Kadınlar Neden Makyaj Yapar?

Kadınlar Neden Makyaj Yapar?
  • 6
    3
    1
    1
  • Sorduğum soruyu basitçe "Çünkü canları istedikleri ve kendilerini iyi hissetmeleri için?" diye cevaplayabilecekken bu soruyu basitçe cevaplamamaya çalışacağız bugün. Hadi aldınız başınıza belayı...

    Wannart'a girdin ve bu yazıyı içinde bulunduğun şimdiki zamanda okuyorsun, bir ekranın etrafına bak önce istersen. Korkma kardeşim, Aref Ghafouri gibi senin düşüncelerini falan okumaya çalışmayacağım. Sadece sayfanın ortasına yerleştirilmiş bir yazı bölümü, sayfanın üst kısmını kaplayan siyah bir bant ve gözü yormayacak şekilde tasarlanmış sade renklerin hakim olduğu bir tasarım var bu sayfada değil mi? Hah bak şimdi, nereedeen nereye geçiyoruz...

                                 

    Makyaj bir sanattır, kim ne derse desin. Gerek insanların kendilerini iyi hissetmeyi istemelerinden dolayı gerek başka insanlar ile bulundukları ortamlarda tasarladıkları yüzü sunmaktan dolayı pek çok çeşitte makyaj amacı üretilebilir. Bu konunun üstünde durmayacağım, zira öznel bir konu bu zaten. Ben sadece insanların neden makyaj yaptığını değil, sosyal medya kanallarının hepsinde neden beğeni butonu olduğunu, neden neredeyse her insanın bir konuyu beğenilmek ve onaylanmak için yaptığını size sunacağım.

    Daha makyajın icat edilmediği Antik Çağ zamanlarında ve Fred Çakmaktaş'ın motorsuz arabasını kullanarak metrobüs kuyruklarına girmediği bir dönemde, pek çok filozof abimiz oldu biliyorsunuz. Antik Çağ'ın beğeni ve estetik felsefesi, özneden, hoşlanmadan ve seyirden bağımsız, nesne üzerinden toplanan bir beğeni biçimiydi. Yani mesela Platon'un dediği gibi, "Güzel, meydana gelmeyen ve yok olmayacak, başka bir şeye dönüşmeyen, tek ve kendinde-varolan, sonsuz bir şey, en yüksek ide" idi.

                                   

    Evet üstteki fotoğrafta Platon'un benim yazımı gösterdiğini ve kendisinden bahsedildiği için Sevda Demirel'in Hande Ataizi'ne tokat atmadan önce "Ne dedin sen?" demesi gibi ürkütücü olduğunu biliyorum fakat bu ressam Raffaello'nun sorunu, bizim değil.

    Eğer neden makyaj yaptığını öğrenmek için buraya geldiysen, Antik Çağ zamanları için zaten kendinde nesne olarak var olan bir güzelliğe sahiptin, makyaj yapıp yapmaman ve seni seyreden bir özneye ihtiyaç duyman bu durumu pek değiştirmiyordu. Sonra Aristo Bey geldi : "Sanat, doğada tamamlanamamış (yetkinleşmemiş) halde kalanı tamamlamaya çalışan bir etkinliktir." dedi. Şimdi bu konu biraz çetrefilli ama yine de anlatacağım, çünkü bir sanat sitesindesin ve bu sanatı tamamlamaya çalışan bir etkinlikte bulunuyorum ben de.

    Platon için "mimesis" yani taklit kavramı, doğada var olan şeyin nasıl olduğunu yansıtmaktan geçiyordu. Hatta sanat yapıtlarına da "taklidin taklidi" derdi Platon. Fakat Aristocuğumuz öyle mi? Değil. Platon'un öğrencisi olan o tatlış Aristo, Thug Life yapıp dedi ki, benim mimesis'im insanın nasıl olduğunu değil, nasıl davranması gerektiği konusunda bir yol çizer, sadece taklitçi değil yaratıcı bir eylemdir, der. Yani evet, insanların makyaj yapma kültürü de zaman içerisinde evrimleşiyor. Platon ile başlayan ve seyirden bağımsız olarak gelişen estetik felsefesi, Aristo ile doğada tamamlanmamış olanı tamamlamaya çalışan bir algıya bürünüyor. Siz de yüzünüze icra ettiğiniz sanatlarınızla ve yaratıcılığınızla tamamlanmaya çalışıyorsunuzdur belki de...

                                               

    Şu yukarıdaki Aristo'nun tipini görünce keşke sen de bir berbere gitseydin de doğada tamamlanmamış olanı tamamlamaya çalışsaydın diye içimden geçirmedim de değil. Neyse...

    Şimdi işin ilginç yönü, estetik felsefesinin zaman içinde evrime uğraması. Platon ve Aristo'nun genel olarak seyirden ve özneden bağımsız olan estetik anlayışı, zamanla Ortaçağ'da yaşamış keşiş ve filozof Aquinolu Thomas'ın dediği "Güzel, kendisinden dolayı ve seyirde hoşlanılan şeydir" felsefesine dönüşmeye başlıyor. Abicim sen keşişsin git kutsal suyunla falan yıkan iki mum dik, bırak bu işleri diyecek olabilirsiniz. Ama bir durun, Thomas çok önemli bir dönüm noktasını başlatıyor aslında. Çünkü seyirden ve özneden bağımsız olan beğeni kültürü, birden Ortaçağ'ın sonrasında hız kazanan aydınlanma ve Rönesans düşüncelerinin insan perspektifiyle birlikte seyirden ve özneden bağımsız hale gelememeye başlıyor.

    Kant ve Hegel'in estetik düşüncelerinden de bahsedip konuyu noktalayacağım. Kant ve Hegel sizin aranızı toplumla yapmaya çalışıyor ey Wannart ahalisi. Hatta Kant diyor ki: "Hiç kuşku yoktur ki, beğeni yargısı seyirseldir. Bu yargı, ancak ve sadece, tasarımlanmış şeyin süjede uyandırdığı (kışkırttığı) bir duyguya dayanır." Aranızdan bazı insanlar makyajı tamamen kendisini iyi hissettiği, güzel görmek istediği için yapıyor olabilir, belki biz de bir özneyken aynı zamanda nesneyizdir, bu başka bir tartışma konusu. Fakat Antik Çağ felsefesinden günümüze gelene kadar beğeninin evrimi, seyre bağımlı bir hale geliyor. Sözüm meclisten dışarı fakat bazılarının, başkalarının gözünü boyamak, halk veya bir zümre tarafından onaylanmak, beğenilmek için yapay davranışlarda bulunduğunu fark etmiş olabilirsiniz. Bunların hepsi Kant'ın suçu, senin değil merak etme.

                                       

    Hegel, bu makyaj konusunun Çiçek Abbas'taki İlyas Salman ve Şener Şen'in "Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza" ile başlayan kapışmaya dönüşmemesi için Antik Çağ ile Yeni Çağ estetik felsefelerine arabuluculuk yapıyor. Yani, seyreden ile sanat yapıtı içinde sesini duyuran tin arasında bir sentez meydana geliyor Hegel'e göre de. Bundan sonra makyaj masasına oturduğunuzda ya da aynanın karşısına geçip şöyle güzel bir eyeliner çekmek istediğinizde "seyreden ile sanat yapıtı içinde sesini duyuran tin arasında bir sentez meydana getiriyorum" diyebilirsiniz. Hegel makyaj yapsaydı ve tek hareketle kusursuz bir eyeliner çekmek isteseydi bence böyle yapardı, ama tabii yine de siz bilirsiniz.

    Tanrı, gökyüzünü yıldızlarıyla süslüyor buna "kozmos" deniyor. Kadınlar, yüzlerini bir sanat ve yaratıcılık biçimiyle süslüyor, buna da "kozmetik" deniyor. Ben-zer iş-ler. Hadi kalın sanatla...

     

    KAYNAKÇA:

    - Prof. Dr. Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi 3 (Aristoteles)

    - Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi Cilt I

    - Prof. Dr. İsmail Tunalı, Estetik


    Yorumlar (1)
    • Berbat bir üslup ve çağdışı bir mizah anlayışı (2020'deyiz dostum Thug Life ne?). Seçilen konu hakkında yazılabilecek o kadar çok şey varken arkadaş çok basit noktaları süsleyerek anlatmış. En sonunda da Russell'ın kitabından öğrendiği 2-3 basit Kant-Hegel bilgisini de serpiştirmiş. Mizahi anlatayım derken aşırıya kaçmış, ortaya berbat bir yazı çıkmış.

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.