Görsel kaynak: https://www.collater.al/denis-sheckler-pills-for-skills-graphic-design/
Her birimize koşulsuz şartsız verilmiş bir hediye ya da öylece elimize tutuşturulmuş ağır bir sorumluluk hayat. İşte böyle iki farklı tanımı var hayatın, her ikisi de birbirinden zıt yönleri gösteriyor. Ya keyifle tekrar yaşanılası anılardan ya da hiç yaşanmasaydı denilen günlerden oluşuyor. Öylesine biricik, doğumdan ölüme değin ait olduğu kişiye özgü bir şey ki bu, bir dost ile paylaştığın sevinç de hüzün de yarım kalabiliyor.
Yaşam hepimizin ortak yanı fakat her göz farklı görüyor hayatı. Aynı olaya karşı farklı tepkiler veriyoruz, aynı duygu bambaşka hisler yaratıyor ruhlarımızda ya da ruh halimize göre değişiyor duygu ve davranışlarımız. Anksiyete, diğer adıyla kaygı bozukluğu, de bir ruh hali olarak tanımlanabilir. Endişeli ya da heyecanlı olmak insanların hayatlarında dönem dönem yaşadığı bir durumken anksiyete, bu endişeli ruh halini kişinin hayatının normali haline getirir. Hatta endişe duymaya öylesine alışır ki kendisine yarattığı konfor çemberinin içinde dahi bunu yaşamaya başlar.
Sağlıklı ruh durumuna sahip bir kimse konfor bölgesinde işe ve okula gidebilir, alışveriş yapabilir ya da faturalarını yatırabilir. Ancak kaygı bozukluğu yaşayan biri için fatura yatırmak “eksik ya da fazla ödeme yapar mıyım” paniğidir, okula gitmek “öğretmen soru sorduğunda yanlış cevap verirsem rezil olur muyum” korkusudur ya da alışverişe gitmek “kalabalık alanlarda başıma kötü bir şey gelir mi” sorusudur.
Böylece anksiyetesi olan birinin konforda hissedeceği çemberin ne kadar daraldığını görebiliyoruz. Yalnızca evinde olduğunu ve tüm tehlike ya da kötülüklerden bu kapalı alanda saklandığını var sayalım, bu kez de yalnız öleceğine, her an eve hırsız girebileceğine ya da camdan giren bir kurşunun ona isabet edebileceğine dair korkular üretecektir. Ki günümüzde dijital dünyada da bir hayat yaşadığımızı hesaba katarsak ev, artık endişe ve sorunlardan sığınabileceğimiz bir yer olmaktan çıkıyor. Ekran kilidini açabildiği her yerde güzel, başarılı, aktif ya da interaktif olma kaygısını hissedebiliyor.
Diğer insanların basitçe yapabildiği tüm işler onun için içsel bir savaştır. Bir dakika durup başkalarının ne kadar da rahat yüzebildiğini düşünür çünkü suya her girdiğinde ölüm korkusu, ağırlığıyla beraber onu dibe çeker; çırpınırsa batacağını bilmesi bir şeyi değiştirmez çünkü ne kadar bilgiye sahip olursa olsun zihnindeki düşünceler ona bilgiyi eyleme dökecek özgür hareket alanı bırakmayacaktır.
Kaynak: https://www.oneclub.org/awards/adcawards/-award/29246/text-me
Tek başına çıkılan uzun şehirlerarası yolculuklar düşünmek ve rahatlamak için ne güzel bir fırsattır değil mi? Hele geceyse ve cam kenarı koltuk aldıysan kulaklıklarını takıp uzaklara dalarsın. Anksiyete ile çıkılan bir yolculuksa, karın ağrısından başka bir şey değildir. “Eve varana kadar başa saran biraz uyusam cüzdanımı çaldırır mıyım, otobüs devrilirse ne yaparım, molada lavaboya gitsem otobüsü kaçırır mıyım, şarjım biterse bana ulaşamazlarsa ne yaparım…”
Kaynak: https://tr.pinterest.com/Stephfelk/cool-pictures/
Aşık olmak bile bazı sorumluluklar getirdiğinden bunları yerine getirememekten korktuğu için duygularını bastıran birileri var, aramızda. İlk buluşma için şöyle şeyler düşünür: “beni diğer hoş ya da bakımlı cinslerim gibi bulmazsa, yemek yerken üzerime dökersem ya da pipetle bir şeyler içerken boğazıma takılırsa, patavatsızlık yaparsam ya da bir seri katil, tecavüzcü falan çıkarsa?”
Kaynak: https://www.hercampus.com/school/utah/10-minute-poetry-sink/
İlk buluşmayı atlattıysa ve sevimli bir flörtün içerisindeyse (kahretsin) şöyle şeyler düşünür: “düşüncelerimi açıkça ifade edersem, yani acı verecek olsa bile dürüst davranırsam onu kaybederim, onu kaybedersem ne yaparım?”. Tam tersi de olabilir, zaten hissettikleri yüzünden kendini mahcup hissettiği için bu durumu karşısındakine öfke olarak yönlendirebilir; ilişki bir güç savaşına dönüşebilir. Örneğin seyahat etmek konusunda endişe duyan ve farklı şehirde kız ya da erkek arkadaşı olan bir anksiyetiğimiz olsun, partnerine güçsüz yönünü göstermek istemediği için bu durumu yönlendirebilir. Yani eğer görüşülecekse ve biri diğerinin yanına gidecekse bu karşı taraf olmalıymış gibi hissettirilir, çünkü bu taraf daha az seviyormuş ya da hiç özlem duymuyormuşçasına davranacaktır.
Kaynak: https://tr.pinterest.com/pin/467389267586253385/
Sürekli ensesinde “olumsuz şeyler olacak” diyen biri varken, kendine ne kadar güven duyup duymadığını bir düşünelim, bu yüzden hayatını etkileyebilecek bir KPSS sınavı da üniversitede aldığı seçmeli dersin ilk vize sınavı da aynı yüksek dozaj stresi yaşatacaktır. Bu stres seviyesi iş hayatında da onu beyaz yakasından yakalayacak ve kontrolsüz hissettirecektir.
Kaynak: https://eattentiondeficitdisorder.tumblr.com/post/31502387293/monsters-dont-sleep-under-your-bed-they-sleep
Yaşamın en temel gereksinimi uyku; anksiyete ile aynı yatağı paylaşıyorsanız karabasanın ne olduğunu merak eden insanlara özenirsiniz. Uykuya dalana kadar beyninize enerji veren bir madde içeren ilacın etki ettiğini sanacak kadar çok şeyi düşünürsünüz. Uykuya dalmayı başarabilirseniz sabaha karşı 3:00, ve 4:00, ve 5:00, ve 6:00'da olmak üzere kurulu bir saat gibi bedeniniz alarm verir.
Kaynak: https://www.newscientist.com/article/mg23631530-300-mind-menders-how-psychedelic-drugs-rebuild-broken-brains/
Rüzgarlı bir günde hem salon camını hem de balkon kapısını açık bırakırsanız içerdeki esinti size birazdan kötü bir şeyler olabileceğini haber verir. Bu sırada camı mı, balkonu mu kapatacağınıza karar vermeniz gerekir. Acele etmelisiniz aksi halde birazdan bir gürültü kopacak. O anda ve şu an belki göğsünüzde bir yanma oldu, belki de kaslarınız gerildi ama bu telaşı biliyorsunuz. İşte o saniyelik heyecanın bir hayat boyu devam ettiğini düşünün. Bir şey olacak hissiyle birlikte gelen camı mı yoksa balkonu mu kapatacağım kararsızlığının içinde eylemsiz sıkışıp kalmak. Bu hissin bir hayat boyu devam ettiğini düşünün.
Yorum Bırakın