Edebiyatımızdan Bir Dost: Vüs'at O. Bener

Edebiyatımızdan Bir Dost: Vüs'at O. Bener
  • 5
    0
    0
    1
  • Edebiyatımızın kuytularında kalmış, okumayanlar için pek anlam ifade etmeyen ancak okuyanlar için önemli ve derin bir isim Vüs'at Orhan ya da yazılarında kullandığı imzasıyla VOB. 10 Mayıs 1992 yılında Amasya'da dünyaya geldi. Kültürlü ve okuyan bir aileden geliyordu. Hem annesi hem babası birden fazla dil biliyordu ve hatta kardeşi Erhan Bener de kendisi gibi yazardı. Dilini iyi kullanmasının sırrı da ailesinin de dil ve edebiyatla bu kadar iç içe olmasıydı. Öğrenim hayatının bir kısmını askeriyede geçirdi ve ardından orduda görev aldı fakat bir süre sonra istifa etti. Başka işlerde çalışmaya başlayan Vüs'at bir yandan da Ankara Üniversitesinde hukuk öğrenimi görmeye başladı. Mezuniyetinden sonra da sendikalarda hukuk danışmanlığı yaptı ve emekli olduktan sonra da kendini tamamen yazarlığa adadı. 31 Mayıs 2005'te ise bu dünyadan göçtü.

    Genelde öyküleriyle tanınmıştır Vüs'at Orhan. Hatta Enis Batur onu İkinci Yeniler'in ilk öykücüsü olarak tanımlar ve varoluşçuluğun da ülkemizdeki öncülerinden biridir aslında. ''Havva'' adlı öyküsünün sunuşunda yazar ve editör olan Murat Yalçın ona ''Yazarların Yazarı'' demiştir. En çok tanınan hikayesi ''Dost'' New York Herald Tribute gazetesi ile Yeni İstanbul gazetesinin beraber düzenlediği uluslararası bir yarışmada 1950 yılında üçüncülük ödülünü almıştır. Ardından öykü, roman, şiir, oyun eserleri yayımlanmış ve çeviriler yapmıştır.

                                                               

    Ankara, Bener için farklı bir yere sahiptir. Tavşancığım dediği ODTÜ'de öğretim üyesi olan Ayşe Bener Ilıcalı ile evlenmiştir ve Vüs'at Orhan'ın ölümünden sonra da ikisinin mektuplaşmaları yayımlanmıştır. Ankara'da edebiyat camiasından olan insanlarla dostluklar kurmuştur, Bilge Karasu ve Oğuz Atay da o arkadaşlarından bazılarıdır. Hatta Oğuz Atay meşhur eseri olan ''Tutunamayanlar'' nüshasını ilk kez Vüs'at Orhan'a okutmuştur. Kitaptaki Süleyman Kargı karakterinin de Vüs'at Orhan'ı yansıttığı söylenebilir. Oğuz Atay'ın intiharından sonra da ''Buzul Çağı'nın Virüsü'' romanının başında Oğuz Atay'ın anısına diye başlayan bir kısım vardır. Kitabın içerisinde Bener'in dostuna seslenişi yer alır.

    ''Duyuyor musun Oğuz Atay? Çınar elli, kızdı mı kezzap gibi bakan, oysa iri çağla gözlü kapılardan sığmaz güzel adamım! O zamanlar pek ayırdında değildin sanırım tutunamadığının. 'Sabahtan kalktı erken, piyano çaldı derken! Çok karışık pek muazzam mes'ele/ Apışır ''allame-i riyazi Newton bile!' Canımların katılırdı gülmekten. Oturduğun salıncaklı koltuk yıllardır soğumadı. Ne vardı beynini büyütecek o kadar? Suçlusun!''  (Vüs'at Orhan Bener, Buzul Çağı'nın Virüsü)

    Bilge Karasu'ya göre de ''konuşur gibi'' yazmıştır metinlerini ve ancak okunduğunda bir şekil sürekliliği ile birlikte bir de anlam sürekliliği kazanır bu metinler. Metinlerinde bilinç akışı tekniği kullandığı söylense de bazılarına göre Bener'in yazdıkları bilinç akışından ziyade iç monologdu. Yazmak, anlatmak istediklerini de en az kelimeyle en iyi şekilde ifade etmeye çalışırdı. 

    Bener'in satırlarını okurken gerçekten de kafamızın içinde kendi kendimizle yaptığımız konuşmalardaki cümleler gibi cümleler görürüz. O bunları edebi ve gösterişsiz bir şekilde kaleme almıştır ve çok fazla bilinmemesinin sebebi de bu gösterişsiz anlatımıydı. Ne yazmak istediğini biliyor ve süslemeden aktarıyordu bize. Dili böylesine iyi kullanabilmesi bazen onu anlaşılması zor kılmıştır ancak yine de onu anlayabilmek , o cümlelerde onunla konuşabilmek bazen bizi kendi iç dünyamızdan alır onunkine götürür bazen de kendi içimizde bir şeyleri yakalamamızı sağlar. Onu okurken düşünmemizi istiyordu ve bunu başardığını söyleyebiliriz. Her yazdığında hayatımızdaki ana konulardan seçerdi ve böylece herkes kendine pay çıkarabilirdi. Hüzünlü, mutsuz olan karakterleri belki bizlerdik belki de en yakınımızdaki kişilerdi ve onların hikayesini yazıyordu Bener, biz de okurken altını çizmeden geçemiyorduk çünkü anlatılanlar bizdik ve kendimizi bir başka kalemden okuyorduk. Galiba Vüs'at O. Bener'i özel yapan da buydu; bizi anlıyordu ve bizimle konuşuyordu.

                                                                                 

                                                                                                                             Seni düşünüyordum

                                                                                                                             Biri arkamda durdu

                                                                                                                             Ateş mi edecek ne

                                                                                                                             Ağlama

                                                                                                                             İlk gözümün ağrısı

                                

                                                                         

                              

                                                                                                  

                                                                                                                                               


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.