Varoluşçu Psikoterapi kitabının incelenmesi

Varoluşçu Psikoterapi kitabının incelenmesi
  • 2
    0
    0
    0
  •                                                                                 Varoluşçu Terapide – ÖZGÜRLÜK

                                  Irvın Yalom, Varoluşçu Psikoterapi kitabında, varoluşsal sorunlarımızın ve kaygılarımızın kaynaklarının ele alındığı ikinci kısım olan özgürlüğe geçiş yapacağız.      

                                 Özgürlük, yüzyıllardır hemen hemen herkesin dilindedir. Özgürlük her yüzyılda tartışmalara neden olmuş, bunun uğrunda nice mücadeleler verilmiştir. İnsanlık, kimi zaman savaş meydanlarında kimi zaman idam sehpalarında canıyla ödemiştir. Bu tür engellemeler özgürlük savunucuların canını almış olsa da özgürlük her zaman kendisine inanlara sahip çıkmış ve varlığını hala sürdürebilmektedir. Günümüzde özgürlüğü savunanlarının karşılaştığı en büyük düşmanı linçtir. Sosyal medyada insanlar bir linç kültürü oluşturup ağzını açan herkesin mecazen giyotinle başlarını, dillerini kesmekte ve yuvasından başını çıkaran herkese sopa göstermektedir. Herkesin dilinde olan ama kimsenin saygı duymadığı bir söz vardır; ‘senin özgürlüğünün benim özgürlük alanıma girdiği anda biter.’ diye ama kimse bu sınırları görmek istemez ve konusunun açılmasını istemez çünkü insanlık bencildir her konuda olduğu gibi özgürlük konusunda da. Özgürlük, aslında insanlığa doğuştan verilen bir haktır. İnsanlık kendisine doğuştan verilen bu hakkı hep savaşarak geri almak zorunda kalmıştır.

                               Toplumsal bir hareket olarak insanlar yine kendi haklarını aramaktadır, özgür olmak istemektedir. Bireysellikten ziyade toplumla hareket etmek bireyleri daha güçlü hissettirmiş ve toplumun onun adına karar vermesini seçmiştir. Bireyler aslında sorumluluklarını toplumsal hareketlerin eline emanet etmiştir. Toplumsal hareketler onun adına düşünsün, karar versin ve uygulasın, istemektedir. İnsanlar toplumun bir parçası olarak bunu isterken kendileri için iç dünyasına indiğimizde özgürlüğü için savaşan kaç insan bulabiliriz? Irvın Yalom kitabında özgürlüğü kitlesel olarak ele almamıştır. Özgürlük bireyseldir. Özgürlük yaptıklarımız veya yapmadıklarımızdır.  Özgürlük bir seçimdir. Özgürlük bir sorumluluktur. İnsan olmanın getirisi olan seçim ve sorumluluklarımızı kullanmadığımızda özgürlüğümüz paslanacaktır. Özgürlüğümüz sadece birer slogan olarak kalacaktır. Bilgilerimizle ve eylemlerimizle hayat bulacaktır özgürlüğümüz.  Bir Japon atasözü şöyle diyecekti; bilmek ve eyleme geçmemek hiçbir şeyi bilmemektir.

                             Terapiye başvuran insanların tedavilerinde başarıya ulaşılması hastaların değişmeye karar vermesi ile başlar. Sarter; ‘ insan kendi sıkıntısını kendisi yarattığını fark etmedikçe değişmek için motivasyon bulamaz.’ Değişimi istemeyen hastalara ne ilaç yarar getirmektedir ne de uzun süren terapi seansları. Değişim dinamik bir süreçtir. Değişim bireyin kendisini sorgulaması, eleştirmesiyle başlayacaktır. Değişim her hasta için sancılı bir süreç olsa da tedavi bu aşamadan sonra başlayacaktır. Değişim, sorumluluk ve seçimle vücut bulacaktır. Sorumluluğun farkında olmak kişinin özünü kaderini, hayat durumunu duygularını ve hatta acı çekişini yarattığının farkında olmaktır. Böyle bir sorumluluğu kabul etmeyen, çektiği sıkıntı için başkalarını ya da başka güçleri suçlamaya devam eden hasta için hiçbir terapi olası değildir.  

                           Özgürlüğün temel bileşeni ham maddesi sorumluluktur. Sorumluluk alarak eyleme geçeriz veya eylemsizliği tercih ederiz. Söylenmemiş sözlerinde sorumlukları vardır. Eyleme geçmemiş her düşüncenin sorumlulukları vardır. İnsanlık dünyaya seyirci olarak gelmemiştir. Kadercilik anlayışıyla hayatta kalmaya çalışmak sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz anlamına gelmez. Eylemlerimizin sadece davranış olarak ele alınması bizi yanlışa sürükleyecektir. Aklımızdan geçen düşüncelerin de sorumluluğunu almalıyız. Düşüncelerimiz eyleme dönüşsün veya dönüşmesin. İnsanlar eylemlerinin sorumluluğunun almamak için çoğu zaman eylemsizliği seçecektir. Bu tür insanlar kendisi için verilecek kararı başkalarının vermesinden rahatsızlık duymazlar. Sorumluluğu başkalarına yıktıkları için içleri rahattırlar hatta çoğu zaman gündelik hayatımızda da karşılaştığımız şu cümleler kulağımızda çınlanır gibidir; ‘Ali – Veli dediği için yaptım onun haberi vardı, ondan onay aldım’ bu cümleler yaptığı davranışların sorumluluklarından kaçtıklarını göstermektedir. Günümüzde birçok insan bazı kurum, kuruluş, tarikat, partilere ölümüne bağlanmaktadır. Bağlılık o kadar ileri boyuta varır ki davranışlarımıza eylemlerimize hatta düşüncelerimize hükmederler. Otoriterlik kişisel özerkliği doğurmaz tam tersine her zaman özgürlüğe boğar. Onlar bize otur dediklerinde oturur, kalk dediklerinde kalkarız. Bazıları ise insan öldürür ya da kendini öldürür oysaki her şey bir şeyhin, bir tarikat liderinin veya belki de bir parti lideri için yapılmıştır. Benimsenen ideoloji neyse onu yaparak eylemlerinden başkalarını sorumlu tutmaya çalışır. Başkalarına bağımlı hale gelen insan karar verme yetisini kaybedecek kararsızlıklar içinde boğulacaktır. ‘Zar Adam’ kitabında kahramanımız, alacağı kararlara bir rakam verir ve zarı atar. Zarda hangi sayı gelirse kahramanımız o davranışı sergiler ve sonuçlarında zar bana bunu yapmamı söyledi ve ben yaptım der. Hayatımızda aldığımız kararların özgürlüğü bizlerde değilse eğer bizler özgür bireyler değilizdir. Özgür olmak olumlu-olumsuz veya doğru-yanlış sonucu ne olursa olsun sorumluluğunu alarak uygulamayız. Özgürlük sadece bedenimiz için duvarları olan hapishanede değil de düşüncelerimize ördüğümüz duvarlarla kaybederiz. Eric Fromm; ‘ sorumluluktan kaçmak için ve otoriteye sarılmak için her çareye başvururuz bunun için sorumluluğu kabul etmiş gibi görünmemiz gerekse bile.’  

                               Irvın Yalom, insanın özgür olabilmesi için seçim yapabilme gücünü vurgulamıştır. Seçim hakkını kullanmak insanı diğer varlıklardan ayırabilmektedir. İstenç bir diğer anlamıyla irade bilinçli olarak istenilen, yapılması planlanan davranışlarımızdır. Bir alana yönelmek, bir karar almak istencin varlığını kanıtlamaktadır; yani iradenin olduğu anlamına gelmektedir. İstenç ile birlikte neyi istediklerimizle neyi istemediklerimiz arasında bir seçim yapmak zorundayız. İrademizi (istenç) elimizde tuttuğumuz tutabildiğimiz takdirde özgürüz. Eğer kurallar, büyük tasarılar, yapmamız gereken herhangi bir şey olmazsa seçtiğimiz şeyi yapmaya özgürüz demektir. Özgürlük seçimle girer hayatımıza. Seçim birey olmanın insan olmanın tanımıdır.  Ne olacağımıza nasıl olacağımıza karşımıza çıkan kararları seçerek veririz. Nasıl bir insan olacağımıza seçenekleri değerlendirerek varırız. İyi veya kötü bir insan olmaya kendimiz karar veririz. W. H. Avdan; ‘geri dönüp hayatımda üç dört seçime baktığımda o seçimleri yaptığım zaman ne yaptığım konusunda çok az bir aidiyet duygusu taşıdığımı ve önemsiz bir şeymiş gibi görünen şeyin aslında çok önemli bir şeymiş gibi görünen şeyin aslında çok önemli olduğunu ancak sonradan fark ettiğimi görüyorum’. Hayatımızın büyük çoğunluğunda seçimler yaparız bazı seçimleri anlık vermek zorundayızdır, bazı seçimleri ise zamana yayarak veririz. Seçim yapmak aslında geçmişte deneyimlediklerimizle veya daha deneyimlediklerimizin sonucudur.

                                Bir insanın dilekleri duygularından başka bir şeye dayanıyorsa- örneğin mantıksal düşüncelere ya da ahlaki zorunluluklara- onlar artık dilek değil gereklilik ya da yükümlülüktür ve kişinin benliğiyle iletişimi engellenmiştir.  Bir dilek daima yön ve zaman içerir. Dilemek geleceğe doğru bir atılım yapmaktır ve birey bu dilek doğrultusunda harekete geçmenin gelecekteki anlamını ve sonuçlarını düşünmelidir. Her neden bir sonuç doğurmaktadır. Neden bizim istencimiz veya artık bir dileğimizden meydana gelmektedir. Nedeni insanı kendisi seçim yaparak oluşturur. Dilek bir seçimdir. Seçim ise özgür bir iradenin var olduğuna delalettir.

                              Varoluşsal kaygılarımızın sebebi; insanların iradesini –bilinçli tercih hakkı- , dilek hakkını dolayısıyla kendi benliğini, seçimini hakkını ve sorumluluğunu elinde bulunduramamasından veya artık bunlarla nasıl baş edeceğini bilememekten ve artık onları iyi yönetememekten kaynaklanmaktadır.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.