Mevsimsiz

Mevsimsiz
  • 0
    0
    0
    0
  • Eskiden her ürünün bir mevsimi vardı, şimdi vakitli vakitsiz yetişiyor meyvesi sebzesi, diye iç geçirdi.

    Önündeki tabakta irili ufaklı çilekleri yeşil saplarından ayırmaya çalışıyordu. İstanbul’daki kızıyla kendisine yetecek kadar birkaç kavanozluk çilek almıştı pazardan.

    Sapları kopardıkça çileğin kırmızısı parmak uçlarından bileğine doğru incecik bir yol izlemişti. Gözleri o kırmızı yoldan geçerken dudaklarına hafif bir gülümsemenin kıvılcımı yayıldı.

    Küçükken değirmenin yamacındaki arazide nisan, mayıs aylarında yabani çilekleri toplayıp bir ağaç çubuğuna dizerdi. Onlardaki baş döndürücü koku neydi öyle, ah koklamaktan yemeye kıyamazdın ki.

    Geçti o günler, ne o çilekler kaldı ne değirmenin arkasındaki hafif meyilli yamaç. Hepsi her yer düz, bayır, tepe dozerlerle çay ekimine hazır hale getirildi. İnsanlar ne varsa kesti, söktü yerine çay dikti, sahte köksüz bir yeşil dolandı yamaçları, vadileri ve köyleri. Şimdi çaya günlük kota konmuş ne fayda, özellere gün doğdu, çayı maliyetinin altına üstelik vadeli vermek zorunda köylü.

    Gözlerini çileğin dikensi kırmızısından akan çizgiden kurtardı, işe koyuldu. Hafif hafif atıştırmaya başlayan yağmur hızını arttırmıştı. Üstteki derenin boz bulanık uğultusu gittikçe artıyordu. Telefonuna baktı, şebeke yoktu, haberleri dinleyen herkes telefonlara yüklenmişti anlaşılan. Kızım telaşlanmıştır, kıyamam yavruma, diye üzüldü.

    Yağmur durmadan yağıyor, rüzgâr sanki karanlığı yerinden sökmek için çalışıyordu.

    Ocaktaki reçeli indirdi, üzerindeki kırmızı köpük çökünce kavanozlara koydu.

    Gecede sadece üstteki dereyle köyün köpekleri uyanıktı.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.