Jane Eyre: Geciken Mutluluk

Jane Eyre: Geciken Mutluluk
  • 1
    0
    0
    0
  • 1. “Hadi Bayan Jane, ağlama,” dedi. Ateşe, “Yanmasana,” da diyebilirdi. (s.29)

     

    2. Hayatın benim için bile gün ışıkları vardı. (s.55)

     

    3. Hayat, bana kin beslemek ya da yanlışların çetelesini tutmak için çok kısa görünüyor. Bu dünya üzerinde, hepimizin sırtında, yaptığımız hataların ağırlığı var, ama inanıyorum ki şu çürük bedenlerimizle birlikte kusurlarımızı da sırtımızdan atacağımız gün yakındır. (s.81) 

     

    4. Huzursuzluk yaradılışımda vardı ve bazen bana acı veriyordu. (s.156)

     

    5. Kadınlar, gelenekleri kendi cinsleri için öngördüğünden daha fazlasını öğrenmek ya da yapmak istediğinde onları mahkûm vetmek ve onlarla alay etmek düşüncesizliktir. (s.157)

     

    6. İnsanların huzurla tatmin olmaları gerektiğini söylemek beyhudedir, onların harekete ihtiyacı vardır ve eğer bunu bulamazlarsa da yaratırlar. (s.157)

     

    7. Hataya meylettiğinizde vicdan azabından korkun, Bayan Eyre; vicdan azabı hayatın zehridir. (s.198)

     

    8. Onu sevmek niyetinde değildim; okur, ruhuma saklanan aşk tohumlarını oradan söküp atmak için ne kadar uğraştığımı Tanrı bilir ve şimdi, onu tekrar görür görmez bunlar kendiliğinden canlandı, yemyeşil ve güçlüler! Bay Rochester bana bakmadan ona aşık olmamı sağlamıştı. (s.255)

     

    9. Sonsuza kadar ayrılmak zorunda olduğumuzu sürekli olarak tekrar etmek zorundayım ama yine de nefes alıp düşündüğüm sürece onu sevmek zorundayım. (s.256)

     

    10. Tek bir kelime, birçok kelime kadar iyi şeyler ifade edebilir. (s.329)

     

    11. Üşüyorsun çünkü yalnızsın; hiçbir insan yakınlığı, içinde yana ateşi alevlendirmiyor. Hastasın çünkü duyguların en güzeli, insana bahşedilmiş olan en yüksek ve en tatlı duygu senden uzakta. Aptalsın çünkü o kadar acı çekmene rağmen yine de o duyguyu çağırmayacak ya da seni beklediği yere doğru bir adım bile atmayacaksın. (s.288)

     

    12. Akıl olmayınca duygu gerçekten her şeyi götüren bir akıntı gibidir ama duyguların yola sokmadığı akıl da insanların boğazından geçmeyecek kadar acı ve sert lokmaya benzer. (s.344)

     

    13. Bu gülümseme, duygular için gerçek güneş ışığıydı ve şimdi bunu benim üzerime saçıyordu. (s.358)

     

    14. Ve siz neredeyseniz benim evim orasıdır; benim yegâne evim. (s.358)

     

    15. Sizin ruhunuza hitap eden benim ruhumdur; sanki ikisi de mezardan geçmiş ve Tanrı’nın önünde -eşit olarak- duruyormuşuz gibi; olduğumuz gibi! (s.370)

     

    16. Senin aklın benim hazinemdir. (s.440)

     

    17. O beni sevdi, bir daha hiç kimse beni öyle sevemeyecek. Bir daha asla güzellik, gençlik ve zarafete gösterilen o tatlı saygıyı tadamayacağım çünkü bir daha kimse bende bu özellikleri görmeyecek. (s.526)

     

    18. Çünkü onun anısı güneşin kurutacağı bir nem, fırtınaların dağıtacağı kumdan bir kale değil, bir tabletin üzerine kazınmış, yazıldığı mermer yaşadıkça yaşamaya yazgılı bir isimdi. (s.584)

     

    19. Her söylediğim ve her yaptığım şey onu ya teselli ediyor ya da canlandırıyordu. Bunu bilmek çok hoştu! Bu bütün tabiatıma canlılık ve ışık getiriyordu; ben ancak onun yanında gerçekten yaşıyordum ve o da benim yanımda gerçekten yaşıyordu. (s.640)

     

    20. Bizim için birlikte olmak, yalnız kalmanın özgürlüğünü ve beraberliğin neşesini aynı anda yaşamak demek. (s.661)

     

     

    Kaynak:

    Jane Eyre-Charlotte Brontë, Koridor Yayınları, 15.yıl özel


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.