Günümüzde hala mücadele ettiğimiz siyah-beyaz, kadın-erkek eşitsizliğinin, 60'lı yıllarda yaşamış Nasa çalışanları Katherine G. Johnson, Dorothy Vaughnan ve Mary Jackson karakterleri üzerinden anlatıldığı filmde yasal olarak herhangi bir eşitsizlik olmamasına rağmen toplumda katmanlı bir tabakalaşmanın mevcut olduğunu görüyoruz. Erkekler kadınlardan üstünken beyazlar da siyahlardan üstün bir konumda. Otobüslerde siyahlar beyazlardan ayrı, otobüsün en arkasına oturmak zorundayken, kütüphaneler de siyahların ve beyazların kütüphanesi olmak üzere ikiye ayrılmış durumda ve ne yazık ki ayrımcılığın görüldüğü alanlar bunlarla da sınırlı değil. Günlük hayattaki eşitsizliğin yanında iş hayatında da mücadele edilmesi gereken ayrımcılıklar söz konusu. Nasa'da siyahlar beyazlardan ayrı depo gibi bir binada çalışmakta ve aynı zamanda da erkek egemen bir ortam bulunmakta, kadınların giyimleri, davranışları kontrol edilmekte.
Filmde gördüğümüz bu tabakalaşma Katherine'in beyazların binasında çalışmaya başlamasından sonra aralarındaki tek siyahi kadın olarak çektiği zorluklar sonucunda isyan etmesi üzerine biraz da olsa yıkılmaya başlıyor ve filmin sonunda da üç kadın karakter verdikleri mücadeleyi kazanıyor; Mary mühendis olmak amacıyla sadece beyaz erkeklerin gidebildiği üniversiteye gidebilmek için mahkemeye başvuruyor ve mahkeme izniyle üniversiteye başlayıp mühendis oluyor, amirliğin sorumluluğunu üstlenen ancak sırf siyahi kadın olması nedeniyle bu unvana sahip olamayan Dorothy hak ettiği amir unvanına sahip oluyor ve Katherine ise uzay çalışmalarında çok önemli hesaplamalar yapmaya devam ediyor ayrıca önceden kendi raporlarında adının geçmesine izin verilmediği halde artık raporlarında kendi adına da yer veriliyor.
Gerçek bir hikayeyi anlatan bu filmde görüyoruz ki aslında ideolojik bir problem olan siyah-beyaz, kadın-erkek eşitsizliği yüzünden insanlar yaşamları boyunca nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar ancak mücadele ederek haklarını elde edebiliyorlar. Ne yazık ki bu toplumsal tabakalaşma geçmişte olduğu kadar günümüzde de halen mevcut. Unutmamamız gereken bir nokta var ki o da tabakalaşmanın kişisel değil toplumsal bir sorun olması. Bu nedenle sadece bir kişinin, maruz kaldığı ayrımcılıktan kurtulmasıyla toplumdaki eşitsizlik son bulmaz, bunun için herkesin birlikte bu savaşı verip kendi hakları kadar birbirlerinin de haklarını koruyarak tabakalaşmaya karşı mücadele etmesi gerekir.
Yorum Bırakın