Düşman mimari, mimari ve tasarımın birleştirici değil sınır koyucu ve yönlendirici noktalarına odaklanan bir alan. Dünyanın mimarlık açısından en zengin şehirlerinin kimi mahallelerinde dahi düşman mimari örneklerine rastlanabiliyor. Bu kategoriye giren tasarımlar etik açıdan hala tartışılırken sosyologların da bunların toplumlar üzerindeki etkileri üzerinde endişeleri var.
Düşman Mimari Bir İhtiyaç Mı?
Düşman mimari (ya da İngilizce yaygın adı ile ‘hostile architecture’) adından da anlaşılacağı üzere insanların pek sıcak yaklaşmadığı bir alan. Düşman mimari uygulamalarının kimi noktalarda tedbir (!) sınırını aşıp insanlık dışı tavırlara dönüşmesinin de itibarını olumlu anlamda etkilediği söylenemez.
Peki, bu kavram neden hayatımızda?
Düşman mimari uygulamalarını savunanlar (çoğunlukla bu uygulamaları yaptıranlar ya da bunların sağladığı güvenli alanlarda yaşayanlar) bunların tedbir amaçlı olduğunu söyleyeceklerdir. Sahiden de düşman mimari tasarımlarının bir kısmı suç oranlarının yüksek olduğu bölgelerde yasa dışı eylemleri engellemek için uygulanmaya başlamış olabilir. Yine de bu, tasarım etiği açısından söz konusu uygulamaları haklı çıkarmaz. Aksine, söz konusu ülkedeki (dünyanın herhangi bir yeri olabilir) işleyişin bozukluğuna işaret eder. Zira yasa dışı eylemleri yasal yaptırımlarla değil kitleleri kontrol etmesini umduğunuz kentsel tasarım örnekleri ile engellemeye çalışıyorsanız belli ki burada çok daha temel bir sorun söz konusudur.
Tasarım ihtiyaçtan doğar. Eğer bir bölgede suç önleme ihtiyacı varsa tekil tasarımların bu duruma çözüm olacağını düşünmek oldukça iyimser (ya da asıl problemi görmezden gelen) bir yaklaşım olacaktır. Aynı şekilde evsiz insanları şehrin belli bölgelerinden uzaklaştırmak için tek kişilik banklar ya da sivri uçlu köprü altları inşa etmek de kalıcı çözüm değildir. Aksine, sistemde asıl mağdur olan taraf bu tasarımlar aracılığı ile toplumdan iyice soyutlanacaktır.
Kitle Kontrol Mekanizması
Düşman mimari yalnızca yasa dışı eylemleri önleme motivasyonu ile de hareket etmez. Amacı daha çok ‘yönlendirmek’tir. Herhangi bir şekilde toplumda görülmemesi gerektiği düşünülen kişiler ya da davranışlar kolaylıkla bu karanlık tasarımların hedefi aline gelebilirler. Bahsi geçen düşmanca tasarım örneklerinin çoğunlukla kentsel mobilyalar ya da uygulamalar olduğu düşünülürse işin ciddiyeti kavranabilir.
Zira parklardaki banklar ya da devlet malı olan bir köprü altındaki uygulamanın arkasında da bizzat devletin kendisi vardır. Yani geniş açıdan bakıldığında tüm bu tasarımlar devletin kendince uygun gördüğü davranışlara toplumu itme yollarından biridir.
Bu noktada düşmanca mimari örneklerinin yalnızca hükümetlerden çıkmadığını da belirtmek gerekir. Kimi özel işletmeler de marka değerlerini düşürmemek ya da vitrinlerinin önünde evsiz insanların uyumasını önlemek için bu tarz örneklere başvurmaktadır.
Bir bankanın evsiz insanların bina girişinde uyumasını engellemek için yaptığı uygulama
Evsizler ve gençler genelde düşman mimari uygulamalarının hedef gruplarıdırlar. Bu tasarımlar evsizleri belli bölgelerden uzak tutmayı, grafiyi ya da kaykay kullanan gençleri engellemeyi hatta hayvanları uzak tutmayı bile amaçlıyor olabilirler.
Düşman mimari kontrol etme olgusuna o kadar odaklanmıştır ki kimi zaman doğayı dahi kontrol altına almak ister. Kuşları belli yerlerden uzaklaştırmak için yapılmış birçok acımasız uygulama vardır. Yukarıdaki örnek bunlardan yalnızca biri.
Dünya üzerinde bu tarz etik olmayan uygulamaların sayısı çok fazladır. Ancak Londra Camden örneği bunların arasında ün kazanmıştır. Camden semtinde yer alan kütlesel banklar, kir püskürtücü özelliğe sahiptir. Kir gibi boya da bunların üstüne tutunamaz. Böylece grafiti gibi sokak sanatı örnekleri sergilenemez. Aynı şekilde banklar o kadar pürüzsüzdür ki kaykay ya da paten ile bunların üstünde herhangi bir gösteri yapmak imkansızdır.
Düşman mimarinin tedbir ile hayata müdahale arasındaki çizgiyi aştığı burada rahatça görülebilir. Sokağın kirinden etkilenmeyen ve vandalizme karşı hasar görmeyen kent mobilyaları bir yere kadar kabul edilebilir diyelim. Ancak birkaç gencin sokak gösterisi yaparken bu bankları kullanması da belli ki Camden yetkilileri için korkutucudur. Burada istenmeyen sahiden sokak gösterileri midir yoksa bunları takip eden topluluklar ve beraberinde gelecek sokak kültürü müdür?
İngiltere Camden'da yer alan kötü şöhretli bank
Sosyolojik Etkiler
Kitleleri yönlendirmek amacı taşıyan tüm bu uygulamaların etik yanı bir yana, sosyologlar olayın toplumsal boyutu konusunda endişe duyuyorlar. Zira yanlış ellerde tüm bunların ayrıştırıcı elemanlara dönüşmesi riski var.
Düşman tasarıma örnek sayılabilecek birçok uygulama aynı zamanda kişiler arasındaki etkileşimi kısıtlıyor. Adeta araya görünmez bir duvar örüyorlar. Örnek vermek gerekirse yapılan araştırmalar, kamusal alanlarda bulunan bankların bireyleri iletişime daha açık hale getirdiğini gösteriyor. Ancak bunların arasına kolçaklar yerleştirmek hala daha bir başkası ile yan yana oturuyor olunmasına rağmen iletişimi kısıtlıyor.
Arasına kolçak koyulmuş, kıvrımlı yüzeye sahip, dairesel ya da çok sert materyallerden yapılmış banklar, fazla eğimli otobüs durağı oturakları ve daha birçok örnek düşmanca tasarımlara örnek verilebilir.
Evsizlere yönelik uygulamalar da kimi örneklerde şehrin belli bir bölgesinde yoğunlaşıyor. Evsiz insanların belirli bir bölgeden tamamen sürülmesi ile başka bir noktada toplanmaya, gettolaşmaya yol açabiliyor. Toplum içinde farklı sosyal sınıfların oluşması ve bunların birbirlerine karşı açıktan ya da gizli kin beslemesi ise elbette kimsenin istemeyeceği korkunç bir sonuç.
Yorum Bırakın