Advertisement
Advertisement

Bir Düttürü Dünya Hikayesi

Bir Düttürü Dünya Hikayesi
  • 2
    0
    0
    0
  • "Ben özel hayatımda çok az konuşan, çok soğuk bir adamım aynı zamanda iş ve ev yaşamında titizim"

    Bu sözlerin sahibi filmleriyle 7’den 70’e hepimizin gönlünde büyük bir yer edinen,   filmlerinin çekildiği dönemlerde yaşanan sosyal gelişmeleri, ülkenin o dönemlerde yaşadığı problemleri, ülkede yaşanan ekonomik sorunları, kırsaldan kente yaşanan göçleri ve töre gibi olayları sosyolojik açıdan izleyiciye mesajlar vererek ve çoğu zaman da bu konuları mizahı kullanarak eleştirip, yüzündeki tebessümü ile gösteren Yeşilçam sinemasının unutulmaz isimlerinden biri olan “Kemal Sunal’dan başkası değildir.

    Kemal Sunal kendini her zaman “halkın içinden” biri olarak görmüş. Oynadığı bütün rollerde de izleyici Sunal’da kendinden bir şeyler görmüştür. Dütdüt Mehmet’ten, Tosun Paşa’ya, Kapıcılar Kralı’ndan, Avanak Abdi’ye, İnek Şaban’dan, Hababam Sınıfı’na kadar bütün oynadığı sinema filmlerinde sihirli bir tını varmışçasına doğallığıyla, sinema ve televizyon izleyicisinin gözüne adeta görsel bir şölen yaşatmıştır. Halkın içinden olduğu fikrine en güzel örneklerden biri ise eşi Gül Sunal tarafından yazılan “Kemal Hadi Gel Bir Kahve İçelim” kitabında kaleme alınmıştır; ev halkına sanatçı olduğunun ağırlığını hiçbir zaman hissettirmemiş ve Gül Sunal’a göre "aile babası" rolünü hiçbir zaman bozmamıştır. Akşam yemeklerine daima zamanında gelen, aile ilişkilerine oldukça önem veren ve çocukları ile çok iyi birer arkadaş ilişkisine sahip olan, sosyal ilişkilerinde daima muhabbeti aranan, bulunduğu ortamlarda herkes tarafından sevilen ve saygı duyulan bir sanatçı olan Kemal Sunal; filmlerinin aksine, çok fazla gülmeyen yaptığı her işte ciddiyeti elinden bırakmayan bir yapıya sahiptir. Dinlemeyi her zaman anlatmaya tercih eden sanatçı, kendi iç dünyasında da duygusal bir yapıya sahiptir. Aynı zamanda çok iyi bir arşiv alt yapısına sahip olan sanatçı, kendisi ve ailesiyle ilgili envanterler, belgeler, fotoğraflar, anılar, kendisine gelen mektuplar gibi manevi değeri oldukça yüksek olan eşyaları, büyük bir özen ve titizlikle saklamış, çocuklarının çizdiği resimlere kadar her şeyi nizamla saklamıştır. Dış görünüş olarak renkli ve canlı kıyafetler giymeyi seven sanatçının alışverişlerini çoğu zaman Gül Sunal yapmıştır. Kendisine gelen mektupların hepsini büyük bir titizlikle okuyan sanatçı, yine aynı titizlikle bu mektuplara cevaplar vermiş ve bizzat postaneye götürüp gönderimlerini yapmıştır. Kemal Sunal filmleri aradan yıllar geçmesine rağmen birer efsane halini almıştır ve izleyiciler tarafından sevilerek izlenmektedir. 

     

    Kemal Sunal’ın filmleri psikolojik, sosyolojik ve toplumsal açılardan birçok yol gösterici arasında yer almaktadır. Toplumun duygu, düşünce, inanış ve yaşam tarzını birebir olarak filmlerinde yansıtan Sunal var olduğu dönemi en iyi yansıtan kişilerden biri olarak hafızalarda yer edinmiştir. Özellikle de 1988 yılında vizyona girmiş olan Zeki Ökten imzalı dram türünde çekilmiş olan “Düttürü Dünya“ filmi rol aldığı diğer filmlere göre 1980’li yıllar Ankara’sının soğuk ve puslu havasına, gecekondu ve burjuva sınıfı arasında ki farklara sosyolojik açıdan dikkat çekmiştir. Film bir toplumun uçurumun kenarındaki gecekondu yaşamını ve gayesini biraz güldürerek biraz da hüzünlendirerek ortaya koymaktadır. Dütdüt Mehmet (Kemal Sunal) küçük umutların aslında bizler için ne kadar önemli olduğunu, yaşam kaygısının, geçim sıkıntısının ve ufak mutlulukların büyük kazanımlar olduğunu göstermektedir. Dütdüt gece pavyonlarda klarnet çalan gündüz ise ek iş olarak çakmak doldurarak geçimini sağlayan. O dönemde her ne kadar zor olsa da umudun ve hayal kurmanın tebessümü ile ailesi için kendini feda etmiş bir karakterdir. Yaptığı şarkı besteleri ile bir gün kaset çıkarma hayaliyle yanıp tutuşmaktadır. Düttürü Dünya, klarnetine verdiği her nefeste umudun da filizlenip yeşerdiğini biz izleyicilere göstermektedir.

     

    1980’li dönemlerin Türkiye’si anlatılan filmde bir başka göze çarpan detay ise 1980’lerde genellikle “arabesk” adı altında toplanan çeşitli müzik tarzları (taverna müziği, pavyon müzikleri ve türkü ) dinlenmenin revaçta olduğudur. Arabesk kültürü yaygınlık ve üretkenliğini kendi geleneksel kültürlerinden kopamamaları bunun yanında şehir hayatına da ayak uyduramamalarına borçluydu ve içeriğinde isyan barındırırdı. Bu isyanı barındıran içeriği 80’lerin başında yasaklanmasına bile sebep olacaktı.  Arabesk 70’lerde doğdu fakat 80’lerdeki sürece damgasının vurmasının nedeni, arabeskin adının konmasıydı. 1980’li yıllarda Arabesk kültürü, büyük şehirde yaşamaya başlayan taşralıların seslerini duyurma, kendini kabul ettirme isteğinin adıydı. Bir süre sonra ise bazı aydınların ayak takımı ve taşra düşmanı seçkinlere karşı kamuoyunda yaptıkları jestin adı oldu. 

     

     

    Filmin bir sahnesinde Dütdüt Mehmet’in pavyonda birlikte çalıştığı iş arkadaşına (Cezmi Baskın) söylediği bir replik filmin o dönem için vermek istediği mesajı aslında çok net bir şekilde gözler önüne sermektedir. “Bu milleti ağlatacaksın.” insanların bam tellerine vurularak, duyguları ile oynanarak, kalplerine ve gözyaşlarına dokunarak bir yerlere gelinebileceğine dikkat çekilen o sahne filmin en kült detaylarından biri olarak göze çarpmaktadır.  

     

    Pehlivan karakterinin pavyon ortasına bir sandalye konularak onunla güreşmesi de filmin en dikkat çeken sahneleri arasında yer almaktadır. Pehlivan karakteri büyük bir ciddiyetle karşısında bir rakibi varmışçasına, terler içerisinde kalarak mücadeleye girmesi ile birlikte arka fonda içli içli çalan melodi ve müşterilerin tezahüratları eşliğinde güreşe dalması o dönemin aslında insanlar için ne kadar içler acısı bir halde olduğunu bizlere düşündüren ve düşündürdükçe de hüzünlendiren bir sahne olarak karşımıza çıkmaktadır. 

     

    Bir başka sahne de ise Dütdüt Mehmet’in, kayınbiraderi Osman’ın aldığı mandalinalardan yeğenlerine bir tane vermesi ile çocukların o tek bir mandalinayı kendi aralarında sevinerek paylaşmaları dikkat çeken bir unsurdur. Dönemin alım gücünün ne kadar zor ve çetrefilli olduğunu bizlere yansıtmaktadır.

     

    Düttürü Dünya filmi 1980’ler Ankara’sında varoşların sanatçı ruhu ile Dütdüt Mehmet’in hayattaki var olma mücadelesini gözler önüne sermektedir. Bürokrasi ve Ankara’nın can yakan kışının başka bir tabirle şehirde yarattığı gri ve puslu atmosferini filmde büyük ölçüde yansıtmıştır. Dünyanın bir köşesinden hayata sımsıkı tutunmaya çalışan iyi niyetli, saf ve naif bir adamın öyküsüdür.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.