Barok sanata dair yazı dizimiz kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde, Barok sanatı Avrupa'nın genelinden farklı bir yola sokan ve kendi yorumlarını getiren Hollandalı sanatçıları inceleyeceğiz. Yazı dizimizin ilk bölümünü
buradaki linkten, ikincisini de
buradan okuyabilirsiniz.
Hollanda
Barok sanat, Avrupa'nın genelinde Reform karşıtı hareketi destekleyip yönetici sınıfını yüceltirken, Hollanda’da çok daha farklı bir ilerleyiş sergiliyordu. Hollanda bağımsızlığını henüz kazanmış bir ülkeydi ve kısa sürede ekonomik olarak güçlenip kendisini Avrupa'nın kalanına kanıtlamak zorundaydı. Bunun bir sonucu olarak da Hollandalılar deniz ticaretine yöneldiler. Dünyayı gezip farklı kültürlerden Avrupalıların beğenisini kazanacak eşyaları toplayan Hollandalı tüccarlar çok kısa sürede zengin oldular. Böylece Hollanda’da orta sınıfın yükselişi başladı. Etkin olan grup, ülkenin ekonomisinin bağlı olduğu orta sınıftan tüccarlar olunca sanat anlayışı da bu doğrultuda değişti. Hollanda'nın yeni zenginleri tablolarda kendi hayatlarından sahneler görmekten hoşlanıyorlardı. Köylülerin ya da orta sınıfın hayatını yansıtan tablolar Hollanda’da beğeni topladı. Bunun haricinde elbette İncil’den sahneler sıkça işleniyordu.
Avrupa'nın genelinde pek saygınlığı olmayan peyzaj resmi de Hollandalı zenginlerin hoşlandığı türlerdendi. Anayurtlarının gerçekçi betimlemelerini seviyorlardı. Bu anlamda Jacob van Ruisdael en ünlü sanatçıydı. Kuzey Avrupa'yı çokça etkileyen Caravaggio’nun ışık oyunlarını gerçekçi biçimde kullandı. Gökyüzünden denize kadar her detayı yüksek doğrulukla aktarılmış peyzajlar yapan sanatçının bazı eserleri de soyut simgelere sahipti. Son olarak ise Hollanda’da gerçekçi natürmort tablolar da sıkça işlenir olmuştu. Bu yüksek gözlem gücü gerektiren eserlerde bitkiler, çiçekler ve yiyecekler anatomik açıdan şaşırtıcı bir doğrulukla tuvale aktarılırken bazı sembolik değerleri de üstleniyorlardı. Ölümü, hayatın gelip geçiciliğini anlatan natürmortlar ülkenin zenginliğini göstermekten de geri kalmıyordu. Bu türün en bilinen ismi ise Jan Davidszoon de Heem (1606-1683) idi.
Rembrandt van Rijn (1606-1669)
Hollanda Barok’unun en önemli isimlerinden olan Rembrandt, tıpkı Caravaggio gibi ışığı eserlerinin kilit noktası haline getirerek kullandı. İtalyan sanat geleneğine de aşina olan sanatçı bu yönelimi ile Caravaggio’nun etkisinde kaldığını da ortaya koymuş oluyordu. Güçlü
chiaroscuro tekniği ile insanı ilk andan itibaren etkileyen eserler ortaya koydu. Dini ve mitolojik konulu eserler de yaptı ancak portre ressamı olarak ün kazandı (Hollanda’dan çıkan diğer bir önemli portre ressamı da Frans Hals’tır). Ayrıca sıkça kendini resimledi.
Rembrandt’ı çağdaşlarından ayıran nokta üstün gözlem gücüydü. İnsanları fiziksel ve ruhsal olarak çok iyi gözlemliyor, eserlerine en dramatik biçimde bu ruh hallerini yansıtıyordu. Duyguları izleyiciye ustalıkla aktarabiliyordu. Üstelik tablolarında ne kadar çok figür olursa olsun her birine ayrı bir kişilik vermeyi de başarıyordu. Hem kendi döneminde hem de sonrasında çokça taklit edilen sanatçı, kendinden yüzyıllar sonra gelen ressamlar üzerinde dahi etkili oldu.
[caption id="attachment_173638" align="aligncenter" width="700"]
Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi, 1632[/caption]
Bu grup portresi, Hollandalı anatomici Nicolaes Tulp’u gösteriyor. Bir ders sırasında resmedilen doktor, öğrencilerin korku ve şaşkınlık dolu ifadelerine zıt olarak önündeki kadavraya karşı oldukça kayıtsız görünüyor. Öğrencilerin her birinin yüzleri ve ifadeleri ise ayrı ayrı çalışılmış. Bir grup portesinden beklenenin aksine Rembrandt, burada figürlerini tek tarafa yığmış. Ayrıca öğrenciler ile Tulp’un kıyafetleri neredeyse arka planla birleşiyor. Tablodaki bu arka planla birleşip erime etkisi bilinçli olarak verilmiş çünkü öne çıkarılmak istenen eylemin kendisi. Ölü solgunluğu ile neredeyse bir ışık kaynağı gibi duran kadavra odak noktası halinde. Bu solgunluk sahnenin kalanı ile bir zıtlık oluşturuyor ve kayıtsızca kesilip bozulan insan bedeninin dramatikliğini ortaya çıkarıyor.
[caption id="attachment_173640" align="alignnone" width="1200"]
Gece Devriyesi, 1642[/caption]
Gece Devriyesi ismini sonradan alan eser, aslında bir grup portresidir. En önde siyahlar içinde Kaptan Cocq ve yanında ikinci teğmeni görünür. Arkadaki figürler yine sanatçıya özgü bir titizlikle farklı yüzlere ve ifadelere bürünmüşlerdir.
Eser büyük boyutu (359 x 438 cm) ve teatral figür yerleşimi ile portre olmaktan çıkıp dinamik bir sahneye dönüşmüştür. Sol taraftan kesilen resim yorumlara göre orijinal hali ile çok daha dramatiktir. Tablonun önemi biraz da portre türünü tarihsel resim ile kaynaştırıp resim sanatındaki anlayışı ciddi anlam değiştirmiş olmasındandır. Zira o dönemde tarihsel resimler çok üst düzey görülürken portreler yeterince sofistike sayılmıyordu. Ancak Rembrandt bu resminde bir grup portresini tarihsel bir sahneye dönüştürmüş ve grup portresi dinamiklerini değiştirmiştir.
Resimde arkadan sanki ışık saçarak geçen kız çocuğu figürü ise çok farklı şekillerde yorumlanmıştır. Hala net olmamakla beraber zaferin veya şerefin kişiliğe bürünmüş hali olabilir.
Jan Vermeer (1632-1675)
Caravaggio’nun tarzını Kuzey Avrupa’ya yayan Utrech’li Caravaggiocular’dan etkilenen Vermeer, Caravaggio’nun güçlü chiaroscuro tekniğini başarıyla devam ettirmiştir. Ancak tekniğin vuruculuğunun aksine resmettiği sahneler günlük hayattan ve oldukça durgun anlardır. Çalışmaları bir fotoğraf makinesi ile anı yakalamış izlenimi verir. Kendi döneminde çok az tanınmasına rağmen ‘camera obscura’ tekniğinin öncüsü olduğu tahmin edilir.
[caption id="attachment_173645" align="aligncenter" width="207"]
İnci Küpeli Kız, 1665[/caption]
Koyu renk arka planda, sanatçının imzası denebilecek çarpıcı sarı ve mavi renkleri ile gözlerini doğrudan izleyiciye dikmiş genç bir kadın görülür. Siyah sarı zıtlığı sebebiyle neredeyse tablonun içinden çıkmaktadır. Figür, gözlerinin nemli parlaklığından cildindeki yumuşak geçişlere kadar oldukça detaylı işlenmiş olsa da tablo gizemini hala korumaktadır. Yarı açık dudakları ve yarım dönüşü sanki izleyiciye döndüğü anda fotoğrafının çekildiği hissini uyandırır.
Resme dair kesinliği olmayan birçok yorum vardır. Pozu verenin kim olduğu belirsizdir. Ayrıca çok zengin görünmeyen kıyafetlerine zıt olan inci küpenin neyi temsil ettiği de bilinmemektedir.
[caption id="attachment_173649" align="aligncenter" width="268"]
Süt Döken Kadın, 1660[/caption]
Sarı ve mavi renkler bu kez pencereden gelen gün ışığı ile kaynaşıyor. Hizmetçi kadının süt dökmesi ve doğal ışık, resme bir dinginlik havası veriyor. Sanatçının en iyi başardığı etki olan dinginlik hissi o kadar güçlü ki izleyiciye süt dökme eylemi sonsuza dek devam edecekmiş gibi geliyor.
Kaynaklar;
https://www.pivada.com/rembrandt-van-rijn
http://www.bbc.com/culture/story/20190214-does-rembrandts-the-night-watch-reveal-a-murder-plot
https://en.wikipedia.org/wiki/Western_painting
NTV Başvuru Kitapları, Sanat, NTV Yayınları
Yorum Bırakın