylüyor. Hayata dair bilinen en temel yargı; 'hayat kaçınımsız kayıplar yaşadığımız kısa bir yolculuktur.'
Filmin temel aldığı konu 'aşk' olsa da farklı zamanlarda ve farklı durumlar üzerinden anlatılmış. Filmin en büyük etki yaratan kısmı ise kuşkusuz müzikleri. Clint Mansell bir film için beste yaratırda kötü olur mu ?
'Death is the road to awe', her dinlediğinizde sizi tekrar The Fountain'in zamanlar arası yolculuğuna sürüklecektir. Parçanın ismi bile filme dair çok fazla şey fısıldıyor. The last Man'de benim dinlemekten vazgeçemediğim bir beste.
Darren Aronofsky'nin son filmi Mother !!
Bu filmin en çarpıcı noktası Darren Aronosky'nin filmin senaryosunu beş gün içerisinde kafasında tasarlayıp filmi çekmiş olması.
Gündemde olan olaylardan esinlenerek yazdığını söylüyor. Film yaradılışı ve evreni temel almış. Jennifer Lawrence filmdeki karakteriyle Tanrıyı, yaradılışı, içinde bulunduğumuz dünyayı görmemizi ve bu dünyanın evren üzerinde ne sarsıcı etkiler oluşturduğunu farketmemizi sağlıyor.
Şüphesiz Darren Aronofsky'nin yaptığı bütün filmleri severek izleyeceğiz. Hayatın içinden çok basit ve temel konuları ele alıp onları hikayesi ve görselliğiyle eşsiz bir şölene çeviriyor. Darren Aronosfky ile Clint Mansell iş birliği ise umarım bütün filmlerinde devam eder.
Yorum Bırakın