Sinema tutkunlarının aklına kazıdığı şöyle bir söz vardır; ''Altın Küre'yi alan Oscar'ı evine götürür'' . Evet bu söz istatistlik olarak da geçerli. Büyük oranda Altın Küre'ye aday olmuş yada kazanmış filmler,oyuncular,yönetmenler Oscar'ın da habercisi ve büyük favorisi olarak görülür. Benim gibi her gün bir film izlemeliyim hayalindeki insanlar için de bu söz adeta bir gerçek edebi sanattır sanki.

Bu sabaha karşı 78. Altın Küre ödülleri sahiplerini buldu ve tabi ki üstünde çokça hemfikir olduğumuz veya ayrı saflara düştüğümüz birçok kazanan isim ve yapım gördük. Sonuçta herkesin fikri görüşü ve tarzı öznel olduğu için ben kendi adıma her ödüle saygılı yaklaşıyorum bir yerden de anlamaya çalışarak. Neredeyse aday yapımların %90 lık kısmını izlediğimi düşünürsem en azından böyle bir hakka sahip olduğumu düşündüm.

Ama benim düşüncem uzun zamandır kafamda olan bir şey ve bu beni rahatsız ediyor. Örnek olarak en sevdiğim filmlerden biri Christopher Nolan'a ait The Dark Knight ve pek tabi ki en sevdiğim oyunculardan biri de Heath Ledger. Mükemmel bir Joker performansı harika bir oyunculuk. 1989 yapımı Batman Dönüyor da harika bir performansı olan Jack Nicholson (Joker) ı adeta sürklase ediyor. Buraya kadar her şey harika.

Heath Ledger'ın ölümü herkesi şok etmişti sonuçta başarılırı inanılmaz yetenekli bir oyuncu ve dahası henüz 30 yaşında genç bir insan... The Dark Knight harika bir gişe ve başarı öyküsü yakalamış rahmetli Heath Ledger Oscar ödüllerinde en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında ödülü kazanmıştı,öldükten sonra...

Öldükten sonra hayat var mı gibi felsefi yada bilimsel açıklama gerektiren sorular sormayacağım ama bu insanlar bizim hayatımıza dokunup etkileyen karakterler yaratıyor. Öldükten sonra onurlandırılması hatırlanması belgesel yada edebi yazınların yayınlanması harika bir olay fakat akıllarda ki soru eğer ölmeseydi Oscar'ı alır mıydı? Bence almalıydı ama yine bence aday bile gösterilmeyecekti.

Diğer örnek rahmetl Peter Finch tabi ki bu örnekte ahkam kesecek biri değilim sonuçta filmi 2010'lu zamanlarda üniversite yıllarımda izledim ve o zamanın şartlarını yapımısını film dünyasını anlamam imkansız ama o da öldükten sonra en iyi erkek oyuncu dalında Oscar heykelini kucaklamış oldu... Tabi ki 1976 yılı Altın Küre yi de kazandı pek beni şaşırtmayan bir bilgi olmuştu bu.

Takvim yapraklarını baya hızlı bir şekilde atlayıp günümüze geldiğimizde 2020 yılının bir felaket yılı olduğunu söylememe gerek yok sadece korona virüsü yeterli sanırım ama bizden aldıkları insanlar açısından da baya baya felaket bir sene oldu. Kobe Bryant,Maradona,Sean Connery,Timur Selçuk,Haldun Boysan, Jale Aylanç ... ilk aklıma gelen isimler. Belki de benim için en önemli film karakterlerinden birine hayat vermiş Chadwick Boseman. Favori spor filmlerinden 42 de ABD beyzbol liginin ilk siyahi oyuncusunu (Jackie Robinson) canlandırmıştı. Tabi onun şöhretini parlatan belki de taçlandıran film Marvel yapımı Black Panther di.

Chadwick Boseman harika bir insan mükemmel bir karakter ama o da çok erken bir yaşta aramızdan ayrıldı. O'nun son performansı ise  Ma Rainey: Black Bottom olmuştu. Film ile ilgili kısa yorumum ise güzel bir yapım ama benzerleri arasında sadece orta seviye şeklinde olmuştu. Rahmetli Chadwick Boseman bu filmde ki performansı ile Altın Küre de en iyi yardımcı erkek oyuncu adaylığı kazandı ve evet yine öldükten sonra bu ödülü kazanmış oldu.

Amerikan sineması sözüm sana gibi efsane bir çıkış yapmak isterdim ama böyle bir unvana sahip değilim sadece izleyiciyim. Filmde ki performansı evet iyiydi ama ödülü kazanacak kadar mı bence hayır. Evet yine bence Chadwick Boseman şu an hayatta olsaydı o performansıyla bu ödüle aday bile olmayacaktı.

Ölümden sonra hayat var mı bilmiyorum ama kesin olarak bildiğim bir şey var sanırım ölümden sonra ödül var. Yaşarken onurlandıramadığımız insanların anısına verdiğimiz değeri hala 1 Amerikan doları olarak belirlenmiş heykelcikler.