Şiirlerin Kadınları: Şaire, Didem Madak

Şiirlerin Kadınları: Şaire, Didem Madak
  • 8
    0
    0
    0
  • Didem Madak şiirlerini ya masum bir kız çocuğuyla ya da hayatın hırpaladığı koca bir kadınla beraber yazdı. Yüzümüze vurduğu satırlarını bize bırakıp, sekiz yıl önce aramızdan ayrıldı.

    Ona çağın şairelerinden, denebilir bu nedenle. Bizim yaşadığımız acıları yaşadı, ortak toplumsal kaygılarımız vardı, yüreklerimiz birdi. Fakat onun çocukluk yarası belki biraz daha açık yara kalır bizimkine göre, 12 Eylül darbe dönemini babasının sürgünü ile tanımlar, Madak.

    Babasız geçirdiği çocukluk yıllarına denk düşen, ülkenin hararetli dönemi annesi ve kız kardeşiyle yalnız kalan şaireyi derinden etkilemiştir. Öyle ki, bazı anlatılarda anne Füsun hanımın bu dönemde bir gün, geceleri onları uyutmayan arka bahçedeki mısır yapraklarının hışırtılarını engellemek için bıçakla hepsini kestiği söylenir.

    Annesine bağlı büyüyen Madak, erken yaşta başka bir zorlukla daha karşılaşır. Annesi Füsun hanım, o henüz 13 yaşındayken, kanserden vefat eder. İşte, şairenin dizelerine konu olan anne teması böylece nedenlenmiştir. 

    “Ölen her kadın için şiir yazdım.

    Onları Muc’a evin karşılığında verdim,

    Çok ucuza.

    Artık bütün üzgün oluşlarımın adı: Anne!”

    Didem Madak'ın şaire oluşu ise yine annesinin ilhamı ile gerçekleşmiştir. Annesinin ölümünden sonra teyzesi, Didem ve kız kardeşi Işıl'a bir emanet verdi. Bu emanet anneden kalan el yazması bir şiir defteriydi. Madak'ın şiirleri dolaylı da olsa, annesinin desteğiyle yazılmaya başladı. Madak, bu yorgun ve üzgün hissettiği dönemde yazılarına sığınarak hayata tutundu.

    Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okurken babanın ve yeni eşinin evinde kalmaktan hatta hayatından pek memnun değildi. Böylece burdan gitmenin, ve madem yalnızsa o zaman özgürlüğünü yaşamanın, hayalinin bedeli yazıya döküldü. Şiirleri büyüdü, serpildi. O yalnızlığına saplandıkça.

    Evden ayrılmak için henüz üniversitenin birinci yılındayken tanıştığı bir adama aşık oldu ve çözümü ona -onunla- kaçmakta buldu. Gizlice evlendikten sonra da ışık hızıyla boşandılar. Yanlış kararların sonucu genelde aniden belirir, bilirsiniz. İşte bundan sonra da hem maddi hem de manevi geçimini sağlamak için tüm gün ve gece çabalamak zorunda kalır. Diyor ki, "İzmir'de bir bodrum katına yerleştim. Birden yazmaya başladım."

    Sonraları insanlardan uzaklaşır, yaşam beyhude bir çabalayış gibi gelir artık. Bu sürede yazar, okur sonra örtünmeye karar verir. Öyle kuytuları olmayan, geniş bir yalnızlık ve inançsızlığın içindedir ki, “Allah benim çaresizliğimdi, artık konuşabileceğim kimsem kalmadığı için konuştuğumdu” diyor. 

    Böylece inancı onu canlı tutmuş ve okulunu bitirmiş. Ardından kardeşinin desteğiyle bir şiir yarışmasında ödül almıştır. Bu yıl örtüsünü açmaya karar vermiş ve bunu "Kadın kimliğine geri dönüş" olarak adlandırmıştır. Birçok kadın, bu durumu içselleştirememenin verdiği bastırma ile örtündüğünde kimliksiz hissettiğini söyler.

    Ardından şaire yazdıklarını halka açtı, dergiler de şiirleri yayımlanmaya başladı, demek isterdim. Ancak Didem Madak ölene değin duyulmadı. Evlendi, bir kızı oldu, adı Füsun. Sonra kolon kanserinden hayata gözlerini yumdu. Kızına da bir emanet bıraktı giderken:

    “Canım Kızım Sana mektup yazacağım. Çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. Sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. Mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. Yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum. Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis! Canım kızım, cehaletimden şair oldum…

    Annesizlikten.

    Sen sakın şair olma!”

    Ölümü ve yalnızlığı anlattı, sevdiği adama seslendi, ve sevdiğini anlattı. Buruk tebessüm nedir, deseniz şiirlerinden birini okurdum, size. Okudum da... "yüzünün çitlerini onarırdım, çiçeklerini sulardım, ruhunu beslerdim arsenikle tam yükselirken tutup öperdin
    ruhumu sen."

    Didem Madak - Laterna


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.