Medya Dünyasından Bir Şair, Güney Güneyan İle Sohbet

Medya Dünyasından Bir Şair, Güney Güneyan İle Sohbet
  • 0
    0
    0
    0
  • Güney Güneyan ismini, basında haber olarak okumuş ya da bizzat haberi veren yazar olarak görmüş olabilirsiniz. 

    Güneyan, uzun yıllardır basına hizmet eden bir haberci. Halen Milliyet gazetesinin köşe yazarları arasında yer almanın yanı sıra, basında kazandığı deneyimlerini ve edebiyatı harmanladığı, hayata geçen bir projesi de var. 3 yılı aşkın süredir kuruculuğunu üstlendiği, Komplike Dergi ve TV yayın hayatına devam ediyor. Bu nedenle, ben kendisini yayının ve yapımın insanı olarak tanımlıyorum. 

    Yazar, iletişimci genç arkadaşlara kariyerindeki başarılarla emsal olabileceği gibi, yazdığı edebi eserlerle de okuyucularının ruhunu doyuruyor. Güneyan'ın yakın zamanda yayınlanan ikinci kitabı, “Müstakil Beden” bir araya gelmemize vesile oldu. Pandemi nedeniyle yüz yüze gelemesek de, sizler için keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

    Güneyan, kitapta yer alan illustrasyonları, içerikte verilen kadın bedeni ve doğanın yansımalarını, yazarın içinden geçtiği sancılı süreçlerini ve dahasını tüm samimiyetiyle cevaplıyor.

    Öncelikle kendisine medya dünyasında uzun yıllar çalışmış biri olarak, gazetecilikten, basın editörlüğüne ve köşe yazarlığına doğru uzanan başarılarının yanında radikal bir kararla edebiyata adım atış hikayesini, soruyorum.  

    Gazetecilik mesleğine adım atmadan önce birçok fanzin ve dergide çeşitli deneme, öykü ve şiir üretimleri gerçekleştirmiştim. Bu anlamda radikal bir adım attığımı söyleyemem, çünkü gazetede çalıştığım dönem öncesinde de edebi üretimler içerisinde bulunuyordum. Mesleğe 2008 yılında yerel bir gazetede başladım. Ulusal basında yer almam ise 2014 yılını buldu. Sonrasındaki süreçte kuruculuğu ve genel yayın yönetmenliğini gerçekleştirdiğim yayınlar da oldu. Bir dönem önce Vagon adlı dergiyi yayınladık. Ekonomik gidişatlar sebebiyle yayın hayatına son verdik. Ardından Asparagus adlı yeni bir dergi kurdum. Fakat yayın planlama aşamasında yol ayrılıkları gerçekleşti. Hiç gün yüzüne çıkmadan projeyi sonlandırdım. Bir süre bekleyip, 2017 yılında halen kurucu genel yayın yönetmenliğini yaptığım sosyal bilimler ve kültür alanında faaliyet gösteren Komplike Dergi’yi kurdum. Süreç böyle sürüp gitmiş olsa da sancılıydı. Bir nevi hayatı akışına bırakmayı ve izlemeyi öğrendim. Tam da bu noktada edebiyat ile olan yakınlaşmam daha da bir derinleşti. Bugün ise yeniden birlikteyiz. 

     

    Ardından eserleri arasındaki bağı konuşuyoruz.

    "Yeni kitabınız "Müstakil Beden"den önce bir eser daha yayınladınız. İlk kitabınız olan "Nepotizm Hipotezi" işlediği Sosyal Dışlanma ve Yoksulluk konularıyla daha çok toplumsal eleştiri bağlamında değerlendiriliyor ancak Müstakil Beden, bizleri düz yazı şiirlerinizle buluşturuyor, yine farklı bir alana yöneliminiz söz konusu. Kitabı yazmadan evvel, sizi bu değişime götüren esin kaynağı ne oldu?"

    Aslında bakılırsa çeşitliliğin yaratıcılık için gerekli olduğuna inanıyorum. İlk kitabım bir araştırma, eleştiri ve yorum üzerine kurulu bir çalışmaydı. Sonucunda ise çok farklı noktalara değinme, dikkat çekme ve farkındalık yaratmaya odaklı bir ivme kazandı. Siyasilerin güzel eleştirilerine mahzar oldu. Yayınevime telefonlar geldi. Çalışma takdir toplamaya ve şahsım tebrik edilmeye başlandı. Fakat öteki yandan birçok açıdan zor günler de yaşadım. Şimdilerde ise dünü değerlendirip, bugünü yorumlamaktan farklı olarak, geçmişteki günlerle hesaplaşmaya başladım. “Müstakil Beden” bu anlamda benim en duygusal yanım. Belki de hiç kimseye anlatamadığım sırrım. Bu çalışma biraz da beni bana ve okuyuculara anlatma şansını doğurdu. 

     

    Böylece size gazeteci, editör, yazar, eleştirmen unvanlarının yanında, aynı zamanda şair de diyebilir miyiz?

    Kesinlikle bir eleştirmen değilim. Sanırım internette bir yerde böyle bir ifade yer aldığı için bu tanım karşıma çıkıyor. Fakat dediğim gibi, kesinlikle bir eleştirmen değilim, olamam da. Kendimi gazeteci ve yazar unvanlarına ait hissediyorum. Bu unvanların yanına “şair” ibaresini eklenmesi konusuna gelecek olursak, sanırım bu benim söyleyebileceğim bir şey değil. Sebebi de Türkiye’de Cemal Süreya, Özdemir Asaf, Turgut Uyar gibi isimler varken, çıkıp da kendime şair diyecek olmam söz konusu dahi olamaz. Yalnızca okuyucular bunun kararını verebilir. Kendime şair demiyorum, çünkü şiirlerimin hiçbiri hayal üzerine yazılmış değil. Aslolan, şiiri yaşıyorum, özümsüyor ve anlatıyorum. 

     

    Ve yavaş yavaş yeni kitabının içeriğine girmeden evvel dikkatimi çeken bir şeyi daha sormak istiyorum, kendisine: Kitabın ismi... "Kitap ismi size nasıl çağrıştı ya da neden “Müstakil Beden”?"

    Böylece çok hoş bir anlamı olduğunu öğreniyorum...

    Kitapta yer alan şiirlerin çok büyük bir çoğunluğu yalnız yaşadığım bir dönemde kaleme alındı. Bu yalnızlık sürecinin bendeki yansımaları ise duygusal anlamda farklı bir hal aldı. İnsan bedenini müstakil bir ev metaforu ile özdeşleştiğini düşünürdüm hep. Bu sebeple de bu kitabın isminin o olması gerektiğine karar kıldım. 

     

    Müstakil Beden’in doğuşu ve yazım süreciniz de merak ettiklerim arasında... Bu konuda da söyleyeceklerinizin bir gazetecinin edebi yönünü nasıl canlandırdığına dair yol gösterici olacağına inanıyorum.

    Yazım süreci çeşitli kırılganlıkların nüksettiği bir dönemde oluştu. Hayatımın ters düz olduğu bir dönemdi. İtiraf da etmek gerekirse benim için oldukça zordu da. O gibi bir dönemde yapabileceğim tek şey yaşamak ve yaşadıklarımı betimlemekti. Birkaç basit örnekle; bavul taşıyan bir kadının hüznünü görünce, oturduğum bankta vapur kaçırdığım da oldu, suyun yüzeyinde alık alık bakan balığı inceleyen tavırlarım sebebiyle deli sanıldığım anlar da. Açıkçası; hayatı yaşamak ve deneyimlemek istediğim anların küçük bir toplamıydı bu yazdıklarım. Tabii, uzunca bir süre önce hazırdı bu kitap ama bir türlü cesaret edemediğim bir şeydi. Edebi anlamda fanzin ve dergilerde yüze yakın çalışmam yer aldı ama ürettiğim ilk kitabın değeri elbette her şeyden farklıydı. Bu yüzden yaşamdan beslenip, yaşadıklarımı betimledim. Yalnızca yazmakla kalmadım. Bizzat yazılanları yaşadım da.

    Bu cevabın ardından bir süre boşluğa daldığımı itiraf etmeliyim.

    Devam ediyoruz... 

    Öte yandan Komplike Dergi kurucusu ve genel yayın yönetmenisiniz. Yayının ve yapımın içinde yer aldığınızı görebiliyoruz, halen editörlük yaptığınızı da göz önüne alırsak kitabın redaksiyonunda kendinizi tutamayıp dâhil olduğunuz anlar oldu mu?

    Hiç şüphesiz. Mesleki dezenformasyon... Büyük bir kısmını sevgili editörüm, Devrim Ekinci üstlendi. Onun yanı sıra, elbette ben de sürekli metinlerin her evresiyle haşır neşirdim. 

     

    Öğrendiğim kadarıyla, kitapta okuyucuyu her şiir için birer illüstrasyon da bekliyor. Bu okuyucu olarak oldukça heyecan verici. Fakat yazar olarak sizin hislerinizi görsele yansıtmak konusunda ne kadar yeterli oldu, bu konuda siz neler düşünüyorsunuz?

    Evet, birçok çalışmamda da olduğu gibi bu çalışmada da kolektif çalışmayı tercih ettim. Çizimlerin var olmasını istememin sebebi de farklı ruhların da katkı sağlamasını istememden ötürüydü. Her birinin kalemi daim olsun; sevgili Ayça Atbaş, Ayça Ünüvar, Berna Bal, Elif Türker, Ezgi Uzamaz, Havva Marta, İlhami Tunç Gençer, Özge Çetin, Tatiana Kirillova, Toprak Bek, Uğur Demirci ve Yetkin Yağcı gibi birçok isim çalışmasıyla yer aldı. Sevgili Hüseyin Özkan da kitap illüstrasyonu üstlendi. 

     

    Müstakil Beden eserinde, şiirlerinizde doğa ve erotizm, yaşam ve kadın gibi karşıtlıkların yer aldığını söylüyorsunuz, bu sebeple kitabın natüralizm şiir akımını temsil ettiği kanısına varabilir miyiz?

    Birkaç kez daha bu yorumu aldım. Ki ben de yazdıklarımı bu ölçütte değerlendirilmesini istiyorum. Çünkü farklı bir düzyazı tekniği bu. Birçok anlamda belli kalıplara uymayan, kendi başınalığı olan bir çalışma. Tıpkı hayat gibi, sırasız, düzensiz ama bir o kadar kuralcı ve sevimsiz. Okuyucu ne almak istediğini kavramak zorunda belki de.

     

    Kitap kadın ve erkeğin ilişkisini mi yoksa yalnızca kadının mı estetik açıdan doğayla ilişkisini ele alıyor? Bu imgelemeye bağlı olarak, akımın doğuşunun dayandığı 19.yy şairlerinden herhangi birine esinlendiğiniz söylenebilir mi? Ya da ilham aldığınız biri var mı?

    Çoğu zaman kadın estetiği ile ilişki dinamiğini ele alıyor. Fakat bu dinamik erotizm ile bağdaşmayacak kadar derin, aşk ya da ayrılık olamayacak kadar da uzak. Yazdıklarımın yoruma açık olmasının yanı sıra, realist anekdotlardır da diyebilirim. Şöyle ki; siz gündelik hayattaki bir mimik ile herhangi bir şey yaparsınız, o davranış sizin için herhangi bir şey ifade etmez ama benim için bir başka çağrışım uyandırabilir. Bu natüralizmden uzak bir realizmdir. Ben de tam bu noktada farklılaştırıcı etkenler yaratma taraftarıyım. Bu sebeple de, ne bir esin ne de bir ilham kaynağım yok. Esinlendiğim tek bir şey var; o an.

     

    Müstakil Beden eseriniz, yazarken ve yayınlandıktan sonra size neler kattı? 

    Yakınlarım benim ciddi, duygusuz, katı bir insan olduğum konusunda hemfikirler. Bu çalışma sonrası biraz bu duvarın yıkıldığını görüyorum. Çünkü meslek gereği birçok insan benim sorgulayıcı ve kapı duvar bir insan olduğum kanısında birleşmiş durumda. Bu sanırım biraz bu imajı kırmaya yaradı! (Gülüyor)

     


    Yazmak eyleminin aynı zamanda kurumsal kısmında da yer aldığınıza bakarak, okuyucunun edebi eserinize tepkileri ve eleştirileri ne yönde oldu?

    Şiir, yazdıklarımdan çok ama çok farklı bir tarz olduğu için ilk başta şaşkınlıkla karşılandı. Çünkü nepotizm konusunda bir çalışma yaptıktan sonra insanların bakış açıları da bu sebeple çeşitli ivmeler kazanıyor. Oysa gelecekte birçok farklı şey daha olacak. Zamanla bu tepkilere alışmak gerekiyor.

     

    Yakın zamanda planlanan imza gününüz varsa ya da okuyucularınıza iletmek istediğiniz bir not, buradan duyuralım isterim. 

    Koronavirüs sebebiyle bu tür organizasyonlara ne yazık ki sıcak bakamıyoruz. Normal şartlarda Ağustos ya da Eylül ayında planlanan bir lansmanımız olacaktı. Aynı zamanda imza günü de düzenlenecekti. Fakat bu dönem böyle bir şey yapmak imkânsıza yakın duruyor. Toplum sağlığını da tehlikeye atacak bir şey yapmaktan kendimizi alıkoyuyoruz. O nedenle bu yol hiçbir etkinlik olmayacağını söyleyebilirim. Tabii ki okuyucularımıza ek olarak söylemek istediğim tek şey, sağlıklarına dikkat etmeleridir.

     


    Bundan sonra da yazmaya devam edecek misiniz, aklınızda yeni fikirler var mı, bambaşka bir kitap tarzıyla karşımıza çıkma ihtimaliniz nedir?

    Elbette. Karantina dönemi öncesinde senaryo yazımı ile ilgili çalışmalar yürüttük. Sağ olsun, sevgili genç yönetmen adayı Jülide Kubilay ile bu işin inceliklerine dair birçok yeni şey öğrendim. Yeni yılda kendisi ile orta metraj bir film hazırlayabiliriz. Bunun gelişmenin dışında, her yıl yeni bir kitap yayınlamak gibi bir düşüncem var. Yeni yılda sanıyorum ki bir de novella yayınlayacağız. Her ikisinin de henüz tarihi net değil ama böyle bir şey söz konusu. Umarım her şey normale döndüğünde güzel günler bizi bekliyor olur.

     

    Üzülerek söylemeliyim ki, kendisiyle sohbetimiz burada bitiyor. Ancak daima yazdıklarını okuyabilme temennisinde bulunuyorum.

    "Müstakil Beden" den biraz tüyo daha:


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.