Kendi Kendine Öğrenmek

Kendi Kendine Öğrenmek
  • 9
    0
    0
    0
  •  

    ''En yüksek uçurumlardan düşerken öğrenirsin uçmayı.'' -Nietzche

     

    Her birimiz birbirinden farklı hayatlara sahibiz. Kimimiz çok daha şanslı, kimimiz ise şanssız, çünkü doğduğumuz yeri, ailemizi biz seçemiyoruz. Bir şeylerin farkındalığına varana dek yalnız bırakılmış birçok çocuktan biriyiz. Kendi kendimize bir şeyleri öğrenmek ise hiç kolay olmuyor. Öğrenmekten kastım hayata dair her şey. Çünkü hayat matematik, fen, tarih bilmekten çok daha fazla şeyi bilmemiz gerektiği bir yer. Duygular, düşünceler, insanlar, ilişkiler… yaşamın kendisi. Gözden kaçırdığımız her şey hayatlarımızı anlamlı kılmak için çok önemli ama kimse bize bunu öğretmiyor. Aslına bakarsanız öğretemez de ama birilerinin yanınızda olduğunu bilmek yalnız olmadığımızı bize hissettirir ve bu birçok şeyi kolaylaştırır.

    Kendi kendine öğrenmek, tek başına bisiklete binmek gibi. Hiçbir fikrin yok; nasıl binilir, dengede nasıl durulur, nasıl ilerlenir, hiçbir şey bilmiyorsun ama öğreneceksin ya biniyorsun ve biner binmez düşüyorsun. Dizin kanıyor ama yara ne demek bilmiyorsun ki, canın acıyor ama ne anlama geliyor bir fikrin yok. Umursamayıp yeniden biniyorsun bisiklete ve yeniden düşüyorsun, aynı yerin yarasını daha da derinleştiriyorsun, canın çok daha fazla acıyor. Bir şeyler yapman gerektiğini fark ediyorsun, temizliyorsun yaranı. Artık öğrendin kanayan yara öylece bırakılmaz, temizlenmeli.

    Yeniden bisiklete biniyorsun, bir pedal ileri ve yine yerdesin. Dizin yine aynı yerden kanıyor. Ee hani temizlemiştin? Geçmişti yaran? Geçmemiş işte, sadece temizlemek yetmiyormuş. Bu sefer yaranın olduğu yeri hem temizleyip hem de sarıyorsun ve yeniden deniyor yeniden düşüyorsun ama yanmıyor canın eskisi kadar, çünkü sardın yaranı, geçti fakat o sargı hep orada durmayacak ya açıyorsun sargını ve yeniden deniyorsun. Yeniden düştüğünde yine aynı yerden kanıyorsun, bu sefer daha çok yanıyor canın. Sarmıştın, geçmişti yaran? Geçmemiş. O kadar kolay geçmezmiş, zaman alırmış. Bu sefer de bunu öğreniyorsun. 

    Daha uzun tutuyorsun sargıyı, geçer diye düşündüğün acının üzerini kapıyorsun sadece ama bilmiyorsun bunu. Zaman geçiyor, yeniden açıyorsun sargıyı. Kabuk bağlamış yaran, seviniyorsun, çünkü geçmiş işte kanamıyor artık fakat kabuk rahatsız ediyor bu sefer de. Yavaşça kaldırıyorsun kabuğu ve yaran yeniden açılıyor, yeniden kanıyor. Bu sefer de bunu öğreniyorsun; bir yara kabuk bağladı diye geçmezmiş. Yine yeniden her şeyi baştan yapıyorsun, sürekli öğrendiklerini tekrarlayarak üzerine ekleyerek devam ediyorsun. Zaman geçiyor, ne sargı kalmış ne de kabuk. Kendiliğinden düşmüş zamanla ama bu sefer de izi kalmış. Yine de mutlusun çünkü artık yara yok.

    Artık bisiklete binmeyi de öğrenmiş sayılırsın, bir daha düşmem sanıyorsun ama yine düşüyorsun. Temizlediğin, sardığın, kabuk bağlayan iyileşen yaran yine aynı yerinden darbe alıyor. Yeni bir şey daha öğreniyorsun, ‘’Artık tamam, öğrendim.’’ dediğin noktada da düşebileceğini fark ediyorsun. Yaran geçiyor, izi kalıyor onunla yaşamayı öğreniyorsun ve her an yeniden aynı yerinden darbe alacağını bilerek yaşamaya başlıyorsun.

    Tüm bunları öğrendiğinde artık her şeye hazırlıklı olduğunda ise bisiklete binme hevesin kalmıyor. İstemiyorsun öğrenmek, yeni bir şey istiyorsun, sil baştan aynı şeyleri yaşayacağını bilmeden. Kendi kendine öğrenmek ‘’Düşe kalka’’ deyiminin karşılığı tam olarak. Kimse bize bir şeyleri anlatarak öğretemez ama en azından ne yaşayacağımızı, neyle karşılaşacağımızı, nasıl öğreneceğimizi öğretebilir…

    Bu yazıyı yazmamın sebebi ‘’hayatta yalnız hissetmek’’ değil. Birçoğumuz bir yaşa kadar birlikte yaşadığımız ailelerden özveri görmeden büyüyoruz. Farklı çağlar atlatıyoruz, ergenlik dönemlerinden geçiyor, yoğun psikolojik sorunlarla baş ediyoruz. Ediyoruz da aslında biz de farkında değiliz ne yaşadığımızın. Kimse de bizi görmüyor, duymuyor. ‘’Ne hissediyorsun?’’ diye sormuyor hiç kimse. Mutlu musun, üzgün müsün? Senin derdin ne önemsenmiyor. Sadece yasaklar koyarak, ‘’Aman başına bir şey gelmesin.’’ sözleriyle çocuklarını büyüten aileler çok iyi ebeveyn olduklarını düşünüyor. Oysa en büyük acıyı kendilerinin yaşattıklarını fark etmeden, zaten başına neler geldiğini görmeden, kaç kere düşüp kalktığını, ‘’Biz olmazsak günün birinde…’’ ile başlayan cümlelerinde çocuklarını onların olmadığı bir dünyaya aslında hiç hazırlamadıklarını bilmeden yaşıyorlar.

    Sonra büyüyoruz. Yaş almayı büyümek zannediyoruz. Bazılarımız yaşadıklarını tartıp biçip farkındalığını yükseltip güçlü bir şekilde yoluna devam edebiliyor. Bazılarımız sadece üzerini sarıyor ve o sargıyı hiç kaldırmıyor, havasız kalan yaranın günün birinde ne hale geleceğini bilmeden. Bazılarımız ise büyüyemiyor, yaralarında boğuluyor…

    Kendi kendine öğrenmek hiç kolay bir iş değil. Aldığın onca yarayı sarmak, üzerine ekleyip öğrenmeye devam etmek ve aynı kısır döngüyü yeniden yaşamak hiç kolay değil. Tüm bunların arasında mutluluğu bulmak, yaşama amacını keşfetmek çok çok zor. Varoluşsal sancılar içerisinde kaçımız kıvranıyor da kimse görmüyor? ya da kaçımız tüm bunları göz ardı edip mutluymuş, her şey yolundaymış gibi devam ediyor?

    Bu kadar zor olmamalıydı yaşamak. Hele de her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünen biriyseniz… Geçmiş olsun sevgili okur J Yine de önemli olan şey yara almamak değil, yaralarımızla yaşamayı öğrenmek. Zaman alacak, zaman almasına izin vermemiz gerekiyor. En değerli varlığımızdan kendimiz için ödün vermemiz gerekiyor. Eğer zamanın ilaç olmasına izin vermezsek yaralarımız ilk gün ki gibi kanamaya devam edecek…

    Son olarak sevgili okur, kimse kimsenin yaralarını sarmak mecburiyetinde de değil. Bunu da yalnızca kendimiz yapabiliriz. Sadece hislerimizle birbirimize destek olabiliriz. Kendi yaramızı önemserken bir başkasının yarası olmamak dileğiyle…

    ‘’ Şimdi birer birer öğrendiğim parmak uçlarıma konan kırıklar, ruhumun üzerine sayfa sayfa döküyordu ezberlediğim tüm operaları, senfonileri. Benim ise avuçlarımın içinde yalnızlık vardı.’’

    - Ceren Kenar


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.