Kafka'ya Mektuplar XVII

Kafka'ya Mektuplar XVII
  • 9
    0
    0
    0
  • Kafka, perilerim uçtu gitti.

    İkinci bir hayata inanıp bu hayatı es geçtim farzedeceğim, yoksa çok üzülürüm. Başka yolu yok, ihtimalleri göz önüne alabilecek kadar cesur değilim. Her yer çıkmaz sokaksa başka bir yere gitmek zorundasın değil mi? Yürümek zorundasın, ilerlemek zorundasın. Ama bazen arkama bakıyorum diye kimse bana kızmasın. İnsan büyümek zorunda bırakıldığı yolu nasıl unutabilir? Her taşını, her kirini, her kıvrımını, zehir karası rengini unutmamak için kendimi paralıyorum. Çünkü geçtim o yolu bitti. Bir ölüyü hatıralarda yaşatmak gibi bir şey bu. Boyumun büyüdüğü ve kalbimin küçüldüğü her taşı canım pahasına yaşatıyorum. Canım pahasına diyorum çünkü bu dünyada iyi bir hafızadan daha talihsiz bir şey bilmiyorum. Kafka, hatırlıyor musun sana nasıl ve ne çok yakınırdım; elimdeki kıymıktan kalbimdeki kırığa kadar. Başlarda anlardın, sonraları küçümsediğini kurnaz cümlelerine gizlerdin. Bir gün bu şikayetlerin biteceğini biliyordun çünkü, bitti de. Bitmesi ne kadar iyi ne kadar doğru henüz idrak edemiyorum. Bazı geceler çok, çok yanlışmış gibi geliyor. İçimde bir bomba saklıyormuşum gibi. Kurtarın alın içimden diye bağırmak istiyorum ama ya patlarsa? Ya korkup kaçarsa herkes benden? Dokunmazsam ömür boyu patlamaz belki ama ince bir ipin üstünde... Mayın tarlasında... Namlunun tam ucunda... Gündüzleri pek bir sorun yok, şimdilik. İleride gece ve gündüz karışacak bunu biliyorum. Fakat ne yazar? İkinci bir hayata kadar, çok yükseklere çıkmayacağım. Çünkü biliyorum.

    İnsan adidir. Yollar uzun ve temiz kalamayacak kadar çetrefillidir. Tanımlar gereksiz ve kalbim bu yollara kırgındır üstelik. Bu kırgınlık acemi bir alınganlıktan öte gözümün gördüğüne kulağımın duyduğuna olan köreltidir. Aklımın bana oynadığı oyundur. Bazı zaman gözümün açlığı, elimin kolumun o iğrenç düğümüdür. İnsan olmanın üzerimizdeki bin kilo yüküdür. Mutluluk ve acının gerçek yüzüdür. Kaldırımların darlığı ve çıkmaz sokaklardır. Bilinmeyenin cazibesi ve sıradanlığıdır. Güzelliklerin anlık oluşu ve silinen hatıralardır. Geceleri yavaşlayan zaman, erken batan güneştir. Erdemli olmanın ve olmaya çalışmanın götürdükleridir. Sorumlulukların iğnesi, avarelerin açlığıdır. İnce bir ipin üstüne yürü diye konulan obez adamdır. Fakir yerdeki töre, hem haksız hem arsız bir insandır. Bir ten rengidir. Piste değdirilen beyaz tebeşir ve düz bir çizgidir. İnandırılmışlığın getirdiği bir daha inanmayacak olmanın kaybetmişliğidir. Esasen politikliktir. Maskeli balo ve çoğu zaman meraktır. Gitmek isteyip, gidebilecek olup, olduğun yerde kalmaktır. Bire beş katanların yanında altıya ikna etmek zorunda kalmaktır. Sevilmek ve sevilmemektir. Gitmek veya kalmak değil, gitmek zorunda olmaktır. Kendi zihnine konuştuğu için kızmaktır. Ben buyum dedikten sonra kilitli kalınan odalar, bu olmalıyım dedikten sonra etrafında birbirine doğru yaklaşan duvarlardır. Öğrenmenin heyecanı bilmenin mağlupluğudur. Bir yorganın ağırlığını kavradığın andır. Tuzlu bir tat, aşınmış bir boğazdır.

    Bir daha aynı yerde olamayacak olmanın lanetidir.
    Bir daha aynı yerde gülemeyecek olmanın lanetidir.
    Ve tüm yollar, olmayacak olanın tesellisidir.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.