Adından da anlaşılacağı üzere popüler kültürden beslenen bir akım olan Pop Art, sıklıkla karıştırıldığı gibi Amerika’da değil Birleşik Krallık’ta doğmuş bir hareket. Her ne kadar akıllarda eğlenceli kolajlar ve dikkat çekici, kolay anlaşılır görseller ile kalmış olsa da işin arka yüzünde bundan çok daha fazlası var.
Öncelikle Pop Art, yüzyıllardır sanatı ve sanatçıyı ticari kaygıların karşısına koyan anlayışa inatla kafa tutarak sanatçının kendini konumlandırması noktasında bir devrim yaratıyor. Pop Art sanatçılarının her biri, işleri galerilerde sergilenen kişiler ve bu noktada geleneksel sanatçı tanımından çok da ayrılmıyorlar. Ancak onlar aynı zamanda herkes gibi ticari kaygıları da olan modern zaman insanları. Üstelik bir kısmı aktif olarak tasarım sektöründe çalışıyor ve işlerini zaten ticari gelir beklentisi içinde üretiyorlar. Reklamcı, illüstratör gibi kimliklerle ana akımdan beslenen bir alanda çalışan bu insanlar üretimlerini zamanla sanata kaydırdıklarında sanat dünyası daha önce görülmemiş bir yaklaşımla karşılaşıyor.
Pop Art sanatçıları yüzyıllardır kanıksandığı gibi popüler kültürü ve onun getirdiği neredeyse garanti olan ticari başarıyı ellerinin tersiyle itmek yerine benimsiyorlar. Ayrıca popüler kültür imgelerini de büyük bir hevesle sanatlarına dâhil ediyorlar. Popüler kültürden hoşlanmayan ve onun olumsuz etkilerini sanatlarına dâhil edip eleştirel yaklaşımlar sergileyen sanatçılar da elbette var. Ancak ister eleştirel ister de kucaklayan bir yaklaşım sergilesinler, bu insanlar ana akım medyadan daha önce hiçbir çağda olmadığı kadar esinleniyorlar.
Aslına bakılırsa güncel olanın sanata konu olması elbette sanat tarihinde bir ilk değil. Ancak Pop Art’ı sanat tarihi açısından önemli yapan bu akımın tamamen popüler özne ya da olaylar üzerinden ilerliyor olması. Konunun salt güncellik üzerine şekillenmesi; Pop Art’ın tek bir biçim tanımı çevresinde açıklanamayan, sanatçıya özgü olarak birçok farklı kimliğe bürünen bir hal almasının da önünü açıyor. Bu yüzden de Pop Art söz konusu olduğunda genel bir biçemden değil de ayrı ayrı isimlerin sanat çizgilerinden bahsedebiliyoruz.
Peki, o halde Pop Art’ı en iyi tanımlayan eseri nasıl seçeceğiz? Elimizde Andy Warhol’dan David Hockney’e, Roy Lichtenstein’dan James Rosenquist’e kadar her biri birbirinden alabildiğine farklı birçok isim var. Bu isimlerden herhangi birine ‘daha Pop Art’ demek ise mümkün değil. Bu sebeple Pop Art’ı temsil edecek tek eseri seçerken kronolojik bir yaklaşım sergilemek doğru olabilir.
Bu yaklaşım bizi 1956 yılına, Bağımsızlar Grubu üyesi Richard Hamilton’a götürür. Hamilton, ‘Günümüz Evlerini Bu Kadar Farklı ve Cazip Kılan Nedir?’ resmi ile ilk Pop Art eseri üretmiştir. (Ancak akıma Pop Art denmesi 1958 yılında olacaktır.) Bu eser aslında çoğunluğu Amerikan dergilerinden kesilme objelerin yerleştirildiği bir kolaj çalışmasıdır. Dönemin Amerika’sında popüler olan birçok alet ve ürün resimde görülebilir. Ayrıca film afişleri ve dönem yaşantısını yansıtan daha birçok detay da eserde kendine yer bulur.
Bu açıdan bakıldığında Hamilton’un eseri, popüler kültürü biçimsel olarak da teknik olarak da benimsemiş durumdadır. O, izleyiciye dönemin Amerikan yaşantısından gerçekçi bir kesit sunar. Bize verdiği, tüketim toplumunun bir görüntüsüdür. Kadın bedeni de erkek bedeni de objeleştirilmiştir. Resimdeki her şey tüketilmeye hazır haldedir. Resmin yapılış tekniği de kes-yapıştır temeline dayanır. Yani aslında bunu herkes kolaylıkla yapabilir. Tam da bu yüzden eserin kendisi bile bir tüketim nesnesi haline gelir.
Hamilton’un tüketim toplumu vurgusu etrafında şekillenen eseri günümüzden bakıldığında bir iğneleme gibi durabilir. Ancak kendi döneminde doğrudan eleştiri amacı güdüp gütmediği tartışmaya açıktır. Zira Hamilton, eserinde tüketim kavramına olumlu ya da olumsuz bir taraftan bakmaz. Kaldı ki günümüzde bizde olumsuz çağrışımlar oluşturan çoğu olgu, o dönemde birçok insanda tam tersi hisler uyandırıyordu. Hızlı tüketim, hazır ürünler ve ideal vücut gibi kavramlar, henüz yeni oluşmaya başladıkları 50’li yıllarda çoğu insan için ‘mükemmel hayat’ın birer temsiliydi.
Dolaylı olarak, Hamilton’un eseri de modern Amerikan yaşantısının ideal bir temsilidir. Çünkü sanatçı, ideal olma mesajını destekleyen çeşitli kaynaklardan beslenerek eseri oluşturmuştur. Çalışmada herhangi bir noktayı olduğundan farklı gösterme çabasına girmemiştir. Zaten dergilerde bulup kullandığı parçalar, idealize edilerek tüketiciye sunulmuş haldedir. Doğal olarak sanatçının ek bir müdahalede bulunmasına gerek kalmamıştır. Yalnız bu detay bile Günümüz Evlerini Bu Kadar Farklı ve Cazip Kılan Nedir’i ilgi çekici kılar.
Kaynakça;
Sanatın Tüm Öyküsü, Stephen Farthing, Hayalperest Yayınları
https://gaiadergi.com/richard-hamilton-bugunun-evlerini-denli-farkli-denli-cazip-kilan-nedir/
Yorum Bırakın