Açık tenli, çıplak bir kadın. Bir kuyudan çıkıyor, ağzı hayretle, öfkeyle ya da belki de tiksintiyle açık bir şekilde duruyor. Bir bacağı kenardan sarkmış dışarıda duruyor. Bir eliyle vücudunu kuyunun dışına çıkarırken, diğer eliyle kırbaç sapını kavrıyor. Kadının ve kuyunun arkasında asmalar ve çalılar uzanmış. Kuyunun taşlı duvarına düşen parlak altın-kırmızı ışık gölgeleri bir gün batımını işaret ediyor. Kuyudan Gelen Gerçek bize ne anlatmak istiyor?
Jean-Leon Gerome’nin İnsanlığa Utanç Verme Yolundan Çıktığı Gerçek eseri ilk kez 1896 yılında Paris Salonunda ortaya çıktı. Resmin kendisi çekici bir belirsizlik duygusuyla kaplı olduğu gibi, arkasındaki bağlam ve anlam da öyledir. Bu eseri yaratırken Gerome’ın, Sokratik öncesi Antik Yunan filozofu Demokritos’un bir sözünden ilham aldığını biliyoruz: “Gerçek, kuyunun dibinde yatıyor.” Gerome aslında bu kişileştirilmiş gerçeğin temasını en az üç farklı esere yansıttı. Diğer parçaların kaybolması her ne kadar üzücü olsa da İnsanlığa Utanç Vermek İçin Kuyudan Gelen Gerçek, bunların sonuncusu ve günümüze kadar ulaşmaya başarmış.
Gerome, hassasiyet ve doğruluğun korunduğu 19. Yüzyıl Ecole des Beaux-Arts’ın bir ürünüydü. Çağdaş ressam Eugene Benson: “Gerome ciddi ve kapsamlı bir tarih ve yaşam öğrencisidir. Gerçeklik anlayışı çok farklı” demiştir. Gerome ve resimleri zamanında bir miktar popülerlik kazandı. Ancak 19. Yüzyılın ortalarından sonlarına doğru Empresyonizm, ressam tarzı, çözülemez çizgileri ve renk sıçramalarıyla hem Gerome’u hem de stilini gölgede bırakmaya başladı. Portrelerin yanı sıra tarihi ve oryantal temaları da boyayan olgun sanatçı, Empresyonist sanatçıların genç grubundan hoşlanmadığını gizlemedi. Alegorik figürler tipik olarak Gerome için alışılmadık bir tema olsa da, bu eser Empresyonizmin ‘sahtekarlığına’ yönelik üstü kapalı bir eleştiri olabilir.
İnsanlığa Utanç Vermek İçin Kuyudan Çıkan Gerçek artık Moulins, Fransa’daki Musee Anne de Beaujeu’da bulunuyor. Resmin kesin anlamı hala tartışmaya açık olduğundan, müzedeki bir küratör: “Bu bizim Mona Lisa’mız” demiştir.
Yorum Bırakın