Bulaşıcı Dijital İletişim Çağında Hayatta Kalmak

Bulaşıcı Dijital İletişim Çağında Hayatta Kalmak
  • 5
    0
    0
    1
  • COVID-19 küresel salgını dünyada birçok şeyi değiştirdi. Evrimleşen dünyayı, kablolu dikdörtgen pencerelerden bakarak seyrediyoruz. Aslında karşımızdaki ekranda kendi hayatımızın bir yansımasına şahit oluyoruz.

    Seyir zevkinizi bozmak gibi olmasın ama hiç düşündünüz mü, izlediğiniz yeni dünya gerçekliğinde ne kadar yer edinebildiniz?

    Değişen dünya koşulları, yalnızca getirdiği yeni düzene adapte olabilecek bireylere kucak açtı. Bu değişimlerin başında ise iletişimin dijitalleşmesi geliyor. Salgın hastalıktan korunmak ve hayatta kalmak için kurtarıcı önlemler almaya çalışan insanlar, aynı zamanda interaktif sosyal medya kullanımıyla da adeta bir yaşam savaşının içerisine girdi.

    Bazılarımızsa çoktan yaygın kitle iletişim araçlarının sahibi olmuştu. İşte onlar, milenyum gençliği ve Z kuşağı.

    Uyumsuz olanı ele: “Survival of the fittest”

    Son yüzyılda insanoğlunun hayatını devam ettirebilmesi için iletişim kurma ihtiyacı en az yemek yeme kadar temel bir dürtü haline geldi. Hatta bahsettiğimiz milenyum ve Z kuşağı nesli yemek yeme ihtiyaçlarını çoğu zaman iletişim araç ve gereçlerine değişme eğilimi bile gösterebiliyor. Yaşça büyük ebeveynler, nine ve dedelerden “Bütün gün telefona bakıyorsun, ne var onun içinde” şeklinde serzenişler duymak, bu durumun en büyük göstergesidir.

    Fakat içinde yaşadığımız bu dönemde artık görülüyor ki, iletişim bir ihtiyaçtan çok bağımlılığa dönüştü. Bu konu bilimsel araştırmalarda her ne kadar ‘Teknoloji Bağımlılığı’ olarak adlandırılsa da, bu tanım havada kalmıştır.

    COVID-19 pandemisinin etkilerinden yola çıkarak, teknolojiyi ve insan bağımlılıklarını içeren asıl başlığımız, ‘İletişim Bağımlılığı’ olmalıdır.
    Bugüne dek, eleştiri yağmuruna tutulan yeni neslin teknoloji ile haşır neşir olması, artık kıskanılır hale geldi. Evlerimizde kaldığımız salgın sürecinde dünyayla bağını koparmamak ve kendi gerçekliğinde aklını yitirmemek için, yani psikolojisiyle başa çıkmak için, insanlar gelişmiş kitle iletişim araçlarını çok yönlü ve tam zamanlı kullanmaya başladı.

    Dijital iletişim araçlarının sık kullanımı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre, kişinin sosyal ihtiyacını gidermek için başvurduğu iletişim ve duygu aktarımı seçeneklerden biriyken, karantinada insanlar bu araçlara mecbur kaldı.

    Mental ve zihinsel anlamda iletişim ihtiyacını gidermek için insanlar önce sosyal tatminini teknolojinin son derece gelişmiş ve ulaşılabilir yönünden istifade ederek gerçekleştirdi. Görüntülü aramalar, mesajlaşma uygulamaları, video içerik gönderimi, sosyal medya, haber ve enformasyon gönderimi hatta dahası pandemi süresince sosyal ihtiyaçlarımızı giderdi.

    Öyle ki, Anadolu Ajansı (AA) haberine göre, insanların pandemiden önce sosyal medya kullanımı günlük ortalama 4 saat civarındayken, şu an 8 saatin üzerine çıktı. Uzmanlarsa bu durumu sosyal medya ve teknoloji bağımlılığı ile iç içe yaşamak, olarak değerlendiriyor.

    Evet, buraya kadar bunun bir teknoloji bağımlılığı olduğunu söylemek, kolay görünebilir. Ancak buradan sonrası için aynı savunma mekanizmasını kullanamayız. Çünkü internette ihtiyacımız olandan fazlası var ve Coronavirüs bizi, dijitalleşen koşulları denemeye itiyor.

    Dijital gerçekliğine “Merhaba” de

    Dijital iletişim araçlarıyla sosyalleşme ihtiyacımızı giderdik. Haydi, şimdi biraz ayağa kalkalım ve evde kaldığımız bu süre boyunca neredeyse hiç hareket etmediğimizi fark edelim. 65 yaş üstü ya da 20 yaş altı değilsek, çıkıp biraz yürüme fikri cazip gelebilir ama o da ne? Instagram’da herkes matlarını yataklarının yanına sermiş, ağırlık çalışıyor, yoga yapıyor; üstelik görüntü ve videolarda oldukça estetik görünüyor. “Peki, ben neden yapmayayım?”

    İşte, kalabalıktan ve metropolden uzaklaşabileceğim bir süreç, bu süreci hobilerimle ilgilenerek ve onları yeteneğe çevirerek değerlendirebilirim. Yemek tarifleri öğrenebilirim, portre yapmaya zaman ayırabilirim, ses kaydı yapabilirim, spritüel konularda eğitim alabilirim, dans ederim, kitap okurum, kazı ve tarihi bulgular ile ilgilenirim. Hepsi dijital çağın efendisi olan internette var!

    Fakat ben sosyal bir varlığım ve bütün bunları köşemde sessizce yapmak beni bir süre sonra sıkmaya başlayacak. Çünkü her gün metroda, kafede ve iş yerinde rastladığım kendi ırkımla, artık yan yana değilim ve aslında onlara ihtiyacım olduğunu fark ediyorum. Her ne kadar metroya binerken sıraya girmedikleri için söylensem de ya da biraz kahve içmek ve kitap okumak için kafeye gittiğimde gürültülerinden rahatsız olsam da, ben onlara aitim, ben de onlar gibiyim!

    Öyleyse çağın efendisinin iletişim gücünden faydalanmam gerekecek. Boyadığım tablolar için sanal bir sergi açabilirim, istediğim eğitmenden merak ettiğim konular hakkında online eğitim alabilirim, yaptığım leziz yemekleri fotoğrafçılığımı konuşturarak sayfamda paylaşabilirim, nasıl dans ettiğimi videoya çekerim ve editlerim, ses kaydı alır yeni bir podcast yayınıyla milyonlara ulaşabilirim. Artık yalnız değilim, tam da doğama uygun bir şey yapıyorum, sosyalleşiyorum!

    Dahası başlıca gereksinim duyduğum fizyolojik, kişisel, güvenlik, sağlık gibi ihtiyaçlarımı da, dışarı adımımı atmadan, gelişen teknolojik kitle iletişim araçları aracılığıyla giderebiliyorum. Sonunda bir şey fark ediyorum, yüz yüze iletişim kurabildiğim ve fiziken dışarıda olduğum dönemde daha az yoruluyordum ve kendime zamanım bile kalabiliyordu ama şimdi dijital iletişim gibi muazzam hızlı ve değişken bir döngünün içerisindeyim, iletişim araçlarının ipnozu altındayım. Onlarsız bir hayat nasıl olurdu, hayal edemiyorum, artık ben de bir iletişim bağımlısıyım!

    Ben sosyalleşebiliyorum, peki ya ananem?

    İnternetin sürükleyici akışı içindeyken geriye dönüp, arkada kalanlara bakmak pek mümkün olmayacaktır. Siz dijital çağın bir nesnesi haline gelmişken, ardınızda sabit kalmayı seçmiş ya da akışa uyum sağlayamamış birkaç nesil bıraktınız.

    COVID-19 pandemisi bilindik iletişim araçlarında neredeyse günden güne bir yenilenme yaşatırken, 2017 yılında yapılan araştırmalar, milenyum ve Z kuşağının televizyon, gazete ve radyo gibi, geleneksel kitle iletişim araçları adı verilen iletişim seçeneklerini çoktan terk ettiğini ortaya koydu. Onlar son 3 ila 5 yıldır bu araçları eskitirken, X ve daha üzeri kuşaklar henüz televizyon alışkanlıklarına son verebilmiş değil.

    Öyle ki yeni gelen neslin iletişim biçimine yatkın verilen yeni iletişim teknolojileri sayesinde, geleneksel kitle iletişim araçlarının reddedilmesi, Baby boomers (1946–1964) ve Gelenekselci kuşak (1900–1945) nesillerini akıllı cep telefonlarına adapte olmak zorunda bıraktı. Çünkü karşılarında kendi dillerinden konuşan bir insan popülasyonu bulamamaya başladılar. Bütün bunlar her ne kadar son yıllarda onlara dijital çağın tadını aldırsa da, çoğu interaktif şekilde iletişim kurabilme becerisi kazanamadı.

    Pandemi sırasında ülkemizde ve dünyada ilk sokağa çıkma yasağı getirilen yaş grubu ise yine onlar oldu. Bu nedenle reddettikleri yeni dijital iletişim araçlarının üzerine tekrar eğilme durumunda kaldılar. Fakat onlar için iletişim çok hızlı ve karmaşık. Çünkü Coronavirüs özellikle sosyal medyada sayısız misenformasyonun yayılmasına sebep oldu. Bulaşıcı bir hastalık kadar hızla yayılan bu sahte haberler medyada kaos ortamı yaratmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü bu duruma ‘infodemi’ adını verdi.

    Öte yandan, milenyum ve Z kuşağı için bu kaotik bilgi akışı kitle iletişim araçlarından uzaklaşmaya yetmedi. Aksine panik anında sosyal medyaya ve diğer uygulamalara erişim sağlayarak fikirlerini yayma ve her bakış açısını akıl süzgecinden geçirme eylemi gösterdiler. Son dönemlerde Coronavirüs hakkında sosyal medyada 3 milyardan fazla paylaşım yapıldı ve bu paylaşımlar yaklaşık olarak 100 milyardan fazla etkileşim aldı.

    Dijital iletişim çağına adapte olmaya çalışan gelenekselciler ve X neslini daha büyük bir furya bekliyordu. Yeni uygulamalar ve gün aşırı gelen teknolojik yenilikler.

    İşi ya da eğitimi gereği herkes Zoom kullanmaya başladı ancak yerli zoom uygulaması da bundan böyle kamuoyuna sunuldu. Whatsapp’i özleyince torunlarını aramak için kullananlar aldıkları haberle şaşkına döndü WhatsApp, yeni 8 kişilik grup görüntülü sohbet seçeneğini resmi olarak başlattı. Linkedln’de proje ve çalışma sunumlarını paylaşarak referans arayanlar için pandemi sırasında hangi saatlerde en çok yoğunluk yaşandığı ve paylaşım yapılmasının doğru olduğu saat aralıkları açıklandı. Facebook, video görüşmelerinde olduğu yeri farklılaştırmak isteyenler için 360 sanal arka plan ekledi.

    Dating uygulamaları sayesinde ilgi alanlarınıza göre eşleşme sağlayan uygulamalar geliştirildi ve evet artık kaderin sizi bir araya getirmesine gerek kalmadı. Şirketler dijital istihdamı sağlamak için video eğitimler başlattı. Canlı olarak birinin görmek istediğinizde kalkıp yanına gitmek yerine, hologramını davet etmek için teknolojik çalışmalarsa devam ediyor.

    Bu saydıklarım kaçınıza garip geldi ya da hayran bıraktı, tahmin edebiliyorum. Çünkü Persky’nin yayınladığı bir araştırma sonucuna göre, Milenyum ve Z kuşağı yüzde 79 oranında COVID-19’un ekonomik olarak geleceği etkilemesinden endişeli, ortalama yüzde 50 civarında gün içerisinde online ya da singular bilgisayar oyunları oynuyor, arkadaşlarıyla chatleşiyor ve online eğitim alıyor, çoğunluğu online alışveriş yapıyor.

    Ancak X kuşağı ve gelenekselciler pandemi konusunda yeni nesil kadar endişeli değil. Çünkü uzmanlara göre, sosyal medyayı ve gelişen iletişim araçlarını aktif takip etmiyorlar.

    X nesli teknolojik aletler konusunda Z kuşağı ve gelenekselciler arasında köprü olabilir düşüncesi kabul edilse de, X kuşağı için de son zamanlarda yetişmekte zorlanılan bir dijital iletişim akışı ve yeniliği söz konusu.

    Baby boomers ve gelenekselciler geçtiğimiz yıl Instagram ve Whatsapp kullanımında artış göstermiş olsa da, henüz edindikleri iletişim araçlarını faal kullanma oranları hareketlenme göstermiyor.

    Sonuç olarak, pandemi etkisiyle evrilen dünyada dijital iletişim kurabilen ve hayatta kalan nesil, milenyum ve Z kuşağı oldu.

    Kaynak: COVID-19 Bulaşıcı Dijital İletişim Çağında Hayatta Kalmak


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.