İki Dünya Arasında Bir Animasyon Coraline

İki Dünya Arasında Bir Animasyon Coraline
  • 1
    0
    0
    0
  • Coraline, çocukken ilk izlediğimde korktuğum ama büyüyünce izlediğimde aksine zevkle izlediğim bir animasyon filmi oldu. Bugün de bu film hakkında konuşacağım biraz.

    Coraline, Neil Gaiman romanından 2009 yılında Henry Selick'in yönetmenliğinde ve stop motion tekniğiyle beyaz perdeye uyarlanmıştır. İzleyenlerin bazılarının bu filmi Tim Burton filmi sanması gayet doğal. Sonuçta Burton'ın da filmlerinde birçok ilginç karakter, karanlık bir havada renki kişilikler olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar yönetmen Tim Burton olmasa da Henry Selick ve Tim Burton'ın beraber çalıştıkları zamanlar olduğu için birbirlerini etkilediklerini görebiliyoruz.

    İlk olarak ana karakterimiz Coraline ile başlayabiliriz. Coraline o gri ve sıkıcı dünyasında renkli olan tek kişi. Ailesiyle birlikte Pink Palace Apartments'a taşınırlar ve köşkte ilginç komşuları da vardır. Coraline'ın annesi ve babası bahçe ve bitkilere meraklı olmasalar da onlar hakkında yazılar yazarlar. Her ikisi de kızlarıyla çok da ilgilenmez ve bu da Coraline' ailesinden uzaklaşmaya ve yalnızlığa iter. Filmde bu aile bağlarının zayıflığını, anne ve babanın işlerine odaklanıp çocuklarını arka plana atması gibi şeyleri günümüzde de rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Zaten film de Coraline'ın istediği ilgi ve o ilginin doldurulması üzerine kurulu. Ait olduğu dünyadan hoşnut olmayan Coraline'ı izleyen bir bebek vardır, bu bebek ve evindeki minik kapı sayesinde hayatı değişir. Kendi hayatında istediği her şeyi başka bir dünyada bulan Coraline kendini her geçen gün o dünyaya daha çok ait hisseder ve kendi gerçekliğinden kopmaya başlar. Film tam o sırada her güzel şeyin bir bedeli olduğunu gösterir. İstediği gibi gitmeyen gerçekliği ve hayalleirinin dünyasında yaşayıp bazı şeylerden feragat etme ikilemine gelen Coraline bir seçim yapar ama yine de her şeyi eskisi gibi yapabilmesi için zor şeyler atlatır. En sonunda hayatını yolan koyan Coraline, kendi hayatını olduğu gibi kabullenir.

    Diğer anne karakteri hakkında konuşmak benim için biraz zor çünkü onun hakkında bildiklerimiz oldukça sınırlı. Kaç yıldır çocukların hayatlarını çalıyor bilemiyoruz ama Coraline'dan önce 3 çocuk olduğunu filmde görebiliyoruz. Diğer anne başta küçük çocukların hayatındaki sorunları görüp onlar için ideal bir dünya yaratıyor ve gün geçtikçe o çocuklar ona bağlanıyor. Tabii bunları karşılıksız yapmıyor ve en sonunda çocukların gözüne dikmek istiyor. Kabul eden çocukların hayatını alıyor ve filmde dendiğine göre ruhlarını yiyor. Diğer annenin var olması çocukların ruhlarının yok olmasına bağlı olmuş oluyor.

    Bahsetmek istediğim diğer iki karakter ise kedi ve Wybie. Coraline bu iki karakterle tanıştığında ikisinden de hoşlanmamıştı. Kedi iki dünya arasında gidip geliyor ve bize diğer dünyada hoş karşılanmadığını söylüyor. Bu hoş karşılanmamanın sebebi de fareler. Diğer annenin yardımcıları/ajanları olarak fareleri kullandığını birkaç sahnede görebiliriz. Kediler ve fareler de birbirlerinin karşısında olduğu için de kediden hazzetmiyor diğer anne. O yüzden gözleri düğmeli olan bir diğer kedi yok. Wybie ise benim favori karakterim olabilir. Onunla ilgili ilginç olan kısım filmde Wybie ne kadar önemli bir rol oynasa da kitapta o yok. Hem gerçek hem de diğer Wybie oldukça korkak karakterler. Diğer Wybie'nin diğer anne korkusuna rağmen Coraline'a yardım etmesi kendisinin sonunu getirdi. Galiba filmdeki en üzüldüğüm sahne diğer Wybie'nin paltosunun çatıda sallandığı sahneydi.

    Filmde bize verilen minik birkaç detaydan söz etmem gerekirse ilki Bay Bobinsky ile ilgili. Renginin mavi-gri ve kişiliğinin de biraz garip olmasının bir sebebi var aslında. Üstüne giydiği atlette bir madalya var. Bu madalya Çernobil faciasından sonra orada çalışan kişilere verilmiş bir madalyadır. Bu da onun biraz tuhaf ve renginin öyle olmasını açıklıyor. Diğer bahsedeceğim ayrıntı ise diğer annenin Coraline'ın gözlerine düğme dikmek istediğini söylediği sahneyle ilgili. Burada diğer anne Coraline'a sarıldığında arkadaki duvarda ruhlarını yediği üç çocuğun yüzlerinin belli olmadığı siyah fotoğraflarI vardır. Coraline o teklifi kabul etmiş olsaydı onun da orada fotoğrafı olacaktı. Bahsedeceğim son detay ise Coraline'ın diğer dünyaya geldiği ilk gece o harika sofrada gözüküyor. Açıkçası o yemeği de çocukluğumdan beri çok sevmişimdir. Yemeğini bitirmeden Coraline'ın önüne bir pasta koyuyor diğer ailesi. Bu pastanın üstünde el yazısıyla ''Welcome Home'' yazıyordu. El yazısıyla ''o'' harfini yaparken içinden bir yuvarlak daha geçiririz. ''Welcome'' yazılırken bu kurala uyulsa da '' home'' yazılırken bir değil iki tane yuvarlak yapılmış içine. Grafolojiye göre de bu yazan kişinin yalan söylediği anlamına gelir. Yani her ne kadar diğer anne Coraline'a hoş geldin dese de orasının Coraline'ın evi olmadığının sinyalini ilk olarak orada verir.

    Filmle ilgili tek eleştirim ilk yarıda olaylar yavaş yavaş, üstüne koyularak ilerlerken diğer yarıda sona yaklaşırken her şey hızlı bitti gibi geldi bana. Bazı sahneler özellikle Coraline-diğer anne sahneleri daha yavaş işlenebilirdi belki. Coraline her ne kadar bir animasyon filmi olsa da aslında çocuklarından çok büyüklerin ilgisini çeken bir film. Eğer hala izlemediyseniz 1 saat 40 dakikanızı ayırıp izlemenizi kesinlikle öneriyorum.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.