Modern Zamanlar (1936) Filmi Ve Karl Marx'ın Yabancılaşma Kavramı

Modern Zamanlar (1936) Filmi Ve Karl Marx'ın Yabancılaşma Kavramı
  • 7
    0
    0
    2
  • Şarlo karakteri Chaplin’in filmografisinde kilit bir öneme sahiptir. Yalnızca Chaplin’in değil sessiz sinemanın da önemli karakterlerinden biri olan Şarlo, görünüşü itibariyle farklı bir profil çizer. Sakarlığı, sürekli başına iş açması, melon şapkası, bol pantolonu, büyük ayakkabıları ve bastonuyla birlikte Şarlo, konuşmadan da insanları güldürebilmeyi ve aynı zamanda hüzünlendirebilmeyi başarmış bir karakterdir. Chaplin’in filmleriyle ifade etmek istediği politik eleştiriler Şarlo karakteriyle hayat bulur. Chaplin, filmlerini politik eleştirileri için bir ifade biçim olarak kullanmıştır ve bu yolla pek çok başarı kazandığı gibi pek çok eleştirinin de odağında olmuştur. Sinema bize yalnızca hayali bir dünya sunmaz, ayrıca kendi dünyalarımızla ilgili gerçeklikleri de sunar. Güçlü bir ifade aracı olarak sinema ve toplumumuzu ele alacak olursak diyebiliriz ki ‘’Yaşadığımız toplum göstergeler, imgeler, ve gösterge sistemleriyle daha da ilgilenir hale gelen, gitgide ‘’sinemalaştırılan’’ bir toplum. Dolayısıyla  gerçeklik gitgide daha çok sahneleniyor, toplumsal üretim ve gündelik deneyimler de sahnelenen sinemasal emsallerine göre değerlendiriliyor (bkz. Denzin 1995: 32).’’ (Diken ve Laustsen, 2019: 24)   

    Filmin giriş sahnesi “Modern Zamanlar. Endüstri ve özel girişimin hikâyesi- İnsanlık mutlu olmak için mücadele veriyor.” yazılı bir geçiş yazısıyla beraber başlıyor. Endüstrileşmeyle beraber sınıf ayrımının edindiği boyut, yabancılaşma bağlamında da kendine bir form bulmaya çalışıyor. Marx’ın kapitalist toplumlardaki yabancılaşma olgusu için belirttiği gibi “İnsanlar artık kendi kendilerini kendi işlerinde, kendi toplumlarında hissetmezler. Onlar kendilerini işte yabancılar olarak, toplumda soyutlanmış ve güçsüz olarak ve yetenekleri ve tutkuları için hiçbir çıkış yolunun olmadığı engellenmiş varlıklar olarak hissederler.” (Slattery, 2018: 127,128). Giriş sahnesinde önce hareket halindeki bir koyun sürüsü, daha sonrasında ise yine hareket halinde hızla metrodan çıkan kalabalık bir işçi grubu gösterilir. Bu iki sahnenin art arda gösterilmesinde aslında bir teşbih sanatı görüyoruz. Endüstri toplumunda insan, daha doğrusu işçi sınıfı artık koyunlardan farksızdır. Burada işçi sınıfına karşı bir hakaret yoktur, daha çok anlatılmak istenen Marx’ın “…ücretli emek ve yabancılaşmasının sonucu insanın alçalması, insanlığından uzaklaşmasıdır ve o “artık kendini hayvandan başka bir şey hissetmez” (Slattery, 2018: 128) görüşünün bir imgelemidir.

    Tüm işçiler büyük makinelerin, mekanizmaların olduğu bir fabrikada çalışmaktadır ve tek tip işler yapmaktadırlar. Filmin esas karakteri Şarlo da o işçilerden biridir. Her biri ne olduğu belli olmayan bir ürünün tek bir parçasının tek bir cıvatasını sıkmakla görevlidir. Burada Marx’ın yabancılaşma kavramıyla beraber bahsettiği gibi bir mekan ve durum birebir tasvir edilmiştir.  
    “Ürün ortaya çıktığında, işçiler ondan tamamen ayrılmıştır ve onunla ilgili söz hakkına sahip değildir. Dahası işçilerin ortaya çıkan ürüne olan katkılarını da çok iyi anlamayabilirler.'' (Ritzer ve Stepnisky, 2019: 18)  
    İlerleyen sahnelerde Şarlo karakteri tuvalete gitmek için kartını okutur ve öyle gider. Temel insani ihtiyacı bile bir gözetimin tekelindedir. Tuvalete girdikten kısa bir süre sonra patronunun görüntüsü büyük ekranda gözükür ve Şarlo’ya hemen işine dönmesi emrini verir.

    Dinlenmeye fırsat bulamayan Şarlo işine tekrar geri dönerken kontrolünü kaybeder ve bilinçsizce tıpkı dişlisine bir şey takılmış bir makine gibi hareket etmeye başlar. Burada ağır ve insanüstü çalışma şartlarının olduğu, aynı zamanda insani duygularının olabildiğince köreltildiği bir yaşam sürmenin sinir ve ruh sağlığına nasıl etkisi olduğunu görüyoruz.  Bir sonraki sahnede fabrikanın patronuna  bir ürün pazarlanmak üzere sunulur. Ürün bir 'yemek yedirme makinesi'dir. Ürünün tanıtımı plağa kaydedilmiş bir ses tarafından yapılır. Plaktaki sesi ürünü tanıtır ve her işçiye kullandırılan makineler sayesinde işçilerin normalinden daha da hızlı yemek yiyeceği böylece zaman kazanılacağı ve kazanılan zaman sayesinde işçilerin daha çok çalışabileceği ve en sonunda da fabrika sahibinin diğer rakiplerinden önde olmasını sağlayacağını vaadeder. Test aşamasında denek olarak kullanılan Şarlo olur. Şarlo alete bağlanır ve alet test edilir. 
    ''Toplumsal güç, yani işbölümünün koşullandırdığı çeşitli bireylerin elbirliğinden doğan on kat büyümüş üretici güç, bu bireylere biraraya gelmiş kendi öz güçleri gibi görünmez, çünkü bu elbirliğinin kendisi de, gönüllü değil, doğaldır; bu güç, bu bireylere, kendilerinin dışında yer alan, nereden geldiği, nereye gittiğini bilmedikleri, bu yüzden de artık hükmedemedikleri, tersine, şimdi insanlığın iradesinden ve gidişinden bağımsız, bir dizi gelişim evrelerinden, aşamalarından geçen, insanlığın bu irade ve gidişini yöneten yabancı bir güç gibi görünür.'' (Marx, 2003: 34) Bu sahnede makine-insan gerilimi işlenmektedir. Aralarında bir uyum yoktur çünkü doğaları farklıdır.

    Test aşamasındayken makine arızalanır ve Şarlo da makineye sıkışıp kalır. İnsanlar ona yardım etmek yerine Şarlo hiç yokmuş gibi makineyi tamir etmeye girişir. Bu sahne insanın değersiz görülmesinin, duygu ve hisler gibi şeylerle ilgilenilmediğinin göstergesi olarak ele alınmıştır diyebiliriz.

    Bir sonraki sahnede patron dev ekrandaki görüntüsüyle tekrar kendini gösterir ve işçilerin hızlarının birkaç kademe daha artması 'emri'ni verir. İnsanlardan talep edilen bu insanüstü talep insan doğasına aykırı bir istektir. Yine de talebi normal karşılanır ve işçiler hızlarını arttırmaya başlarlar ''...işçiler üzerinde hiçbir kontrole sahip olamadıkları piyasa güçlerinin mahkumlarıdırlar.'' (Slattery, 2018: 128)

    Fakat Şarlo, tekrardan kontrolü yitirmeye başlar, nevrotik bir bunalım geçirmektedir ve çarkın bir dişlisi olmak üzere çarkların arasına karışır. Burada tamamen Marx'ın 'çarkın dişlisi olma' tanımına gönderme vardır denilebilir. Çarkların arasındayken hala vida sıkmaktadır ve tamamen kontrolsüz hareket etmektedir bu duruma örnek teşkil edecek yorumu Slattery kitabının yabancılaşmanın anlatıldığı bölümünde şöyle yorumlar : ‘’...kişi kendini ifade edemez, aksine yadsır, kendini mutlu değil bedbaht hisseder, fiziksel ve zihinsel enerjisini özgürce geliştiremez, aksine fiziksel olarak tükenmiş ve zihinsel olarak gerilemiştir.’’ (Slattery, 2018: 126)  

    Patronu Şarlo'nun delirdiğini düşünür ve onu akıl hastanesine göndertir. Bir süre hastanede tedavi göre Şarlo taburcu edilir fakat bu sefer de tamamen tesadüfen gelişmiş bir yanlış anlaşılma sonucu komünist eylem lideri zannedilerek tutuklanır ve hapishaneye gönderilir. Şarlo daha sonrasında tekrar özgürlüğüne kavuşur ve yetimhaneden kaçmış, yoksul bir kızla tanışır. Filmin geri kalanında yol arkadaşı bu kızdır. Şarlo ve kızın başını sokacakları bir evleri hatta kızın ayağına giyeceği bir ayakkabısı bile yoktur. Yoksulluk, işsizlik gibi konular filmde ağırlıklı olarak işlenmiştir. Pek çok aksilik sonunda başlarını sokacakları bir ev bulurlar. Ev, harabeye dönmüş yıkık dökük bir yerdir fakat Şarlo da kız da halinden memnun bir şekilde daha iyi standartları hayal etmektedirler.

    Bir gün gazetede fabrikanın işçi aradığı ilanını gören Şarlo çok sevinir ve ''şimdi gerçekten evimiz olacak'' der, koşarak fabrikanın yolunu tutar. Fabrika onun için evine ulaşmasını sağlayacak bir kapı olabilir, bu umudunu yitirmez.  
    ''Kapitalizmde, üretim araçlarının sahibi kapitalistlerdir. Eğer proletarya çalışmak istiyorsa, işi mümkün kılan araçlara sahip olan kapitaliste başvurmalıdır. Çalışabilmek için işçilerin üretim araçlarına erişimi olması gerekir. Ayrıca kapitalizmde hayatta kalabilmek için paraya ihtiyaçları vardır ve yine kapitalistler hem paraya hem de daha fazla yaratabilme gücüne sahiptir.'' (Ritzer ve Stepnisky, 2019: 18,19)  

    Şarlo fabrikada iş bulur ve çalışmaya başlar. Sakar bir karakter olan Şarlo bu kez ustasını çarklılara sıkıştırır. Çarklılara sıkışmış işçi imgesi güçlü bir imgedir aslında çarklılara sıkışan tüm işçilerdir, proletaryadır ve film boyunca pek çok kez karşımıza çıkar. Çarklılardan kurtulmayı bir süre başaramayan ustası yemek molasına girdiklerinde istifini bozmadan Şarlo'nun ona yemeğini yedirtmesini ister çünkü sonrasında buna vakti olmayacaktır. İnsanın makinelerle iç içe geçtiği bu düzen içerisinde insani hiçbir şeye insanın vakti yoktur. Trajik bir gerçek olsa da en nihayetinde gerçektir ve filmde etkili bir biçimde işlenmiştir. İşçiler yoğun iş temposu ve düşük yaşam standartlarına dayanamaz, makineler kapatılır ve greve gidilir. Şarlo bu kargaşa arasında yine kendini hapishanede bulur. Şarlo'nun hapishanede olduğu sırada genç kız keşfedilir ve bir cafede dansçı olarak işe başlar. Daha sonrasında Şarlo tekrar hapishaneden çıktığında ona da çalıştığı yerden iş bulur. Aslında hiç kabiliyetinin olmadığı işlerin yapılması istenir Şarlo'dan. Öyle ki sadece garson olması yeterli gelmez aynı zamanda şarkı söylemesi de istenir. İnsandan yine maksimum verimin alınması hedeflenir ve insan sanki bir makine gibi görülmeye bambaşka bir koşuldayken bile devam edilir.

    Cafede de diğer çalıştığı yerlerdeki gibi yüksek bir tempo hakimdir ve kazancın yolu hizmet etmekten geçmektedir. Pek çok işi aynı anda ve maksimum hızda yapılması burada da talep edilmektedir. Toplumun beklentisi artık her alanda bu yöndedir. Her şeyin iyi gittiği sırada yetimhaneden kaçtığı için genç kız aranmaktadır.

    Şarlo ve genç kız bir şekilde kurtulmayı başarır ve oradan kaçarlar. Filmin son sahnesinde Şarlo ve genç kızın önünde uzun bir yol vardır. Şarlo tüm bu yaşananlara rağmen umudunu kesmemiştir, genç kızı teselli eder ve önlerindeki uzun yolda kol kola yürüyerek ilerlemeye devam ederler.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.