Bugün kitap almak için bir kitapçıya girdim. Çok küçük bir yerdi ve çevremdeki herkesi rahat bir şekilde gözlemleyebiliyor, duyabiliyordum.
Yanımda bir tane kadın kaskalın üç tane kitap almıştı eline, tarih kitabı.
Hanımefendinin fiziksel özelliklerinden ölümcül bir hastalığa sahip olduğu ve ağır bir şekilde geçirmekte olduğu belli oluyordu. İlk kez karşıma çıkan, belki hayatım boyunca bir daha görmeyeceğim yeşil elbiseli o kadın için garip bi hüzün duydum. Bir insanın, tanıyıp tanımamanın önemi yok, yakın bir zamanda ‘hayattan ayrılacağını’ düşünmek bana çok ağır geldi.
Sonra birden sesini duydum. Hayatımda hiç bu kadar ‘Hayat dolu’ bir ses işitmemiştim. Hayatın, dedim kendi kendime; ne kafandaki saçla, ne tırnağınla , ne göğüslerinle alakalı.
Hayat, ‘hissettiklerimle’ hayat. Ben, ‘benliğimle’ benim.
Kasada önümde durdu, ben harıl harıl cüzdanımı ararken; o, sakince cüzdanını çıkardı, acelesi yoktu. Bir tanesi en az 1000 sayfa olan o üç kitaptan ikisini aldı.
Belki çok acımasızsın diyeceksiniz ama garibime gitti o kitapları alması. Nasıl ya dedim. Durumu kavramam çok uzun sürmedi: Basbaya öyle işte! Nesi garip bunun?
Sen biliyor musun bu aldığın 52 sayfalık Zweig kitabı, belki de aldığın son kitap olacak. Belki de o bir türlü bulamadığın Saroyan’ı hiç okuyamayacaksın. Temennim asla bu yönde olmaz kendi adıma ama bunların olma olasılığının, yeşil elbiseli hanımefendinin o kalın kitapları ‘bitirememe’ olasılığıyla çok da farklı değil.
Bu kitapların ‘Tarih’ kitabı olmasının da beynimde ayrı, kalbimde apayrı bir yeri oldu. Geleceğinin ‘Dolu dolu’ olması gerektiğini düşündüğü(müz) insanın, ‘geçmişi öğrenmek’ adına 2000 sayfayı zevkle alması. Düşündüğü’müz’ değil işte: Düşündüğü’m.’
Son olarak, yalnızca “Yeşil elbiseli” olarak nitelendirsem de, tam olarak kombini: “Yeşil bir elbise, yeşil bir ayakkabı, yeşil çanta, yeşil maske ve uyumlu takılar.” Kıyafetlerindeki özenin bende nasıl bir hayranlık hissi uyandırdığını artık söylememe gerek olduğunu düşünmüyorum.
Toplamda en fazla 5 dakika süren yaşadıklarım ve hissettiklerim, bana; bugün aldığım dahil okuduğum tüm Zweig kitaplarındaki karakterlerden biri olduğumu düşündürdü.
52 sayfaya, kocaman bir dünya.
5 dakikaya geri kalan dakikalarımı nasıl yaşamam gerektiği.
Yorum Bırakın