Varoluşçu Psikoterapi Kitabının İncelemesi

Varoluşçu Psikoterapi Kitabının İncelemesi
  • 6
    0
    1
    1
  •                                                                                      Varoluşçu Terapide – Ölüm

                   Irvın Yalom Varoluş Kaygısında içiresinde insanların en büyük anksiyete kaynağının Ölüm olduğunu söyler. Kitabını oluşturduğu 4 bölümünden ilki olan Ölümle başlar.

                   Ölüm, insanoğlunun yaratılış gayesidir. Ölüm, korkudur. Ölüm; yüzdeki tebessümün, atan kalbin son bulmasıdır, yaşamın, gençliğin, neşenin, umudun, enerjinin sonudur. Ölüm olmasaydı yaşam olur muydu? Ölüm, yaşamamızın bir sebebidir. Ölüm sonsuzluğa ilk adımdır(ahiret inancı taşıyan herkes için). İnsanoğlu dünyaya adım attığı ilk günden bugüne kadar ölümden korkmuş ondan kurtulmak için sihirler, büyüler, ilaçlar, panzehirler akla mantığa sığmayacak tekniklerle kendilerini avutmuşlardır. İnsanoğlu efsaneler yaratmış sonsuzluk içinde yaşayan güçlü, kuvvetli, yaşlanmayan varlıklar yaratmışlardır. Yaratılan bu efsaneler insanların geleceğe karşı bir umudu olmuştur. Efsaneler aslında ölümlü olmanın çaresizliğini bastırmanın bir yöntemiydi.

                   Ölüm, insanoğlunun anne rahmine düşüp yaşam sinyali verdiği andan gözlerini yaşama yumarken verdiği son nefese kadar peşindedir, ayrılmaz.  Bilinçli olarak ne kadar ölümü düşünürüz? Ölüm oysaki her an yanımızda olmasına karşın bizler onu bilincimizin derin sularına gömeriz bir gün yüzeye çıkana dek. Ölümü düşünmemek bizleri dünyanın stresine, kaygısına sokar. Bencilce hırslar, hedefler, amaçlar ve düşünceler için kendimizi tüketiriz, ölüm korkusundan kurtulmak için. Büyük bir ikramiye için hayal kurarız, lüks bir araba almak, sonsuza kadar yaşamayı hayal ettiğin manzaralı evler almak, yoğun çalışma hayatı sonrasında güzel ve rahat bir emeklilik için çılgınca kendimizi paralarız, iş hayatımızda yükselmek için rakiplerle amansız mücadele veririz kalp kırar, rakibimizi incitir, parçalamak için plan ve programlar yaparız. Dünya hedefler için eşimizin, dostumuzun, ebeveynlerimizin ve çocuklarımızın kıymetini değerini bilmeyiz.

                   Ölümden neden korkarız? Ölüm korkusu her zaman ve her yerde bulunur ve o kadar büyüktür ki hayat enerjisinin büyük bir bölümünü ölüm inkârına harcanır. Ölüm bize yaşlılığı anımsatır.(çocuklar için yaşlanan insan ölmeye en yakındır) yaşlanmak istemeyiz uyumak istemeyiz uyku ölüme en yakın eylemdir. Ölümden korkarız çünkü biz unutulacağız. İsmimiz unutulacak. Seni hatırlayan senin ismini söyleyen, mezarına gelen, seninle ilgili anıları anlatan son insan öldüğünde sen de ölmüş olacaksın. Ölümden korkarız çünkü biz olmadan da hayat devam edecektir. Ölümden korkarız çünkü daha güzel hayatı yaşayamayacağımızı düşünürüz. Ölmekten korkarız çünkü bizden sonra insanlar ardımızdan yeterince üzülmeyebilir.

                   Ölüm bize anlam katacaktır. Ölüm bize dünya için değil, başkaları için değil, istemediğimiz yapmak için değil, kendimiz için yapmamız gerektiğini hatırlatır. Ölüm hayatımızın anlamıdır. Ölüm geçmişi düşünmek değildir, geleceği düşünmek değildir ölüm senden şu anı yaşamını ister. Sokaktan geçerken selam vermediğin insanlara selam vermek, beslemeyi ihmal ettiğin sokak hayvanlarına yem bırakmaktır. Pencere kenarında çiçeğine su vermektir. Ölüm kabul etmek bizlerin hayatını daha otantik yaşamamıza neden olacaktır ve hayattan aldığımız zevki arttıracaktır.

                   Irvın Yalom; Hayat ve ölüm birbirine bağımlıdır aynı anda vardırlar birbirlerine ardışık olarak değil ölüm hayatın perdesi ardında sürekli olarak sesini duyurmakta ve yaşantı ve davranış üzerinde etkilidir der.

                   Ölüm; ilk çocuklukla birlikte hayatımıza girmeye başlar. İlk olarak çocuklar ölümle beraber yaşadığı bir tanıdığının yaşamının yitirmesiyle, beslediği bir evcil hayvanı kaybetmesiyle, sokak karşılaştığı bir kaza anında yaşanan kayıplar, son baharda düşen bir yaprak parçası ile çocuk ölümle tanışır. Yetişkinler çocuklarını ölümden korumak ister ve bazen de onları korumak için yalan söyler. Çoğu zaman gerçeği olduğundan farklı göstermeye çalışır. Üstelik çocuklar ölümü bilir ve tanır. Yetişkinler bu tür davranışlarıyla ölümü çocukların gözünde büyütmelerine neden olur.

                   Terapistlerin çocuklar yaptığı çeşitli seanslarda çocukların gözünden ölümü nasıl gördüğüne dair bazı çıkarımlarda bulunmuşlardır. Çocuklar ölümü özellikle betimlemelerle ve benzetmelerle kendilerinin ölümü nasıl tanımladığını anlatmıştır. Ölüm ölen kişinin bir daha uyanmamamısıdır, ölüm yaşlanınca meydana gelmektedir ve çocuklar yaşlanmaktan korkmaktadır. Çocuklar yaşlanmayı durdurma çabasına girmek ister. Anne ve babasından yaşlanmayacaklarına dair sözler almak ister. Ölüm toprağın altında girildiğinde derisi bozulmadan yatmasıdır. Ölüm bir yolculuktur.

                   Ölüme karşı geliştirdiğimiz birçok savunma mekanizmaları arasında en çok kullandığımız inkar, bastırma, yön değiştirme ve yüceltmelerden oluşur. Biz savunma mekanizmalarımızla birleştirdiğimiz anlamlı bütün oluşturduğumuz iki kavramımız vardır;  1- nihai kurtarıcı 2- öznel oluştur. Bazı bireyler kurtarıcıların olağanüstü bir varlık değil dünyevi ya da yüce bir dava olduğunu keşfeder. İnsanoğlu binlerce yıldır ölüm korkularını bu şekilde zapt etmiş ve daha yüce bir figür ya da kişiselleştirmiş bir davanın benimsenmesi uğruna özgürlüklerin hatta hayatlarından vazgeçmişlerdir. Öznel oluşa inanç inkar ile başlar hayat tehdidiyle bağlantılı olan anksiyete ile başa çıkma çabasıdır, fakat aynı zamanda kişinin kendi dokunulmazlığı olan derin inancında bir yansımadır.

                   Irvın Yalom, bugüne kurulmuş birçok kuram kuramın temel felsefesini oluşturmuş kuramcıların ortak noktasının ölüme ya çok az ya da hiç kuramlarında yer vermemiştir. Bunun farkına varan Irvın Yalom bilerek ve isteyerek bunu bu şekilde olduğuna inanmaktadır. Yani birçok kuramının ölümle ilgisini yok denecek kadar az olmasının temel sebebinin ölümle ilgili bilinçsizce-bilinçli bir şekilde bastırmak olduğuna inanmaktadır.

                   Varoluşsal ölüm kaygısı ne demektir? İnsanın ölümle yüzleşmesi veya ölümün kişi için artık belli bir zaman diliminde gerçekleşmesi bekleniyorsa ki Irvın Yalom ’un araştırmaları ve klinik görüşmelerine dayandırdığı görüş artık insan anın tadını çıkarmaya başlamaktadır. Hayatın anlamını aramaya koyulacaktır. Bugüne kadar yapmayı isteyip yapmadığı her şeyi ölümün kişinin hayatına kattığı anlamla birlikte hayattan zevk almaya tat almaya başlamak ister. Geçmişe dair pişmanlıklar, anılara saplanıp kalmalarımız bizlere depresyona sokmaktadır. Geleceğe dair ümitsizliklerimiz düşüncelerimiz bizi kaygıya sokmaktadır. Hayatımızın anlamını taşımak ve hayattın anlamına varmak istiyorsak şu an’ını yaşamalıyız. Hayat şu andır.

                   Ölüm bize o kadar yakındır ki bunu en yakınlarımızın kaybıyla bir mesaj vermek istediğinde bizler bu mesajı çoğu zaman alırız ve hayatın elimizden kaçtığını düşünürüz ve hemen harekete geçerek hayatın anlamını aramaya koyuluruz. Çoğumuz ise bu konuda ölüme karşı duyduğumuz korkuyu bastırma yöntemi ile en derinlere saklamayı deneriz. Ölüme en yakın hissedenler arasında kanser hastaları bulunmaktadır. Yapılan klinik görüşmelerde kanser hastalarının kansere yakalanmadan önce ve yakalandıktan sonra hayatlarıyla ilgili dönütlerinde artık hayatı yakalamaya çalışmaktadırlar. Bugüne kadar yapmadıkları seyahate çıkmak için hazırlanmaktadırlar. Yıllarca küs kaldıkları eş-dost kim varsa bunu sonlandırmaya özen gösterdikleri tespit edilmiştir.


    Yorumlar (1)
    • Elinize sağlık tek solukta okudum. Irvin d yallom zaten sevdiğim bir yazardır siz de güzel özetlemişsiniz

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.