Truman Show Neden Etik Değil?

Truman Show Neden Etik Değil?
  • 1
    0
    0
    0
  • İnsanoğlu her zaman sıkıntıdan, stresten, şansızlıktan uzak; huzurlu ve sakin bir hayat yaşamak ister. Büyük bir ev, saygın bir meslek, güzel ve anlayışlı bir eş, hemen hemen hiç birimizin dilinden düşürmediği kavramlardır. Ancak bazen bunlardan çok daha fazlasına ihtiyacımız vardır. Özgürlük, özel yaşamın gizliliği, hayal kurmak, umut etmek. Bunlar dünyada sahip olduğumuz ya da olabileceğimiz hiçbir maddenin ya da unvanın yerini tutamaz. Lafı fazla uzatmadan sizi Truman Burbank ile tanıştırayım;


    Filmin ana karakteri Truman Burbank (Jim Carrey) tıpkı adına yakışır bir güzelliğe sahip olan Seahaven isimli bir adada doğmuştur ve yaşamı boyunca bu adadan hiç ayrılmamıştır. Aslında bu adadan hiç ayrılmamasının sebebi ne tembel bir insan olması ne de içe kapanık birisi olması. Truman, doğduğu günden beri tüm dünya tarafından izlenen bir film yıldızıdır esasında. Seahaven bir adadan ziyade, içinde yaklaşık beş binden fazla kamera olan bir stüdyodur. Truman'ın tüm hayatı, eşi, en iyi arkadaşı, iş arkadaşları; herkes, her şey sahtedir. Truman'ı gezegeninin en güzel cehenneminden kurtaracak olan iki esas vardır; keşfetme arzusu ve aşk. Şimdi asıl konumuza gelelim!

    TRUMAN SHOW NEDEN ETİK DEĞİL?

    Fredoooom! Mel Gibson abimiz ne de güzel bağırmıştı öyle! Özgürlük bizim için her şeydir. Özellikle içinde bulunduğumuz şu günlerde özgürlüğün biz insanoğlu için ne kadar önemli bir kavram olduğunu fark etmişizdir. Truman abimiz her ne kadar masallara yaraşır güzellikte bir mekanda yaşıyor olsa da sınırlandırılmıştır. Etrafına, insan haklarından, etikten, kişisel yaşam alanının öneminden bihaber olan bir egoist tarafından yuvarlak bir çember çizilmiştir. Ama bu şirketin ve onun sahibinin kesinlikle hesaba katmadığı bir şey vardır; Truman da tıpkı onlar gibi hisleri, duyguları, arzuları ve hayalleri olan etten kemikten yapılma bir insandır. Hayallerinizin elinizden alındığını, umutlarınızın tükendiğini bir düşünün. Şu an bu yazıyı okuyorsanız, nefes alıp veriyorsanız, hayata tutunuyorsanız bunun en büyük etkenlerinden birisi, bir gün her şeyin daha güzel olacağına inanmamız veya hayallerimizi gerçekleştirebilme arzusudur. Truman henüz küçük bir çocukken umutsuz ve hayalsiz bırakılıyor. Öğretmenlerimiz hepimize ''Büyüyünce ne olmak istersiniz?'' sorusunu sormuştur. Truman oldukça cesur bir şekilde bu soruya ''Ben bir kaşif olmak istiyorum'' cevabını vermiştir. Hangimiz bu soruya böyle bir cevap vermişizdir ki? Ancak öğretmeni, yani şirket onu sırf Seahaven sınırlarında tutmak için ''Üzgünüm Truman, keşfedilecek bir yer kalmadı'' cevabıyla bu zavallı çocukcağızın elinden hayallerini çalıyorlar. Bir hayaliniz var, uyumadan önce başınızı her yastığa koyduğunuzda bunun bir gün gerçek olma inancıyla tatlı uykulara dalıyorsunuz ve içinizdeki o ışık, sırf insanoğluna daha iyisinin yapılamayacağını göstermek adına kurulan bir TV programı yüzünden bir daha yanmayacak üzere sönüyor. Bu şirketin Truman'a yaptığı en acımasız kötülük, babasıyla balık tutmaya gittiği bir gün çıkan fırtınada babasının kaybolması ve Truman'ın ömrü boyunca sudan korkan bir insan olarak kalmasını sağlayarak onu adada tutmaya çalışmalarıydı. Truman'ı daha iyi anlamak için kesinlikle empati kurmanızı rica ediyorum.

    Truman Show'un etik olmamasının bir diğer nedeni ise özel yaşamın gizliliğine aykırı olması. Yine empati kurarak Truman'ı anlamaya çalışalım. Birisi size gelip son bir hafta boyunca geçirdiğiniz her dakikayı, her saniyeyi kayıt altına aldığını söylese ve size bunun karşılığında çok güzel bir para teklifi etse, cevabınız ne olurdu? Banyodayken, tuvaletteyken, yatak odasındayken, tek başınızayken, eşinizle beraberken neler yaptıysanız tüm dünyaya izletilecek. Bu filmi izleyen pek çok kişinin gözünden kaçmış bir gerçek daha vardır aslında; toplumun duyarsız ve yozlaşmış olması. Eğer bu TV şovuna henüz ilk zamanlarında insanlar tarafından büyük protestolar yapılarak tepki gösterilseydi ya da en basitinden izlenilmeseydi, programın on yıllarca sürmesi mümkün olmayacaktı. Aksine, insanlar her akşam sırf programı beraber izlemek için kafelerde ve barlarda bir araya geldi. Hatta Truman'ın ilerde vereceği kararlar üzerinden bahse bile girdiler. Kötü zamanlarında Truman ile beraber ağladılar, mutlu zamanlarında onunla beraber güldüler. Tıpkı pembe dizilerdeki oyuncular gibi gördüler onu.

    Ne var ki Truman hiçbir zaman vazgeçmedi. Hayatının aşkını unutamadı ve onu bulma arzusu hiç gidilmemiş, görülmemiş yerleri ''keşfetme'' arzusuyla da birleşince Truman'ı ölümün üzerine gözünü kırpmadan gidebilecek bir kişiye dönüştürdü. Güzellik, özgürlük ve mutluluk kavramlarının ne kadar da göreceli olduğunu bu harika baş yapıtta çok daha net görebiliriz. İyi seyirler dilerim.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.