Eskiden Olsa

Eskiden Olsa
  • 2
    0
    0
    1
  • Dudağımdan dökülen her cümlenin kaçınılmaz yol arkadaşı, eskiden olsa. O soğuk rüzgarlar yüzümü okşadığı sıra bir sonbahar gecesi cebime bu iki kelimeyi bırakıp kaçtılar. Ne rüzgarlardan bir daha haber alabildim, ne de kendimden. Hiçbir şey beni yıkamaz diye haykırdım yığılıp kaldığım kaldırım taşından, uzanmayacak ellerden medet umdum. Fakat bir daha hiç rüzgâr esmedi. Israrla çiçekler ekmeye çalışsam da o kaldırım kenarında hiçbir şey filizlenmedi. Ne çiçeklerim ne de hayallerim. Satacak hayalim de kalmadığında beni yaşatacak son umudu aradım ceplerimde, şimdi burada debelenmekte ve kaldırımlarımı seni düşünerek renklendirmekteyim.

    Halbuki kabullenmesi ne zordu, ben hiç derdimi yazma ihtiyacı gütmemiştim. Yokluğunla aramdaki en büyük gerginlik de buydu. Çünkü eskiden olsa sağ elin yanağıma değdiği an yüzümü eline bırakıverirdim. Tek kelime etmek gerekmezdi ya o saniyeden sonra, derdim var desem ellerin gücenirdi.

    Uzun zaman olmuştu insanın içini acıtan duygularla arama mesafe koyalı, bana değmeleri imkansızdı. Başta romanlarda anlatığıldığı gibi oluyor sandım, sevgidendir dedim. Aradan sen çıkınca anladım o mesafenin sen olduğunu. Ardından kalbim paramparça olduğu sıra telaşla toparlamaya uğraşırken farkına vardım, telaşım kalbim değil seni bir bütün tutmak uğrunaydı. Zamanla yörüngeme giremeyen tüm o duygular acınası bir alışkanlığa dönüştü, seni tüm alışkanlıkların dışına koymak için verdiğim savaşta yine sana yenileceğimi bilemedim.

    Eskiden olsa, ayın geceleri dünyayı aydınlatan güneş olduğunu düşünüp, karanlığın içindeki pürüssüz aydınlığın penceremizden içeri girmesini beklerdik. Şimdi her sabaha güneşin batacağını bilmenin korkusuyla uyanıyorum. Artık karanlıktan çok korkuyorum.

    Sevgiyle büyüttüğümüz çiçeklere şimdi verebilecek bir tek yalnızlığım kaldı, bu gidişle onlar da başka sevgiler için solup gidecekler, biliyorum. Zar zor açan çiçeklerin bir gecede solduğunu senden öğrendim.

    Kalemim titreyen ellerimden düşeyazdığında acıların en büyüğüyle yüzleşiyorum, öyle yaptığımı sanıyorum. Eskiden olsa benden bile büyük olan bu sevgiyi dile getirebilmek çabasıyla yazardım, sayfalarca, kitaplarca. Şimdi hepsini kendimle beraber evin ışık görmeyen raflarına kaldırıp bu kaldırımdan sana yazıyorum. Mızmız bir çocuk gibi gidişini reddettiğim zamanları düşünüyorum, nasıl da sindirdim zaten hiç var olmadığını. Senden geriye tek kalan yüreğimde zaman zaman yayılan bu aşağılık sancı. Bir gününde bile olsa bununla başa çıkmanı yine de istemezdim. Soyutlanıyorum her seferinde, bu dünyaya ait olduğum konusunda şüpheye düşüyorum. Yüreğimden başlayıp bugünüme kadar her anıma yayılıyor avuçlarımda kalan tek şey. Artık ellerimden bu acıyı sıkı sıkı tutmaktan başka hiçbir şey gelmiyor. Tüm çaresizliğimle bekliyorum o rüzgarların tekrardan tenime değip geçişini. Beni sen değil, seni beklemek çürütmeye başlıyor bir süre sonra. Sonra, sonra bir anda her şey başına kalın harflerle yazılmış bir “eskiden olsa” alıyor.

    Eskiden olsa, ben eskiden olsa demezdim.

    Yağmur Polat


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.