Dikkatli Bakma Vakti

Dikkatli Bakma Vakti
  • 0
    0
    0
    0
  • Her seyrettiğimde beni insanoğlunun doğasına doğru bir yolculuğa çıkaran ve bu nedenle defalarca seyrettiğim bir filmdir Prestij. Cristopher Nolan Prestij’de sihirbazlığın üç evresinden bahseder. “Vaat” sihirbazın yapacağı sihrin sunumudur, “dönemeç” yapılacak olan sihrin hazırlık evresidir. Son ve en önemli evre de “prestij” olarak adlandırılır, sihrin yapıldığı ve seyircilerin etkilendiği bölümdür. Nolan da Prestij’de tam olarak bu evreleri takip ediyor. Hikâyeyi ortaya koyuyor, ardından numarasını yapıyor ve biz neler olduğunu anlamaya çalışırken hiç beklemediğimiz bir anda finali yapıyor, büyük bir sorgunun içine hapsediyordu bizleri.

    Nasıl tehlikeli bir durumla karşılaştığımız zaman fiziksel olarak kaçma eğilimimiz var ise; çoğu zaman acı, sıkıcı ve korkunç olan “gerçek”lerden de kendimizi koruma adına psikolojik bir kaçış dürtüsüne sahibiz. Gerçekleri göz ardı ederek ve kendimizi kandırarak hayatı yaşanabilir kılmaya çalışırız bir nevi. Başa çıkamayacağımızı, kaldıramayacağımızı düşünür, yüzleşmekten korkarız. Doğru olmadığını bilsek bile inanmak istediğimiz başka bir şey ise ona inanırız çünkü cehaletin getireceği mutluluktan haberimiz vardır. Nolan, iki sihirbazın prestij savaşını beyazperdeye taşırken insanın yaradılışından gelen bu konsepti kusursuz bir şekilde işliyor Prestij’de. Filmin henüz başında bizlere “Dikkatli bakıyor musunuz?” diye sorarak bu acı durumumuza atıfta bulunuyor. Filmin son cümlesi de “Siz sırrı çözmek değil, kandırılmak istiyorsunuz.” oluyor. Prestij filmini kült filmlerin arasına koyan; çoğumuzun hayata, insanlara ve olaylara bakış açısını birkaç kelimeyle anlatmayı başarabilen; olağanüstü şeylere tanıklık etme arzusuyla gerçeği görmekten nasıl kaçtığımızı her seferinde yüzümüze vuran o cümle... 

    Filmde beni etkileyen diğer faktör ise bizzat hayatın içinde olan düşmanlık, hırs, intikam, fedakârlık gibi kavramların işleniş biçimi. Alfred Borden ve Robert Angier’in işlerine olan masumane tutkularının zamanla hastalık boyutuna ulaştığına tanıklık ediyoruz. Kıskançlık ve kibirle başladıkları rekabette taraflardan biri hırsının peşinden gidiyor ve hiçbir riski almaktan çekinmiyor. Öteki taraf ise zirvenin sahibi olma gayesine sınırsız özveri ile ulaşmaya çalışıyor. Nolan, insanın içgüdülerinde olan “zirvede olma arzusu”nu işlerken filmin sonunda oyunun bir kazananının olmadığını ve hatta her iki tarafın bir şeyler kaybettiğini göstererek çok güzel bir mesaj veriyor bizlere. Hayatta her şey başarı ve şöhret midir? Onlara olan saplantı sonucu elde edilen sonuçlar her ne olursa olsun yitirilenler, ortaya çıkan sonuca değer midir? Hayır, bağlılıklar başarı yolundaki en büyük engellerdir; insanı yıpratırlar, onu yalnızca sonuca odaklayarak hayatın akışını unuttururlar.

    Belki de biz insanların yapabileceği en güzel şey, bizim için prestijin ne olduğuna karar verdikten sonra vaat ve dönemeç evrelerinin de hakkını vererek hedefe ulaşmak olur. Bu yolda sahip olduğumuz her bir şey için minnet duyulmalı ve onları korumaya özen gösterilmeli. Gerçeklerden kaçma sevdamıza geri dönecek olursak da kandırılmanın önlenemez zararlar getirebileceği unutulmamalı, dikkatli bakılmalı ve sonuna kadar gerçeklerin peşinden koşulmalıdır.

     

    Kaynakça

    Nolan, Cristopher. Prestij. 2006. Warner Bros Pictures. Film.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.