GEYİKLİ GECEYİ HEP BİLMELİSİNİZ

GEYİKLİ GECEYİ HEP BİLMELİSİNİZ
  • 6
    0
    0
    1
  • Büyük şair Turgut Uyar’ın Dünyanın En Güzel Arabistan’ı adlı kitabının ilk şiiri olan “Geyikli Gece” şüphesiz ilk okuduğumuzda her birimize, yoğun imgesel çağrışımlarda bulunur. Derinliklerimizde bazı fikirlere hitap ediyordur ve belki sayısız duyguyu aynı anda hissettiriyordur okuyucusuna. Ama çoğumuz Geyikli Gece ile ne ifade edilmek isteniyoru tanımlamaya çalıştığımızda ilk anda bir bocalıyor, kolaylıkla tanımlayamıyoruz bu ifadeyi diye düşünüyorum. Peki neydi Geyikli Gece?  Şairin ; 

     “Geyikli geceyi hep bilmelisiniz                                                                              
    Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
    Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
    Hepimizi vakitten kurtaracak “

    dediği geyikli gece…

    “Gladyatörlerden ve dişlilerden
    Ve büyük şehirlerden
    Gizleyerek yahut dövüşerek
    Geyikli geceyi kurtardık”

    Korkunun hakim olduğu bir ortamdan bahsediyor şair ve de dövüşmekten, savaştan kısacası çatışmadan. Bu ifadelerden yola çıkınca ilk akla gelen şairin modern toplum olgusunun dışına çıkma  arzusu oluyor. Tarihsel süreç içerisinde 17.ve 18.yy felsefelerine göz attığımızda tanıdık geliyor bu mesele bizlere. Bu yıllarda Hobbes, Locke ve Rousseau gibi düşünürlerin başta olduğu, devlet olgusunun varlık sebebi, insanların bir otoriteye boyun eğme zorunluluklarının nasıl ortaya çıktığı, uygarlık öncesi toplumsal yaşamın nasıl süre geldiği gibi felsefik , siyasal ve hukuki meselelerin bazı düşünürlerce irdelendiğini görüyoruz. Filozofların ve düşünürlerin bu sorulara cevap arama süreçlerinde “ doğa durumu” ve “toplumsal sözleşme” kavramlarından hareket ettiklerini görüyoruz.

    Hobbes’ un doğa durumu tasarısında ise insanlar eşittir ve eşit insanların oluşturduğu bu eşit doğa durumunda insanlar amaçları uğruna, bireyleri egemenlikleri altına almaya çalışarak toplumda bir çatışma, güvensizlik ortamı meydana getirmektedirler. Düşünürün “ İnsan insanın kurdudur.” söylemi bu doğa durumunu çok iyi bir biçimde ortaya koymaktadır.

    Herkesin herkesle savaş halinde olduğu bu süreçte Hobbes, aklın herkese uygun barış koşullarını gösterebileceğini düşünür. Bu sebeple insanlar, amacı bireysel güvenliği sağlamak olan devlet ile zorunlu ,gönüllü olmayan, bir sözleşme yaparak karşılıklı hak devrini gerçekleştirirler. Sözleşme yapmaya iten, devlet olgusunu ortaya çıkaran temel neden “ korkudur” bakıldığında. Güvenli olmayan bir savaş durumundan, çatışma ve kaostan kaçıştır devletin, modern toplumun ortaya çıkışı. Ve biz insanlığın bu düzen içerisinde var olma savaşı işte böyle başlar Hobbes’ e göre. Modern toplumun tohumları insanlığa ne gibi filizler vereceği bilinmeden bu şekilde serpiştirilmiştir yeryüzüne.

    İşte şairin de şiirinde hep bilmelisiniz diyerek ,yeşil ve yabani uzak ormanlarda
    güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan hepimizi vakitten kurtaracak dediği, geyikli gece de bunu ifade eder esasen. Korkunun ve çatışmanın doğurduğu modern toplumun tüm kaygılarından kötülüklerinden arınmış, köklerini doğadan alan bir hayaldir Geyikli Gece. Gladyatörlerden ve dişlilerden ve büyük şehirlerden gizleyerek yahut dövüşerek kurtardığı aslında eşitlikçi bir düzene hizmet için var olmuş ama eşitsizliklerde dolu dünyamızdan öte bir yerdir. Belki sahiden kimsesiz olduğumuz ama umudumuzun hep var olduğu bir yerdi geyikli gece, hiçbir şeyin umurumuzda olmadığı, aşktan ve umuttan başka.

    “Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
    Her şey naylondandı o kadar
    Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
    Ama geyikli geceyi bulmadan önce
    Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk”

    Diyor şair. Her şeyin şairin de ifade ettiği gibi naylondan ve yapay olduğu, bazen hayallerimizin ve hislerimizin bile bizim dışımızda gerçekleştiği, ne kadar çabalasak ve arzulasak da bazı şeyleri güzelleştiremediğimiz, ve de çirkin kılanlara karşı koyamadığımız bu günlerde itiraf etmeliyiz ki hepimiz çocuklar gibi korkuyoruz bazı anlarda. Düzenin vadettiği gibi ortada korkulacak hiçbir şey yok değil, bazen tüm hayallerimiz umutlarımız ölüyor güneşe karşı. 

    Bazen toplumsal yargılamalardan daha ilk oturumda suçsuz çıkıyoruz, bazen ise hiçbir zaman hükümsüz  var olamıyoruz yaşadığımız evrende. Ve hüzünlerimiz hep büyük şeylerden oluyor, hiç kurtulamıyoruz onlardan. Çok oluyordur her şeyden kaçıp geyikli gecenin koynundan uyumak isteğimiz. Ama ne yolu biliyoruzdur, ne de kimi zaman neyden kaçtığımızı. Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı diyor ya şair. Bazen ne durumu kavrayabiliyoruz ne de bize hissettirdiklerini. Savrulup oradan oraya “anlamlı” bir hayatı yaşamanın peşindeydik halbuki her birimiz.

    Geyikli geceyi bulmadan önce hepimiz çocuklar gibi korkuyoruz. Ve yalnız olmadığımızı biliyoruz bu histe. Kendi geyikli gecelerimizin arayışında modern toplumu ve istediklerini, bize dayattığı kaygıları bir kenara bırakıyoruz bir an için;
    "Borçları kefilleri bonoları unutuyoruz,
    İkramiyeler bizsiz çekiliyor dünyada"

    Sevinsek de sonunu bildiğimiz için bir şeylere üzülmüyor, bir bardak şarabı kendimiz için içiyor ve uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyoruz. Belki de böyle ulaşacağımız hayaliyle yaşıyoruz geyikli geceye.

    Bir gün hepimizi vakitten kurtaracak “Geyikli Gece’de” buluşmak üzere…

     

     

     

     

     

    Alıntılar:

    *Doç.Dr. Yavuz KILIÇ Adnan Menderes Üniversitesi Felsefe Bölümü  

    "HOBBES, LOCKE VE ROUSSEAU’DA “DOĞA DURUMU” DÜŞÜNCESİ" adlı makale

    *Görsel: Pinterest 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.