Kafka'ya Mektuplar XII

Kafka'ya Mektuplar XII
  • 7
    0
    0
    0
  • Çok, çok sayın Kafka,

    Özür dilerim ayrı hayatlara düştüğümüz için. En çok bir cümlen yankılanıyor kafamda; ''kaderin önüne geçemem.'' Öncelik senin hep, gitmek için de kalmak için de. Kapı hep açık gücenmem. Sana kızmam, kızamam. Bana attığın şarkıda dediği gibi, ruhum sevmek istediğinden nefret etmek zor. Bir sona yaklaştık gibi hissediyorum, yaklaştım belki de. Hafızamdaki son parçalar, son birkaç mektup. Hiç başlamayan bir şeyin bitişi nasıl bu kadar korkunç ve yaralayıcı olabilir? Ya elini tutsaydım? O zaman ne yapacaktım? Tekrar gelmemekle iyilik mi ettin? Bilmiyorum. İki dost kalamaz mıydık? Bilmiyorum, sunmadın. Beni savruk gençliğinin gereksiz bir hatırası olarak mı görüyorsun? Korkarım evet. Fakat o savruk dönem insanın özüdür Kafka, gerçeğidir. Hırslısındır, ne istediğini bilirsin, bu yüzden delilikler yaparsın. Belki aç kalırsın, belki çalışırsın, belki hatalar yaparsın ama o dönem ömürlük aynandır. Bazen yorgunluktan, bazen fedakarlıktan, bazen imkansızlıktan, bazen de dışlanmaktan korkmandan vazgeçeceğin gerçeklerindir. Senin gerçeklerine senden fazla kulak verdim ben. Çünkü ben de en az senin kadar savruktum. Aklım yerinde değildi, sen koydun yerine. İki elim suda berrak kalıyorsa, bu da senin yüzündendir.

    Bende gördüklerini sandıkları şey ne çok merak ediyorum. Kime ne vaadettim de yapmadım? Mecburi yol ayrımları dışında kimin yarasıyla oynayıp kahkaha attım? Neden? Eskiden hüzünlerim aynı bir soyağacı gibi dağılırdı Kafka; şimdi hepsi tek bir yerde toplanıyor. Uzağa fırlatıyorum, ayrı ayrı yönlere fırlatıyorum ama tıpkı bir bumerang gibi aynı ağaca kök salıyor yine. İçimdeki o çürümüş ağacı sökemiyorum. Meyve vermiyor, gölge vermiyor, sırtımı bile dayayıp dinlenemiyorum. Bir o kadar içimde ve bir o kadar da uzak. Onlar da çürüyecek korkusuyla yeni ağaçlar da dikemiyorum. Ağaçlar bana bağırıyor, sen bana hiç bağırmazdın. Yoksa bende bir şey görmedin mi? Sana bir şey vaadetmedim mi? Kanla dolu bir banyo fayansı görüyorum, zifiri karanlıkta yürüdüğüm bir yol, buz gibi soğuk bir balkon, kan ter içinde gelinmiş açılmamış bir kapı görüyorum. Kafka, ben artık görmek istemiyorum. Ben unutmak istiyorum. Aynı zamanda bana unutturacak herhangi bir şey olmadığını bilmenin acısını çekiyorum. Hayat boyu böyle mi olacak? Bütün mutlu anlarımda dudağım kimsenin görmediği bir şekilde burulacak mı? İnsan bu ihtimalle yarını nasıl bekleyebilir? Sana hayatla oyun oynuyorsun demiştim, meğerse yenilince köşesine çekilen çocuk benmişim. Ben senin kadar güzel oynayamıyorum bu oyunu. Bir canım gidince küsüp kaçıyorum hemen. Yarın elimden kayıp gidecekmiş gibi hissettiğimden olsa gerek, sabırsızlığım beni yeni kapılara, yeni dallara, dolayısıyla yeni çürüklere mahkum ediyor. İçimdeki ağaç çiçek açmayacak mı? Yerinden sökmediğim sürece hayır. Peki neden sökmüyorum? Hiç altına güneş vurup da içimi ısıtmadı, ama üşümek de kabulümdü. Meyvelerine bakıp da mutlu olamadım, ama solup dökülen yapraklarının rengi çok güzeldi.

    Kuruyanı yeşertme arzusundan daha çaresiz ne olabilir ki?
    Kafka, beni bu çaresizlikten kurtaracak ne olabilir?


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.