Thorstein Veblen; Amerikalı bir iktisatçı, sosyolog ve akademisyen. Aynı zamanda kurumsal iktisat ekolünün kurucularından da biri. İlk akademik görevini yaptığı Chicago Üniversitesi'nde ünlü akademik iktisat dergisi olan ''Journal of Political Economy'''nin editörlüğünü yaptı ve "The Theory of the Leisure Class" (Aylak Sınıfın Teorisi) kitabını yayınladı. Peki Veblen'in aylaklık tanımı nedir? Veblen'in Aylak Sınıfın Teorisi'ne beraber göz atalım.
Veblen’e göre aylaklık terimi üşengeçlik ya da hareketsizlik anlamında kullanılmamaktadır. Kastettiği anlam “zamanın üretici olmayan tüketimi”dir. O, kültürel evrimin bir sonucu olarak aylak sınıfının ortaya çıkmasını mülkiyetin ortaya çıkışı ile ilişkilendirir. Buna göre, aylak sınıfın ortaya çıkması için topluluğun yağmacı bir topluluk olması ve rutin bir iş programına geçişte geçinmenin kolay olması gerekmektedir. Barbarlığın ilk aşamalarında aylak ve çalışan sınıfın birbirinden ayrılması kadın-erkek işlerinin farklılaşmasında kendini gösterir. İlkel toplumlarda erkek yiyecek ve diğer gerekli ihtiyaçları sağlayarak grup yaşamında katkıda bulunur. Endüstri geliştikçe, erkeğin üstlendiği işler, din, siyaset eğitim gibi alanlara kayar. Barbar toplumda üreticilik anlayışı farklıdır. Erkek kendini işçi olarak görmez ve kadından ayrı tutulmak ister. Erkeğin yaptığı iş grubun sürekliliğini sağlar.
Barbar toplumdan parasal evreye geçildiğinde ise topluluk, yaşamını devam ettirmek için av veya başka bir etkinliğe bağımlı değildir. Bu süreçten itibaren aylak sınıf her türlü işe yarar çalışmadan belirgin biçimde uzaklaşır. Devlet, savaş, spor ve dini inançlar aylak sınıfın meşguliyetlerini oluşturur. Emekten kaçış hem şerefli bir hareket sayılmakta hem de terbiyenin gereği ve servetin kanıtı haline gelir. Veblen’e göre iyi örgütlenmiş her endüstriyel toplum maddi güce ve bu gücü göstermenin araçlarına dayanmaktadır. Bu yüzden iyi bir isim yapmak ve bunu sürdürmek gösterişsel tüketime ve aylaklığa bağlıdır. Artan endüstriyel verimlilik ve yaşam için gerekli araçların daha az emekle elde edildiği durumda, toplumun çalışan üyeleri enerjilerini daha rahat bir tempoya doğru gevşetmek yerine gösterişsel harcamalara arttırmaya yönlendirir.
Bu bağlamda aylak sınıf aynı zamanda yüksek gelirli sınıf olduğu için başında bulunmayı gerektirmeyen sahipliği tercih eder. Eğer mutlaka çalışmak istenirse şirket üst yönetimi, finansman veya bankacılık gibi işler törensel biçimde kabul edilir. Veblen, çalışmayan sınıfın apaçık veya belli belirsiz bir gayretle gizlemeye çalıştığı aşırı harcamalarla üstünlüğünün reklamını yaptığını ve temel özelliği olan aylaklığını halkın görmesinden büyük bir zevk duyduğunu ifade etmiştir. Söz konusu tavrı da “daha pahalının” zorunlu olarak “daha iyi” olduğu anlamına geldiğini gösteren örneklerle sorgulamıştır.
Yerleşmiş endüstrinin büyümesiyle beraber, maddi varlık sahibi olmak ün ve itibarın geleneksel temeli olarak göreli bir önem ve geçerlilik kazanır. Endüstriyel saldırganlık ve mal birikimi sağlamak için gereken faaliyet alanı ve geçerlilik giderek artıyordu. En önemli değişikliklerden biri de şuydu: Mal/mülk artık sahibine barbar toplumlardaki en önemli güç unsurları olan kahramanca veya kayda değer bir başarıdan daha fazla ün getiriyordu ve daha kolay bir tanınma yolu haline gelmişti. Bundan dolayı, mal/mülk itibarın temeli olarak ortaya çıktı. Toplulukta saygıdeğer bir yer edinmek isteyen birinin mal/mülk edinmesi gerekiyordu. Birikim yapmak ve mal/mülk edinmek birinin itibarını koruması için kaçınılmaz hale geldi. Mal/mülk birikimi bu şekilde, etkililiğin simgesine dönüşürken, varlık sahibi olmak da itibar görmenin olmazsa olmaz bir şartı ve ister bireysel çabayla ister miras yoluyla ulaşılmış olsun mal sahipliği, tanınmanın geleneksel temeli oldu. Başlangıçta yalnızca verimliliğin kanıtı olarak görülen maddi varlık sahipliği, topluluğun genel algısında methedilmeye değer bir olgu haline geldi. Varlık, içinde kendiliğinden onur barındıran bir simgeydi artık ve sahibine onur bahşediyordu.
Mal sahibi olmak giderek genel itibarın temeline dönüştükçe, özsaygı dediğimiz kendi halinden memnun olma durumunun da elzem bir şartı oldu. Malı olan biri, eşyaların ferdi mülkiyet olduğu her toplulukta, en az adının birlikte anıldığı kişiler kadar fazla mala sahip olmalıydı ve diğerlerinden daha fazlasına sahip olmak çok tatmin edici bir gelişme halini aldı. Ancak zamanla anlaşıldı ki, yeni kazanımlar elde edildikçe ve sonucunda yeni bir varlık standardı yakalandıkça ortaya bir sorun çıktı. Yeni standart, bir öncekinden daha fazla tatmin edici olmaya başlamıştı. Bireyin kendini komşularıyla karşılaştırmasına dayanan yeni bir maddi sınıflandırma da arkasından geldi. Birikimle ulaşılmak istenen amaç, maddi güç açısından karşılaştırılınca diğerlerinden daha üstün bir seviyeye ulaşmaktı. Ortalama bir birey için bu karşılaştırma arzulanır bir durum olmadığından, kendi kaderine karşı kronik bir memnuniyetsizlikle karşı karşıya kaldı. Birey için karşılaştırma sevimsiz bir olgu halini aldı, çünkü kimse (maddi itibar mücadelesinde) kendini gönül rahatlığıyla, rakiplerinin üstünde görememeye başladı. Bu durumun doğasından ötürü, bireyin maddi arzularını doyurması giderek zorlaştı ve sonuç olarak ortalama veya genel bir maddi istek söz konusu olamamaya başladı. Topluluğun maddi varlığı ne kadar eşit, adil dağıtılmış olursa olsun veya genel varlıkta bir artış da olsa bireyin amacı mal birikiminde bir diğerinin önüne geçmektir.
Veblen'e göre eğer birikim yapma içgüdüsü bazılarının varsaydığı gibi geçinmenin veya fiziksel rahata ermenin kaçınılmaz bir şartı olsaydı, endüstriyel verimde belli bir ilerleme kaydedildiğinde grubun toplu ihtiyaçlarının tatmin edilmiş olması gerekirdi. Endüstriyel gelişim devam ettikçe ve belli bazı işleri yapabilenlerin sayısı azaldıkça üst sınıfın egemenliği artar. Eğer efendinin maddi durumu elverişliyse, özel bir hizmetkârlar sınıfının gelişimi, bu kişisel hizmeti kolaylaştırmada ciddi bir önem taşır. Hem topluluktaki tanınmışlığı, hem de özsaygısı için, kendisine hizmet etmeye hazır olan, yan işleri bulunmayan bu özel işçileri emrine amade etmesi an meselesidir, çünkü bu hizmetkârları, yaptıkları işten çok efendilerinin gösteriş yapmasında faydalıdırlar. Sadece bu gösteriş için elde tutulmadıkları sürece, efendilerinin üstünlük hazzı yaşamasını da sağlarlar. Böylece üretici emekçilerle kişisel hizmetçiler arasındaki farklılaşma giderek artar. Sadece para kazanma amacıyla çalışmaya başladıklarından, bu kişisel hizmetçiler giderek daha az iş yapma eğilimi kazanmaya ve daha sonra sadece sözde iş yapmaya başlarlar.
Hizmetkârın aylaklığı kendisine ait değildir. Kelimenin tam anlamıyla hizmetçi olduğundan ve aynı zamanda daha düşük bir aylaklık sınıfının üyesi olmadığından, normal olarak onun aylaklığı, efendisinin iyiliğine hizmet etme amacına yönelir. Bu itaat şekli, hizmetkârın duruşunda ve yaşam biçiminde açıkça görülür. Artık yegâne işi sahibine bakmak ve böylece onun geniş miktarda hizmet tüketme yeteneğini kanıtlamak olan bir hizmetkârlar sınıfı ortaya çıkar.
Ekonomik gelişmenin erken aşamalarında sınırsız tüketim, özellikle kaliteli yiyecek tüketimi yani asgari geçinmenin üstündeki her tüketim doğal olarak aylak sınıfla ilgilidir. Yiyecek, içecek, barınak, hizmetler, süsler, elbise ve eğlencenin en iyisini serbestçe tüketir. Kıymetli şeylerin gösterişsel tüketimi aylak sınıfın şöhretinin bir aracıdır. Zenginlik elinde toplandıkça bu yöntemle servetini kanıt olarak ortaya koymaya kendi çabaları yeterli gelmeyecektir. Değerli hediyelere, ziyafete ve eğlencelere baş vurularak dost ve rakiplerin yardımı sağlanır. Ziyafet ve balo gibi pahalı eğlencelere bu sonuca hizmet etmek için bilhassa başvurulmuştur. Ev sahibi namına tüketim yaparken aynı anda ev sahibinin tek başına bitiremeyeceği birçok iyi şeylerin tüketilmesine ve ayrıca ev sahibinin nezaket kurallarına olan hakimiyetine şahit olur.
Zenginlik ve bunun gösterilmesinin yanı sıra diğer itibar standartları ve hemen hemen zorunlu kurallar vardır ve bunlardan bazıları temel gösterişsel israfı vurgulamaya ve sınırlamaya çalışır. Gösterim etkinliğini sınayınca aylaklık ve gösterişsel tüketimin başlangıçta maddi rekabet sahasını kendi aralarında eşit şekilde böldüğünü görebiliriz. Ekonomik gelişim ilerledikçe ve toplum büyüdükçe önce yer kazanan aylaklığın sonradan modası geçerken gösterişsel tüketim hem somut hem de göreceli olarak tüm erişilebilir ürünleri emip yaşamak için ancak yeterli olanlar haricinde hiçbir şey bırakmadan önem kazanır.
Kaynak : Thorstein Veblen - Aylak Sınıfın Teorisi (Babil Yayınları, 2005)
Görseldeki Film : Great Gatsby (2013)
Yorum Bırakın