Yeni Nesil Müzik: Nilhan Gençoğlu

Yeni Nesil Müzik: Nilhan Gençoğlu
  • 0
    0
    0
    0
  • Merhaba ricamızı kırmayarak röportaj teklifimizi kabul edip, Wannarta konuk olduğunuz için teşekkür ederim.

     

    Sizi SoundCloud hesabında paylaştığınız coverlar ile dinlemeye başladık. Sonrasında Youtube kanalına eklediğiniz canlı performanslar ve kendi şarkılarınızla dikkat çekmeye başladınız. Sizi biraz tanımak isteriz,neler yapıyorsunuz? Şarkı söylemeye ne zaman başladınız? Nilhan Gençoğlu kimdir, tanıyabilir miyiz?

     

    Benim müzik serüvenim çok küçük yaşta başladı aslında. Ailemin anlattığına göre yaklaşık 2 yaşımdan beri şarkı söylüyorum. Küçükken, televizyon karşısına geçip sabahtan akşama kadar Tarkan ve Shakira konserleri izliyordum.Annem anlatıyor, beşikte olduğum zamanlarda bile hep müzikle uyur ve müzik kesilince ağlarmışım. 8-9 yaşlarında piyano çalmaya başladım. Her zaman, sanatın birçok dalına ilgim vardı. Tiyatro, oyunculuk ve çizim alanlarına da yöneldim ve lisedeyken müzikal projelerinde yer aldım. İlkokulu Bursa’da okudum ve sonrasında Koç Lisesi’ni kazandığımda İstanbul’a yerleştim. Lisede IB çift diploma programımız vardı ve müzik ile istediğim kadar ilgilenebilmek için yeterli zaman bulamıyordum. Şu anda, Londra’da Queen Mary University’de işletme okuyorum. Üniversitede ilk yılımın ikinci döneminde pandemi nedeniyle Londra’dan Türkiye’ye dönmem gerekti. Türkiye’deki bu zamanımı müzik kariyerime ciddi bir başlangıç yapabilmek için kullanmak istedim. Farklı tarzlarda coverlar yapmaya, sesimi geliştirmeye ve prodüksiyon öğrenmeye odaklandım. Aranje, mix alanlarında da YouTube üzerinden teknik bilgimi geliştirdim. Tüm bunlar süreçte benim önemli isimlerle tanışmama ve beklediğimden de fazlası olan destekler almama vesile oldu. Bol bol da söz ve beste yaptım. Şarkı sözlerimi yazmaya ciddi olarak ilk 16 yaşımda başladım. Daha öncesinde 10-11 yaşımdayken denemeler yapmaya başlamıştım bu konuda. Lisede ailemden ayrı ve tek yaşıyor olmak beni hayatı birçok açıdan sorgulamaya itti. O sıralar yaşadığımız birtakım problemler vardı ve erken yaşta zor günlerin üstesinden tek başıma gelmeye çalışmak benim müziğe sarılmamı sağlayan asıl nedendi. O zamanlar evimdeki küçük giyinme odasını kayıt alanım olarak kullanmak için annemi ikna etmiştim. Kendime mikrofon almış, orada kendi bestelerimi yapıyordum. Onun dışında yaptığım birkaç coverı Soundcloud’da paylaşmam üzerine bana ulaşan birkaç prodüktör-dj olmuştu.Beraber çalışmalarımız da olmuştu fakat; kendi tarzımı tam anlamda yansıtan parçalar yazmaya, lise üçüncü sınıfta başladığımı söyleyebilirim. Henüz yayınlamadım bunları.

    Geçtiğimiz günlerde Bom Dia X Twins Cocktail  etkinliğinde sahne aldınız.İlerleyen günlerde başka sahne planlarınız var mı? Sizi canlı olarak dinlemeye başlayacak mıyız?

     

    Evet kendi parçalarımı söylediğim ilk sahnemdi. Keyifli akustik bir etkinlikti. Şu an için başka bir sahne planım yok, kendi parçalarıma yoğunlaşmak istiyorum. EP çalışmalarım bitmek üzere ve kendi tarzımı ortaya koyabildiğimi düşündüğüm parçalarımı bir an önce yayınlamak istiyorum. Söz ve bestesi bana ait olan çok güzel hikayeler var içinde.

     

    Kendini bir tarzda sınırlamak istemediğini daha önceden röportajında bahsetmiştin.İlerleyen dönemlerde daha farklı tarzda ya da deneysel işler yapmayı düşünüyor musun?

     

    Önümüzdeki süreçte beni teklilerim bazında yoğunluklu olarak electropop-contemporary R&B tarzlarında göreceksiniz, bunlar çoğunlukla Türkçe olacak. Kendi söz bestelerimden oluşan EP de Türkçe. Ama farklı dillere ve farklı tarzlara fazlasıyla açık olduğumu söyleyebilirim. Ben zaten şarkı sözü yazmaya İngilizce dilde başladım. Asıl tarzım pop. Pandemi sürecine kadar da yazdığım çoğu parça İngilizce pop türünde ve elimde bir çok beste var. İngilizce parçalar çıkarmaya da devam etmek istiyorum. Kafam uyuştuğu sürece işbirliği yapmayı, fikir paylaşımlarını da seviyorum. Rap-R&B düetlerini de çok seviyorum. Daha önceden house tarzda da parçalarım oldu ve işbirliği yapmayı sevdiğim bir tarz kesinlikle. Kendimi özellikle söz yazarken kısıtlamıyorum, hislerim ve düşüncelerim o anlık ne şekilde, hangi türde veya hangi dilde daha iyi dökülürse o şekilde bırakıyorum. Söz ve beste eş zamanlı geliyor zaten aklıma.Parçalar genelde az çok ilk ilham geldiği anda yazdığım ve bestelediğim şekilde kalıyor, sonrasında az oynama yapıyorum üstünde. İlham kaynağım kesinlikle yaşadıklarım ama başkalarının yaşadıklarından, okuduğum kitaplardan, izlediğim dizi filmlerden ve ayrıca çıktığım çıktığım seyahatlerden de ilham alıyorum. Collab yapmak da fikir paylaşımı sayesinde yaratıcılığımı arttırıyor diye düşünüyorum bu nedenle farklı kişilerle çalışmayı da seviyorum.

    Müziğinizin belirli bir kitleye duyurduğunuz şarkı “BİR ANDA” diyebiliriz. CEAUS ile beraber oluşturduğunuz bu şarkı nasıl meydana geldi? Müziğinizin kitlesi sizin açınızdan hangi şarkıda değişti? Sizin için yeri ayrı olan bir şarkınız var mı?

     

    Pandemi dönemi içerisinde, Londra’dan ilk döndüğüm zamanlardı. Hatırlıyorum o gün yağmur yağıyordu. Karantina zamanı CEAUS ile telefonda konuşuyorduk, bana bir gitar melodisi bulduğunu söylemişti ve telefonu kapattığımız anda o melodinin üstüne parçanın sözlerini yazdım. Camdan yağmuru izlerken çok kısa bir süre içerisinde tüm parça sözleri çıkmıştı o anda. Sonrasında CEAUS’a atmıştım ve telefonda konuşa konuşa şu enstrümanı ekleyelim, şurasını şöyle yapalım diye diye parçayı kısa sürede bitirmiş olduk. Kısacası Bir Anda çok spontane bir şekilde meydana geldi ve bu kadar tepki alacağımızı düşünmemiştim hiç. Müziğimin kitlesi benim için ilk parçam ile, Bir Anda ile değişti dolayısıyla, çünkü öncesinde house müzik türünde İngilizce söz vokal olarak yer aldığım projelerim yayınlanmıştı yalnızca. Benim için ayrı yeri olan parçam Deeply diyebilirim. Parçanın sözlerini Londra’da yazdım ve kaydını da Londra’da aldık. Parçanın farklı bölümlerini Londra’nın farklı yerlerinde yazdım. Baş kısmını yurt odamda, nakaratı okula giderken otobüsün üst katında, konuşma kısmını da ders arası okul bahçesinde yazmıştım. Parçayı tamamlayabilmek için Alp ile zamanımızı bolca stüdyoda geçirdik ve parçanın son halini yakalayabilmek için çalışmalar yaptık. Sürekli bozulan bir bilgisayar yüzünden baştan sona defalarca almamız gereken vokal kayıtları, günler hatta haftalar süren mix sürecimiz sonucu bizim için çok emek harcadığımız değerli bir parça haline geldi. Parçanın konuşma kısmındaki efektleri de benim yurdumdaki çalışma odasında, teker teker elimizle yapmıştık. Benim için, sözleri açısından da oldukça duygusal bir parça oldu. Parça bittiği zamanlarda Mahmut Orhan’larla tanışmamız ve onların da beğenmesi üzerine parçayı Sibourne üzerinden yayınladık. Onların desteğini almak ayrı bir mutluluk oldu bizim için.

    Geçtiğimiz aylarda Oysa Biz isimli şarkının ile ilk video klibi çekmiş oldunuz.Tarzını şarkılarında olduğu gibi klibinde de göstermek istediğini düşünüyorum.Klip çekme süreci sizin için nasıldı? 

     

    Oysa Biz benim lisede söz yazıp bestelediğim bir parçadır. Prodüksiyon hiç bilmediğim bir dönemde parça için kafamdaki fikirleri yansıtmama yardımcı olabilecek insanlarla beraber çalışabildiğim için şanslıyım. Çekim günü kesinlikle çok eğlenceliydi ve inanılmaz bir deneyim oldu. O gün; çekimde olmayı ne kadar sevdiğimi ve hayatımın sonuna kadar bunu yapmak istediğimi net olarak anlamıştım. Yorucu olmak bir yana hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. Süreci genel olarak değerlendirdiğimizde o zamanlar aslında hiç bilmediğim bir sektöre yeni atıldığım bir noktada her türlü süreci yalnız başına yaşamanın zorluklarını yaşıyordum. Neyse ki adımlarıma destek olan bir ailem vardı. Adımlarım ciddileşmeye başladıkça abim de benimle her yere koşuşturmaya, kendimi temsil etmeme yardımcı olmaya başlamıştı. Fakat ikimiz de henüz sektörü öğrenme sürecindeydik. İlk klibim olduğu için bir klibin hayata geçiş sürecine pek hakim değildik ve dolayısıyla kafamda hayal ettiğim klip fikrini pek gerçekleştiremedik. Önümde birçok parçam ve birçok klip fikrim var. Umarım kendimi, sözlerimi ve aklımdaki fikirleri daha çok yansıtan projelerle yakın zamanda sizi buluşturabilirim.

    Dinlemekten keyif aldığınız, şarkılarıyla size ilham veren bir isim var mı? Kiminle bir düet gerçekleştirmek isterdiniz?

     

    Lisedeyken R&B electro pop parçalar yapmak istediğimi fark ettiğimde genellikle o tarzı dinliyordum ama çevremdeki arkadaşlarım genelde hip hop-rap dinliyordu. Ezhel’in parçalarını o zaman arkadaşlarımdan duyup beğenmiştim ve o zamandan beri de dinliyorum. Bir gün kendisiyle düet yapmayı çok isterim. Yakın tarzlarda güncel isimlerden GOKO ile de düet yapmak isterim. Söz yazarı olarak Türkiye’de en büyük idolüm olan, Sezen Aksu ile bir gün düet yapmak da büyük hayalim.

     

    Son olarak Wannart takipçileri için dinlemekten sıkılmadığınız üç albüm önerebilir misiniz?

     

    Dinlemekten sıkılmadığım 3 albüm sırayla söylemek gerekirse; 

    1-Ed Sheeran: +

    2-En sevdiğim grup Coldplay olduğu için üstüne gerçekten çok uzun düşünsem de karar veremedim ama, mutlu ve enerji dolu mod için: A Head Full of Dreams albümü ve melankolik bir mod için, tercihimi Ghost Stories albümünden yana kullanacağım.

    3-DRAMA: Gallows

     

    Yeni teklisi "Beni Dinle" yayınlandı.

    "Beni Dinle, hislerimizi ve düşüncelerimizi ifade etmekten korktuğumuz veya çekindiğimiz durumlar için yazıldı. “Beni Dinle” sloganı, dinlenilmediğimizi düşündüğümüz konularda sesimizi duyurmaya, kalbimizden ve aklımızdan geçenleri karşı tarafa net bir şekilde aktarmaya davet ediyor."

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.