Gestalt Terapi Kitap İncelemesi

Gestalt Terapi Kitap İncelemesi
  • 1
    0
    0
    0
  • GESTALT TERAPİ NE KADAR FARKINDAYIM,  Nilüfer Voltan Acar                                                      

    Yazarımız, Gestalt Terapi Ne Kadar Farkındayım adlı kitabını anlatırken kuramın kuruluş felsefesinin dayanaklarını, kuramın temel kavramlarını ve amaçlarını, tekniklerini ve Türk kültürüne uyarlanması dahil olmak üzere ana başlıklar halinde bizlere aktarmaktadır.

    Perls ailesi, gestalt terapi felsefesinin temelini atmış ve kuramın yapı taşlarını oluşturmuştur. Daha sonra da bu terapi, öğrencileri tarafından da geliştirilmiştir. Gelişen, büyüyen terapi yeni tekniklere ihtiyaç duymuş ve birden fazla teknik daha sonradan eklenmiştir. Perls, dünyayı gezerken gestalt terapisinin birçok farklı kültürün öğelerini barındırdığını görmekteyiz. Doğal olarak birçok kuramdan küçük dokunuşları bünyesine katmış ve bunu bünyesinde eritmiştir. Portekiz’in bir köyünde asılan bir tabela, kuramın yaklaşımını anlamamıza katkı sağlayacaktır. Bu tabelada şunlar yazmaktadır; 

    Bana bir hesap sahibi olduğunu düşün, hesabına her sabah 86400 dolar para yatırılıyor, fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne aktarılmaz. Para kullansan da, kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabii ki hepsini harcamaya çalışırsın; hepimiz, zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz; her sabah 86400 saniyeye sahip oluyoruz; ertesi güne aktarılmaz. Her sabah hesabımız dolar her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyeleri şu an yaşayarak harca, en iyisi bunlarla iyi bir yatırım yap. Mutluluk, sağlık ve başarı için. Zaman kaçıyor. Her gün için en iyisini yap. Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor. Bir ayın değerini anlamak için sekiz aylık bir bebek doğuran anneye sor. Bir saatin değerini anlamak için kavuşmayı bekleyen sevgililere sor. Bir dakikanın değerini anlamak için treni kaçıran yolcuya sor. Bir saniyenin değerini anlamak için bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor. Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan sporcuya sor. Her anın değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş. Zamanına ortak edebileceğin kadar özel biriyle unutma zaman hiç kimse için durmaz. Geçmiş zaman tarih, gelecek zaman gizemli, şu an ise sana verilen gerçek bir armağandır.  

    Peki biz bu tabeladan ne anlam çıkarmalıyız? Hayatımızı, gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi geçirdiğimizde geçmişte yapmış olduğumuz hatalarımızı düşünürüz. Bize yapılan veya bizim başkalarına yaptığımız davranışları ve söylemleri aklımıza getirir, çoğu zaman pişmanlıklarımızın, özlemlerimizin, öfkelerimizin, kırgınlıklarımızın ,geleceğe dair umutlarımızın, sevdiğimiz insanların ardımızda kalmış olduğunu görürüz. Beynimizin  odalarında bu anılar arka planda çalışmaya devam etmektedir. Bu anılar, duraklatılmış ve devam etmeyi bekleyen bir film gibidir. Geçmişimize bazen sünger çekmek isteriz. Her bayramda yaşlılarımızdan şu sözü duyarız; ‘bizim zamanımızda bayramlar böyle değildi’.Geçmişte kaldıklarından şu an yaşanan bayramın tadını çıkaramamaktadırlar. Bundan dolayıdır ki yaralar asla iyileşmez,kavgalar sonuçsuz bir şekilde her defasında tekrar tekrar karşımıza çıkar.  Kaygının en büyük dostu gelecek değil midir? Bana ne olacak? Ya başıma bir şey gelirse? Gençlere sorulduğunda en büyük sorunu iş bulabilecek miyim değil midir? Bir annenin en büyük kaygısı değil midir çocuklarına gelecekte ne olacağı? Lao Tzu şu sözleri aslında bize hangi zaman aralığında yaşamamız gerektiğini göstermektedir; ‘Depresyonda iseniz geçmişte yaşıyorsunuz. Endişeli ise gelecekte yaşıyorsunuz. Huzur içindeyseniz şimdide yaşıyorsunuzdur.’  Çoğu zaman yanı başımızdaki mutluluğu ve şu anın değerini anlamamak için çaba harcarız. Çocuğunu  kaybeden bir annenin, yas tutarken yanı başında duran diğer evladının kıymetini bilememesi gibidir: ‘Şu an’ 

     GESTALT TERAPİ’NİN TEMEL KAVRAMLARI 

    Varoluş-Fenomoloji; bu kavramı Perls gestalt terapinin içinde eritirken bu kavramın özellikle empati ile karıştırılmaması için çaba harcamıştır. Empati kavramını bir insanın diğer bir insanın yaşadıklarında yerine kendini koyup anlaması olarak tanımlarken, Fenomoloji kavramını ise bir insanın hayata, duruma bakış açısını anlamak olduğunu belirtmiştir.  

    Alan Kuramı(Kurt Lewin); birey kendisi ve çevresiyle ilişki halindedir. Birey çevreyle etkileşime girdiğinde olay gerçekleşir. Gerçekleşen olay alanda kalır. Alanda kalan olay şu andadır. Geçmişe götürülemez, geleceğe taşınamaz. Alanda meydana gelen değişim kelebek etkisi yaratarak büyür daha büyük değişimler meydana getirir. Alanda yaşanan olay herşeyiyle kendi içinde bütününü oluşturur. Bu kavramı bir adım ileriye taşıdığımızda aslında bizler için bütüncüllük kavramına zemin hazırlamaktadır. 

    Şimdi ve burada; bu kavram varoluş felsefesi ve terapisi özleşmiş gözükse de gestalt bu kavramı kendi bünyesinde eritmiştir. Gestalt terapi şu soruyu sorar ‘Şu an ne hissediyorsun?’ geçmişte ne hissettiğini değil veya geleceğe nasıl baktığını, gelecekten ne beklediğini değil. Gestalt şu an ne hissettiğimizi ve düşündüğümüzü merak eder ve sorar. 

    Kutuplar; biz insanları oluşturan kutuplarımız vardır. Aynı dünya gibi. Kutup, zıtların anlamlı hale  gelmesidir. Bir bütündür. Kavramlar birbirlerinin karşıtı değil,  karşıdır. Örneğin güçlü-güçsüz, saldırgan-pasif.  Karşıt kavramı daha çok siyah-beyaz gibidir. 

    Bitirilmemiş işler; ifade edemediğimiz düşüncelerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızın tanımıdır. Gece yastığa başımızı koyduğumuzda keşke şunu söyleseydim, böyle davransaydım kendimi daha iyi ifade ederdim gibi yapmak istediklerimizi yap(a)mamış olmamızdır. Bitirilmemiş işler bizim bir nevi geçmişimizin baca temizleme yöntemi gibidir. 

    Farkındalık; Aslında şimdi ve burada kavramıyla farklı farklı tanımlamaktansa aynı tanım içinde bir bütün halinde tanımlamak daha anlaşılır olacaktır. Farkındalık şimdi ve burada yaşadığımız duygumuzu anlamamız demektir. Şimdi ve burada yaşadığımız düşünce ve hissettiklerimizin anlamlı olmasını istiyorsan onları anlamalıyız.  

    Bütüncülük; Gestalt Terapi derleyen toparlayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Sergilediğimiz bir davranış, göstermiş olduğumuz bir tepki, yüzümüze yansıyan bir duygu kırıntı, dudaklarımızın hareket etmesine sebep olan neden, gözlerimizden dökülen bir damla yaşın sadece kendince anlam ifade etmediğini söylemektedir. Her duyguya, düşünceye ve davranışa eşlik eden bir sebep vardır. Ve biz bunlarla birlikte görmeliyiz daha anlamlı olabilmesi için.

    Sorumluluk ve risk alma; Gestalt terapi her davranışın her söylemin bireyin sorumluluğu almasını ister. Bizler bu şekilde davranışlarımızı anlamlı hale getiririz. Anlamlı hale gelen davranışlarımızla farkındalığını kazanmış olacağız. Hatta söylem olarak kullandığımız her kişi kipine dikkat eder. 1 tekil kişi kullanmaya özendirir ve teşvik eder. Terapistlere danışların kullandığı dil örüntüsüne dikkatle kulak kabartmasını ve bunun değiştirilmesi tenkit eder. 

    Şekil ve zemin ilişkisi; en genel anlamıyla hepimizin bildiği üzere bize asıl gösterilmek istenen şeyin arkaya saklanmasıdır. Söylenmek istenen de anlatılmak istenen de  zeminde saklanmasıdır.   

     GESTALT TERAPİ’DE TEMAS

     Polster ve Polster ifadesiyle; temas, bireyin kendini değiştirmesi ve dünyayı yaşaması için bir araç ve gelişim için kandır. Bir başka deyişle temas can suyudur. Yine Laura Perls temas başkalarının tanınması, farkların farkındalığı, ben ve başkasının sınırlarının yaşanmasıdır.

     Temasta dikkat çeken nokta ise şudur; temasın oluşması için birey olayın, durumun farkında olmasıdır. Temas gerçekleşirken ‘şimdi ve burada’ yani anda olmalıdır. Temas bizim dış dünya ve iç dünyamızdır. Temas, kurulan ilişkinin nedeni değil sonucudur. Temas, bireyin aynasını konumunu farkındalık ile güçlendirir. Ne istiyoruz? Yapılan davranış ne için yapıldığına aradığımız cevaptır. Örneğin sevilmek istenen bir kimse başkalarına bu ihtiyacını söylemek yerine göstererek anlaşılmak ister. Ya da inzivaya çekilmek ile başkalarından umudu kesip kendi içinde mutluluğu da arayabilmektedir. Birçok temas noktalarımız vardır; 1- Beden sınırlarımız; vücudumuza göstermiş olduğumuz farkındalığın da bir temas sonucu oluştuğu bilmeliyiz. Vücudunu keşfetmemiş nice insanlar vardır özellikle doğu toplumlarında. 2- Değer sınırlarımız; toplumlar, kültürlerini oluştururken geçmişten günümüze birçok gelenek ve görenek oluşturmuş ve geliştirmiştir. Oluşturulan bu dinamikler bizim değer temas sınırlarımızı oluşturmaktadır. Değerler bireylerin gelişiminde veya kendini ifade edebilmesinde engel teşkil etmektedir. 3- Tanıdık sınırlarımız; sokakta veya herhangi bir ortamda oluşturduğumuz çevremizde istediğimiz ve istemediğimiz insanlardan oluşmaktadır. Bireyin çevresinde istemediği insanlara karşı oluşturduğu çemberdir. 4- İfade sınırlarımız; toplumların bireylerin üzerinde oluşturduğu komutlar dizinimidir. Sofrada konuşulmaz, her söz her yerde söylenmez, yemek yerken konuşma, herkesin önünde küfür edilmez gibi toplumun bireye dayattığı komutlardır.

      GESTALT TERAPİ’DE TEKNİKLER

     Gestalt Terapi ilk başta Perls geliştirdiği ve daha sonra öğrencileri tarafından birçok teknik eklenmiştir. 30 yakın teknik barındırmaktır. Perls tiyatro ilgilenmiş bu ilgisi tekniklerine de yansımıştır. Psikodrama ve boş sandalye; bu teknik bireyin iç dünyasına yolcuğunda etkili bir araçtır. Birey bu tekniklerle farkındalık ve sorumluluk kazanacaktır. Bitirilmemiş duyguları kendine ifade edebilmesidir. Bir diğer teknik diyalog kurmadır. Diyalog kurma daha çok terapi esnasında danışman ve danışan arasında kısaca kurulan iletişimin kalitesidir.

     GESTALT TERAPİ,  TÜRK KÜLTÜRÜ

    Nilüfer Voltan Acar, kitabında genel olarak terapilerin uygulanan kültürlere göre uyarlanıp uygulanması noktasında sık sık öğütlemektedir. Başka kültürlere ait olan kuramların, anlayışların eğer uyarlanmazsa bir takım hayal kırıklığına neden olacağını belirtmiştir. Gestalt terapi, batı toplumlarının benimsediği bireycilikle doğu toplumların benimsediği toplumsallık duygusunu aslında terapilerin kültürlere göre uyarlanması gerektiğinin kanıtıdır. Türk kültüründe hatta bir dönem damgasını vurmuş toplum tarafından izlenen dizinin ismi hatırlamakta yarar var; ‘En Son Babalar Duyar’. Bu dizide olduğu gibi babalara her şey her zaman söylenmediğinin bir simgesi oluşmuştur. Baba figürü bireylerin bitirilmemiş duygusu yaşamasında büyük bir etkiye sahiptir. Büyüklerimizden duyarız babamın korkusuna ben çocuğumu bebekken kucağıma alıp sevemedim, öpemedim. Ayıp olur düşüncesi nedeniyle. Toplumumuzun en büyük bitirilmemiş duygusu gerçek babalık duygusu olabilir. Babamıza her şeyi söyleyemeyiz; hissettiklerimizi, duygularımızı hep içimizde kalır hatta su büyüğün sus küçüğün diye bir atasözüne sahibiz. Türk kültürünün sahip olduğu bir diğer değinmek istedim noktası yazarında belirttiği gibi dil örüntüsü. Birden fazla dil örüntüsü var ama gestalt terapinin üzerinde durduğu birinci tekil kişiyle kurulan cümleler. Türk kültüründe bireyler genellikle 3 tekil kişiyi kullanmaktadır. 3 tekil kişi kullanımı yapılan bir işin sorumluluğunun alınmadığının en büyük göstergesi olarak görülmektedir.

     

    FURKAN ÖZTEKİN

    PSİKOLOJİK DANIŞMAN

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.