Kendimle Baş Başa Bir Sene: 2020 Günlüğüm

Kendimle Baş Başa Bir Sene: 2020 Günlüğüm
  • 7
    0
    0
    0
  • Koca bir yılı evde geçirirken hepimizin hayatında önemli değişiklikler oldu. Çünkü biz her gün aynı koltukta oturduk ama hayat olduğu yerde durmadı.

    "Hayat biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir."

    -John Lennon

    Her gün aynı sabaha uyandım, her sabah aynı kahveden demledim ve her gece yatağa ağlayarak döndüm.

    Akademiden mezun olmuştum, tam iş bulup hayatımı düzene koyacaktım, hem freelance hem tam zamanlı çalışıp, yeni yılda spor salonuna yazılacaktım, bu şehri terk edecektim, haftasonları arkadaşlarımla kahve içmeye gidecektim... Korono da nerden çıkmıştı?

    10 Mart 2020

    Ankara'dayım. Evden uzakta. Kuğulu parkta çimlere uzandım ve Baudelaire'in şiir kitabını karıştırıyorum. Telefonum çalıyor, heyecanla açtığım bir telefon bu, çünkü birkaç ay önce terk edildim. Ya da terk ettim (Emin değilim, burası biraz karışık..) ve ayrılık acısını atlatamamış herkes gibi, "Başka biri tarafından aşık olunsam...ne havalı olur, hayatıma devam ediyorum sensiz de mutluyum, demiş olurum" falan diye düşünüyorum. Ama çalan her telefonda da "Belki o dur" diye heyecanlanmaya devam ediyorum. Ama elbette hiçbir çağrı o olmuyor. 

    Alelacele açılan telefonda kısa bir nasılsın sohbetinin ardından, "İlk vaka patlamış" diyor karşıdaki. Ne diyor, diyorum. Ben miyim vaka, laf mı sokuyor?

    -"Türkiye'de COVID-19 vakası tespit edilmiş" 

    +Eeeee..

    -"Sen ne zaman döneceksin, şehirlerarası yolculukları yasaklayabilirler. Bence evine dön. Orda kalakalırsın yoksa."

    Kapıyorum telefonu. Eve dönüyorum.

    Haberler bağırmaya başlıyor bir zaman sonra. Yasaklar geliyor, dışarda bir telaş var ama bana geçmiyor bu, insanlardaki korku. Anlamıyorum. İş bulacaktım. Saçlarımı falan kestirecektim. Gezecektim ben. N'olcak şimdi? Zaten terk edilmişim. Ya da etmişim işte, ne önemi var. Bunca şeyin arasında bir de her gün aynı sabaha uyanacak, her gün aynı şeyleri yapacak ve mışıl mışıl uykuya mı dalacaktım?! 

    Çok öfkeliydim. Çinlilere, insanlara, eski sevgilime, işsizliğe, kendime... O kadar mutsuz ve bıkkındım ki, bir süre sonra sabahları uyanmayı bıraktım. Geceleri uyanıp, tekrar uykuya dalmaya çalışarak bir hafta geçirdim. Yatmaktan çok sıkılınca yavaş yavaş kahvaltılara uyanmaya başladım. Dudaklarınızı sarkıtırken aynı anda çiğnemek ve yutmak aşırı zor bir şey bu arada, bir deneyin.

    Sonra somurtmaktan da çok sıkılınca düşünmeye başladım. Kıpkırmızı gözlerimi ovuşturarak aynaya baktım.

    Hastalık dünyayı sararken, yüreğimde amansız bir aşk acısını, sırtımda dünya yükünü taşıyıp duruyordum. Aman ne dramatik!

    Üstelik göz torbalarıma da bu acılarımdan mütevellit gelen gözyaşlarımı taşıtıyordum. Gözlerim ve içim şişmişti. Bi' şey yapmalıydı artık. Bu bencillik yeterdi. Kendimi aldım ve düşünmem gerektiğine karar verdim. Evdeyim, öyleyse uzun uzun düşüneyim, dedim.

    Bir zaman sonra düşüncelerimin eyleme dönüştüğünü fark ettim. Ne de olsa, "bir iç monolog olarak düşünme, konuşmayla iç içe geçmiş ilk eylemdi (DOMBAYCI; DOĞRU, 2018)" ve  "Eyleme geçmeyen düşünce, meşgul ettiği beyin hücresinden daha fazla büyüyemez (Arnold H. Glasow)"di...

    Kendi kendime konuşarak bütün bir yıl boyunca bazı şeyler öğrendim ve bu öğrendiklerim hayata bakış açımı tamamen değiştirdi. Evde oturarak, kendi kendime ve hayatımda hiçbir adrenalin olmadan bir şeyler öğrenebiliyordum. Bu çok garipti... Ama bu öğrendiklerimle, ya da kendime öğrettiklerimle mi demeliyim, yeni bir dil öğrendim, lisansüstü eğitimime başladım, birden fazla web sayfasında yazarlık yapmaya başladım ve öğrendiklerimi her yere ulaştırmaya böylece bir sürü yeni arkadaş tanımaya başladım. Her şeyden ötesi, kendimle epey iyi anlaştığımı fark ettim.

    Bana bu yolculukta arkadaşlık ettiğin için teşekkür ederim kendim, uzun ve güzel bir sohbetti. İşte bu sohbetten başlıklar: 

    1. Bir şeyi başarmak için her zaman motivasyonum olmayacak, o yüzden disiplinli olmayı öğrenmeliyim.

    2. Koşarak öfkeden kurtulabilirim, esneme ve egzersiz yaparaksa kafa karışıklığımı dengeleyebilirim.

    3. Benim en iyi arkadaşım, benim. 

    4. Beni koşulsuz sevmesini talep edebileceğim tek bir insan var, o da benim.

    5. Birini terk edebilirim ya da biri beni terk edebilir. Asıl mesele şu, ben asla kendimi terk edemeyeceğim. Düşünsene, ölene kadar bu bedendeyim...

    6. Elimde olmayan şeylere sinirlenmem ya da üzülmem boşa. Çünkü hayatın akışı içerisinde kontrol edemeyeceğim şeyler mutlaka olacaktır. 

    7. Bulunduğum anı güzelleştirmek için kendime sık sık şunu sorabilirim: "Şu an ne yapsak/ne olsa iyi hissedersin?"

    8. Tek rakibim benim. Benim bir üst versiyonuma dönüşmem içinse tüketerek değil, üreterek yaşamalıyım.

    9.Yeni şeyler öğrenmek için zaman harcamak yaratıcılığımı arttırır.

    10.Önce kendi çevreme daha sonra hayata ne katabilirim, sorusu üretkenliğime katkıda bulunabilir.

    11. Bugün neyi araştırabilirim ya da bugün yeni ne öğreneceğim, diyerek uyanmak yeni gün için heyecanlandırabilir.

    12. Öğrendiklerimi insanlara nasıl ulaştırabilirim, sorusu ise ortaya çıkaracağım ürünün kalitesini belirler. 

    13. Vazgeçmezsem, mutlaka kazanırım. 

    14. Dünya üzerinde mutlu olmak için önce kendi dünyamı yaratmalı ve orada mutlu olmayı öğrenmeliyim.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.