Dünden Bugüne: Vampir Kavramı

Dünden Bugüne: Vampir Kavramı
  • 6
    0
    0
    1
  • “Ben sizin ölmenizi istemiyorum, bana dönüşmenizi istiyorum ! Benim gibi kalpsiz, vicdansız biri olmanızı, sevdiklerinizin bedenleri ve ruhları ile beslenmenizi istiyorum. Tıpkı benim gibi cennetin kapıları sizin de yüzünüze kapanacak, ve bir daha açılmayacak..”

    (Bram Stoker, Dracula)

    Vampirler, gözümüzde canlanan formları ile güneş ışığında barınamayan, soluk tenli, sivri dişlere sahip ve insan kanı ile beslenen doğaüstü varlıklardır.

    Bu formdan yola çıktığımızda doğaüstü olarak tasvir edilen ve gerçekliği muamma olarak kalan bir karakterin neden yıllar boyu insanlar için merak konusu olduğu tartışmaya açıktır. Fakat bu merak yıllardır süren dedikoduları ve araştırmaları beraberinde getirmiştir.

    İnanışın çıkış noktası Babillere ve kutsal kitaplara kadar dayansa da güçlenme noktası Orta Çağ demek yanlış olmaz. 1130 doğumlu Orta Çağ yazarı Walter Map, William of Newburg ile beraber ilk İngiliz vampir hikayelerini kaydetmiştir. Map’e göre bir vampir bütün bir köyün kanını emdikten sonra sağ kalan son kişi tarafından öldürülmüştür.

    İbranilerin inancında adı geçen “Lilith” ise her ne kadar bu kitapta anılmış olsa dahi Babil kültüründeki betimlemeye daha çok uyum sağlamaktadır. Lilith’in Adem’in Havva’dan önceki karısı olduğu ve Adem’e itaat etmek istemediği için şeytanın tarafına geçtiği söylenir.

    Tarihte, Hint kadınları, geceleri vampirlerin onlara saldırdığını iddia etmiştir. Bu da bize vampirlerin evrensel boyutta bir mitolojik canlı olduğunu bir kere daha kanıtlar.

    Bilim insanlarınca vampir tasviri, acıyı en az düzeyde hisseden, farklı göz renklerine sahip, vücudunda çürümeler başlamış bir insan bedeni olarak anlatılmıştır. Fakat önemli olan noktalardan biri, vampirlerin güneş ışığına çıkamadıkları efsanesi tamamen Nosferatu’dan sonra ortaya çıkmıştır.

    Tarihin en büyük korku romanlarından ve vampir efsanelerinin ilk kez profesyonelce bir araya getirilişi olan Bram Stoker’ın Dracula kitabı hakkında konuşmadan geçen bir vampir yazısı elbette mümkün değildir. Bugüne kadar bir çok filme uyarlanan Stoker’ın eseri günümüzde hala vampirliğin en önemli el kitaplarından bir tanesidir.

     

    Bram Stoker’ın Dracula’sından uyarlanan Nosferatu, Alman yapımı dışavurumcu bir korku filmidir. Beyaz perdedeki vampirlerin ilk adımlarından bir tanesidir. Fakat Dracula’ya nazaran Nosferatu’da Kont Orlok’u izleriz.
    Bram Stoker ile birlikte tarih boyunca pek çok vampir tipi ortaya atılmaya başlandı. Nosferatu ile çeşitlenmeye başlayan bu form günümüzde animasyon karakterlerinden, romantik komedilere kadar malzeme olarak kullanılmaya başlandı. Günümüzde popüler olan gençlik romanı ve film serisi “Alacakaranlık Efsanesi” vampir kavramını korkutucu bir canlı olmaktan sıyırıp “karizmatik, dostane ve kahraman” minvalinde yeni kalıplara sokmuştur.

    Fakat vampirler her zaman için bir roman karakteri, beyaz perde filmi veya korkunç bir inanış değildir. Günümüzde hala gizemini korumakta olan tarihe adını vampir olarak yazdırmış birden çok insan vardır. Bunların en bilinenleri Kazıklı Voyvoda olarak da bilinen III. Vlad ve Elizabeth Bathory’dir.

    III. Vlad tahtta bulunduğu süre boyunca, insanlara pek çok eziyet yapması ile nam salmıştır. Öyle ki Vlad, tahta geçer geçmez yoksul insanları bir araya getirerek yemek vermiştir. Yemeğin ardından çağırdığı herkesi yakarak öldürmüştür. Kaynaklara göre bu süre boyunca 40 ile 100 bin arası insan öldürtmüştür. En önemli özelliklerinden birisi insanları kazıklara geçirerek katletmesiydi. Ölümünde kafası kesilerek Osmanlı’ya gönderilmiş ve vücudunun geri kalanı da Snagov’da manastıra gömülmüştür. Vlad’ın ölümünden yıllar sonra mezarı açıldığında mezarında olmadığı belirtilmiştir.

    Bathory ise tarihte “Kanlı Kontes” olarak anılmaktadır. Eşini kaybetmesinin ardından büyücülük ve çeşitli hayvanların katledildiği ayinlere katılmıştır. Kendisi 40 yaşına geldiğinde yaşlandığını hissetmeye ve genç kızların kanının onu gençleştireceğine inanmaya başladı. Buna ilk inanışı hizmetçisine tokat atması ve o tokattan akan kanın eline değmesiyle gençleştiğini hissetmesiyle başladı. O andan sonra o kızın tüm kanını küvete doldurttu ve duş aldı. Bu sadece başlangıçtı.

    Bathory, 612 bakire kızı kaçırtmış ve bu kızlara tepesinden asılı bir kafeste işkence yaptıktan sonra kafesten akan kanlarla ise duş almıştır. Yaptıkları anlaşıldıktan sonra kapatıldığı hücrede ölmüştür. Bathory ve III. Vlad, Stoker’ın romanının en büyük esin kaynakları olarak bilinir.

    Bilime göre, bu tamamen bir hastalıktan ortaya çıkarılan dedikodudan ibarettir. Kaliforniya Üniversitesi araştırmacısı Wayne Tikkanen’e göre bu Porfiria hastalığından başka bir şey değildir.

    “Hastada anormal kıllanma görülür. Dudaklar kuruyup çekildiği için dişler ortaya çıkar. Hasta çok acı çeker. Sonunda çıldırır.”

    Fakat bugüne kadar kayıtlı sadece 200 vaka vardır. 200 kadar az bir vaka sayısının bu kadar büyük bir efsaneye yol açıp açamayacağı da tartışma konularından bir tanesidir.

    Buradan yola çıkacak olursak vampirlik, büyük bir oranda insan hayal gücünün eseri olmakla beraber yılımızda hala gizemi çözülememiş durumlardan bir tanesi olma özelliğini taşır. Kimisi varlıklarına derin bir inanç duyarken büyük bir kısım da şiddetle reddeder. Burada üzerine düşünülmesi gereken en büyük nokta, var olduklarına inanılan ve insanlara nazaran çok güçlü olan bu varlıkların neden bugün hala kendilerini göstermedikleridir. Bu sorgulamaları önümüzdeki birkaç yıl daha yapacağımızın eminliği ile beraber yazar ve araştırmacı Rosemary Ellen Guiley’in alıntısı ile yazıma son veriyorum.

    “Vampir efsanelerinin tümü asılsızdır. Vampir tanımı kişiden kişiye değişse de, insanlar genellikle filmlerden veya kitaplardan etkileniyorlar. Ortada hep ölümsüz, fiziksel ve cinsel yönden çok güçlü, yapmacık, geceleri yaşayan ve doğaüstü güçlere sahip olan yaratığın olduğu varsayılıyor. Bu saçma inançlara göre bir vampir, kötülük doludur. Yaşayan insanların kanlarını emerek yaşamını sürdürür. Oysa bu doğaüstülük ve ölümsüzlük için işe yaramaz. Sonuç olarak bütün bunlar efsanedir, hakikatten uzaktır.”

    (Rosemary Ellen Guiley)

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.