Son yıllarda gerek 2 takımın geldiği nokta ve verdikleri şampiyonluk mücadelesi; gerekse birbirinden tamamen farklı mentalitelere sahip ve şu anda dünyanın en iyi 2 teknik direktörü olarak gösterebileceğimiz Pep Guardiola ve Jurgen Klopp’un verdiği taktik savaşı ile sezonun en çok beklenen karşılaşması olan Manchester City – Liverpool eşleşmesinin en yenisi, dün akşam oynandı.
Geçtiğimiz sezonu çok rahat bir şekilde tamamlayan Liverpool, geçen sezon dar bir rotasyon ile oynarken belki de en belirleyici unsur bu dar rotasyonun sakatlık sorunlarından en az şekilde etkilenmesiydi. Bu sezon ise gerek pandemi nedeniyle takımların yeteri kadar dinlenemeden çok sayıda maç yapmaları, gerekse şanssızlıklardan dolayı bu sorunu fazlasıyla yaşadılar. Van Dijk ve Fabinho gibi kadronun olmazsa olmaz 2 oyuncusunu kaybetmek Jurgen Klopp’un taktiğini ciddi oranda değiştirmesine yol açtı.
Manchester City ise geçtiğimiz sezonların aksine hücumda çok ciddi üretkenlik sorunlarıyla boğuşuyor. Geçtiğimiz sezonun ilk 7 haftasını 24 golle tamamlayan City, bu sezonun aynı dönemini sadece 9 gol atarak geçebildi. Gol beklentisi istatistiğinde geçen sezonu maç başı 2.24 ile ilk sırada tamamlarken, bu sezonun şimdiye kadarki kısmında maç başına 1.27’lik bir gol beklentisi ile ligde 7. Sırada bulunuyor.
Machester City’nin üretkenlik, Liverpool’un ise sakatlık sorunlarıyla boğuştuğu bir ortamda 2 takım Etihad’da karşı karşıya geldi. Guardiola 2018/19 sezonunun ilk yarısında oynanan ve 0-0 biten karşılaşmadan beri kullandığı 4-2-3-1 dizilişini bu maçın başlangıcında kullanmadı. Defansın önündeki oyun kurucu olarak Rodri'yi kullanan Guardiola; sol içte İlkay Gündoğan, sağ içte ise Kevin De Bruyne ile kurguyu tamamladı.
Liverpool’da ise gerek orta sahada Fabinho’nun yokluğu, gerekse Diogo Jota’nın harika formu, Jurgen Klopp’u Mane-Salah-Firmino üçlüsünün yanına Jota’yı eklemeye mecbur bıraktı. Oldukça ofansif gözüken bu dörtlü ile Klopp, hızlı paslarla kaleye gitmeyi hedefledi. 
Jota beklentisinin aksine Salah’ı Firmino’nun yanına yollayan Klopp, Jota’yı ise sağ kanatta kullandı. Orta sahadaki azalan yoğunluğu Jota ve Mane’nin defansif disiplini ile çözmeye çalışırken, öndeki ikili ile rakip stoperlere baskı yaptı. Birbirine yakın ve dar oynayan bu altılı, maçın ilk bölümünde Manchester City’nin oyun kurulumuna müsaade etmezken kaptığı toplarla hızlıca kaleye gitmeyi hedefledi.
Liverpool maçın 13. Dakikasında Salah’ın penaltı golüyle öne geçerken, maçın o ana kadarki ısı haritası her şeyi özetliyor. Yaptıkları başarılı baskı ile City’nin hücum planını bozan kırmızılar, kaptıkları topları da hızlı oyuncularıyla buluşturarak tehlikeler yaratmayı başardı.
Golden sonra City, Rodri ve İlkay ile çift pivota dönüp De Bruyne'yi önde serbest bırakırken; skor avantajını alarak ön alan baskısını daha pasif bir şekilde yapmaya başlayan Liverpool’da, öndeki ikiliyle stoperlere yapılan baskı yerini Firmino ve Salah’ın, İlkay ve Rodri’ye yaptığı gölge markajına bıraktı. Bu şekilde City’nin merkezine top aldırmamayı hedefleyen Klopp, Jota ve Mane’nin defansif disiplinden de kopmaması ile kompakt kalarak alanı doğru bir şekilde daraltmayı başardı. City’nin geriden çıkarken beklerini kullanmak istediği noktada ise solda Mane-Firmino-Wijnaldum, sağda da Jota-Salah-Henderson ile üçgenler kurarak 3v2 üstünlüğü ile alanı iyi kapattı.
Maçın 31. Dakikasında Mane’nin belki de yerini ilk kaybettiği anda ise City’nin golü geldi. Kyle Walker’a atılan uzun topta Mane’nin yerinde olmaması ve Wijnaldum’un onun yerini kapatmaya çalışmasıyla Kevin De Bruyne demarke pozisyonda topu aldı ve Jesus’u gördü. İlkay Gündoğan’ın yaptığı koşunun de etkisiyle önü iyice açılan Jesus takımının beraberlik golünü kaydetti.
Golden sonra Liverpool 1-0 oyununa göre presi arttırırken, Manchester City ise hücumlarını kanat organizasyonları ile gerçekleştirdi. 31-45 arası 12 topla buluşmasının 8 tanesini kanatlarda yapan De Bruyne’nin de etkisi ile City hücumlarının %53’ü sol kanattan, %31’i ise sağ kanattan geldi. Nitekim maçın 39. dakikasında sağ kanatta topla buluşan De Bruyne’nin attığı top Joe Gomez’in eline çarptı ve City penaltı kazandı.
2. yarıda ise ilk yarının aksine Rodri’yi 2 stoperin arasına sokan ve orada 3. bir pas istasyonu oluşturan Guardiola, Liverpool’un ön ikilisinin pres alanını genişletmeyi hedeflerken, aynı zamanda bekleri öne çıkararak rakibinin kanatlarının daha geriye gelmesine ve ilk yarıda kurduğu küçük üçgenlerle alanı daraltmasına engel oldu.
Buna karşın sezon başından beri hücumda üretkenlik problemi yaşayan City, De Bruyne’nin beklenen performansından uzak olması ile hücumda yine etkili olamadı. Sterling ve Ferran Torres’in de etkisiz oyunu ile ön alanda bir şeyler üretmekten çok uzaktılar. Torres’in yerine Bernardo Silva’nın girişi de oyunu değiştirmezken, Portekizli oyuncu kanattan orta sahaya girip +1 oyuncu olarak yer almak yerine çizgiye hapsolunca etkisiz kaldı.
Belki geçtiğimiz sezonlarda Klopp’a karşı aldığı mağlubiyetlerden olsa gerek Guardiola oldukça temkinli davrandı. Bire bir eşleşmelerle sıkışan oyunda ekstra denemelerde bulunmadı. Önceki maçlarda sahte bek olarak orta sahaya sokarak kullandığı Cancelo’yu aynı rolde kullanması bir seçenek olabilirdi. Bu maçta kullanmadığı Phil Foden’ı da buraya ekleyerek yoğunluğu azalmış ikili Liverpool orta sahasına karşı üstünlüğü kurup Foden ve De Bruyne’nin bek-stoper arasına sızmalarıyla etkili olabilirdi.
2 teknik adamın da temkinli olmasıyla özellikle ikinci yarı sıkıcı bir maç izledik ve beklediğimiz heyecanı bulamadık. Bunun yanında ise Klopp ve Guardiola’nın birbirlerine karşı taktiksel hamlelerini ve yaptıkları değişiklikleri izlemek de her zamanki gibi büyük bir keyif ve gelecek karşılaşmalarda da böyle olmaya devam edecek.
Yorum Bırakın